Harut ve Marut, iki melek mi yoksa iki kral mıdır?

Tarih: 02.07.2014 - 02:16 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Harut ve Marut’un geçtiği ayetteki bir kelimeyi, melekeyni ve melikeyni diye okuyanlar var. Peki Allahın sözü sabit değil midir? Kim kafasına göre sözleri okuyabilir. Hangi okuyuş doğrudur. İkisi de farklı anlam ifade eder . Burada hangi okuyuşa güvenmeliyiz. Allah koruyacağını söylemiştir kitabı. Peki bu ifadelerden hangisi doğrudur nereden anlayacağız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Soruda söz konusu olan ayetin meali şöyledir:

“Tuttular, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurdukları sözlere tâbi oldular. Halbuki Süleyman küfre gitmemişti. Fakat asıl o şeytanlar küfre gittiler.  Halka sihiri ve Babil’de Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı.  Oysa o ikisi: ‘Biz sırf imtihan için gönderildik, sakın kâfir olma!’ demedikçe hiç kimseye sihir öğretmezlerdi. İşte bunlardan koca ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah’ın izni olmadıkça onlar bununla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onlar kendilerine zarar getirip fayda vermeyen şeyler öğreniyorlardı. Büyüye müşteri olan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını pek iyi biliyorlardı. Karşılığında kendi varlıklarını sattıkları şey ne kötü! Keşke bunu anlasalardı!” (Bakara, 2/102)

- Bu ayetin -genel kabul gören- nüzul sebebi şudur:  Bir kısım Yahudiler, Hz. Süleyman’ı peygamber değil, bir kral olarak görüyorlardı. (Kitab-ı Mukaddes’te, Krallar-1:1/1-48’de Hz. Davud ve Hz. Süleyman birer kral olarak takdim edilmesi de bunu doğrulamaktadır).

Kur’an’da Hz. Süleyman, peygamber olarak takdim edilince Yahudi din adamları buna itiraz ettiler ve “Muhammed (asm) sihir gücüyle hükümdarlığı elde eden bir kralı da peygamber olarak takdim etmiş.” diyerek dedikoduya başladılar. Bunun üzerine Bu ayet indirildi ve Hz. Süleyman’ın sihirle ilgisinin olmadığı, sihir gücüyle hükümdarlığı elde etmediği hususuna işaret edilmiş ve Babil’deki sihir realitesinin hikâyesi anlatılmıştır. (bk.Taberi, Maverdi, Beydavî, Nesefi, Razi, İbnu’l-Cevzî/Zadu’l-Msir, ilgili ayetin tefsiri)

- Ayette zikredilen ve sihrin öğretmenleri olarak takdim edilen kimselerin melek mi yoksa insan mı olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, bu öğretmenler melek idi ve ayette yer alan “Melekeyni” kelimesi (Lamın fethiyle / lamın üstün okunmasıyla) iki melek manasına gelir.

Hasan-ı Basri’nin okuyuşunda ise bu kelime “Melikeyni” (Lamın esresiyle) okunmuştur ki iki hükümdar manasına gelir. Bu kıraat şekli Dahhak ve İbn Abbas’tan da mervi olduğu bildirilmiştir. (bk. Razî, Beydavî, ilgili ayet)

Beydavî’nin bu hususu “Kîyle = denildi" şeklinde (tamriz siygasıyla) zikretmesi, bu konudaki rivayetlerin zayıf olduğunun göstergesidir.

İbnu’l-Cevzi de “Cumhur-u ulemanın kıraati olan (Melekeyni) okuyuşu en sahihtir.” değerlendirmesini yapmıştır.   

İbn Aşur da açıkça “(Melekeyni) kıraatinin mütevatir olduğunu, diğerlerinin ise böyle olmadığını belirtmiştir. Ona göre, meleklere indirilen şey sihrin kendisi değildir. Bilakis daha önce var olan sihrin kötülüğünü insanlara öğretmeleri için verilen bazı bilgilerdir. (bk. İbn Aşur, ilgili ayet)

Demek ki çok ince ilmi detaylardan sayılan bu konularda bizim herhangi bir içtihat yapmamız veya tereddüt göstermemiz doğru değildir. Yaygın olarak bilinen  on kıraat şekillerinden yedisi mütevatir, üçü ise “meşhur” olarak bilinir. Mushaflarda -alimler tarafından- en çok kabul gören kıraat şekli yazılmıştır. Diğerlerinden de yeri geldiğinde söz edilmiştir.

Bu ayette yer alan “Melekeyni” kelimesinin bu şekli alimlerin büyük çoğunluğunun kabul ettiği manaya uygundur. Aslında diğer mana da Kur’an’a aykırı değildir.

Zira, bu ayette daha önce geçmiş ve şekli tam olarak bilinmeyen bir gaybi hadiseden bahsediliyor. -Daha önce belirtildiği üzere- ayette takip edilen asıl maksat, bu olayın iç yüzünü detaylarıyla anlatmak değil, yalnız bazı Yahudilerin Hz. Süleyman hakkındaki tahminlerinin yanlışlığını ortaya koymaktır.

Dolayısıyla, bu hadisede rol olan sihirbazlık öğretmenleri ister “iki melek” olsun, ister “iki melik / hükümdar” olsun, her ikisi de ayetin asıl amacına hizmet edebilir.

- Farklı kıraatler ayetin manasını bozacak unsurlar değildir ve  Kur’an’ın “korunma garantisi”ne aykırı bir tarafı da yoktur. Aksine Kur’an’ın uyumlu fakat değişik manaya gelen geniş kapsamlı ifadelerini pekiştiren bir husustur. Örneğin: Fatiha suresinde yer alan “Maliki yevmi’d-din” “Meliki yevmi’d-din” olarak da okunmuştur. Malik: sahip, Melik: Sultan, hâkim/hükümdar demektir. Şüphesiz Allah kıyamet gününün yegâne malikidir-sahibidir ve yegane sultanıdır, hâkimidir.

Unutmayalım ki, Kuran’daki farklı kıraatler, vahye dayanır, Allah’ın izin vermesiyledir. (bk. Buhari, Fedâîlu'l-Kur'ân, 5)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun