Dört mezhebe uyanlar, birbirlerine kafir dediler mi?

Tarih: 01.12.2021 - 16:28 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Mezheplere karşı değilim, fakat karşı olduğum tarafları da yok değil. Vereceğim bilgiler, sosyal medyada dolaşmakta, bunlar doğru mu:
- Mezhepler arası çatışmalar öyle hale geldi ki, dört mezhebin tabileri birbirlerine kafir demeye ve lanet etmeye başladılar, halbuki, dört imam hayatta bulunsalardı bu tabilerine şerî had vurdurup, hepsinin dalalette bulunduklarını söylerlerdi.
Örneğin:
- Safi alimlerinde bazıları Şafi olmayanların Müslüman olmadıklarına dair fetva verdiler.
- Hanefi alimleri eğer bir Şafi dönüp Hanefi olursa, tekrar Şafiliğe dönerse kırbaçlanması lazım, dediler.
- Ebu Hatem Hanbeli, Hanbeli olmayanın Müslüman olmayacağını söyler. Ona karşılık Bağdat vaizi Hanefi Ebu Bekri Mukri de Hanbelilerin kafir olduğunu iddia eder. (Kaynak: Şezeratüz Zeheb c. 3, s. 255.)

Cevap

Değerli kardeşimiz,

a) Soruda kaynak olarak gösterilen “Şezeratu’z-Zeheb” adlı kitap olup yazarları farklıdır. Birinin müellifi, Abdulhayy b. Ahmed el-Hanbeli; diğeri ise, Mahmud Tevfik Muhammed Sad’dir. Asıl meşhur ve kadim olan eser bir öncekidir.

Ancak bizde mevcut olan bu iki eserde de söz konusu bilgiye; ne referans verilen sayfada (3/255) ne de kitabın başka yerlerinde rastlayamadık.

b) Yaklaşık 15 asırlık bir tarih sürecinde cımbızla çekilen bazı olumsuz örnekleri teşhir etmek, pek yapıcı bir bakış açısına uymadığı gibi, böyle olması da normaldir.

c) Eğer bu misallerle mezheplerin kötü olduğu imajı ortaya dökülmek istenmiş ise, bu tamamen yanlıştır. Zira, mezhepler arasında olduğu gibi, bir mezhebe bağlı olmayanlar arasında da bu ihtilaflar söz konusudur. Özellikle, günümüzde daha çok mezheplerin dışında kendilerini konumlayan yüzlerce insan bir kısım sözde bahanelerle din kardeşlerini tekfir etmektedir. 

Şimdi mezheplerden biri olan Şafii mezhebine mensup bir allame olan Bediüzzaman Said Nursi’nin “tekfir” konusundaki hassasiyetine bakalım:

“Bazı âyât ve ehadîs vardır ki; mutlakadır, külliye telakki edilmiş. Hem öyleler vardır ki; münteşire-i muvakkatadır, daime zannedilmiş. Hem mukayyede var, âmm hesab edilmiş."

"Meselâ: Demiş bu şey küfürdür. Yani o sıfat imandan neşet etmemiş, o sıfat kâfiredir. O haysiyet ile o zât küfür etti denilir. Fakat mevsufu ise imandan neşet ettikleri gibi ve imanın tereşşuhatına da hâize olan başka masume evsafa mâlik olduğundan, o zât kâfirdir denilmez. İlla ki, o sıfat küfürden neşet ettiği yakînen biline. Zira başka sebebden de neşet edebilir. Sıfatın delaletinde (şekk) var. İmanın vücudunda da (yakîn) var. Şekk ise yakînin hükmünü izale etmez. Tekfire çabuk cüret edenler düşünsünler!(Sünuhat-Tuluat-İşarat, s. 16-17)

“Bir zaman, bu garazkarane tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki: Mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasîsine muhalif bir âlim-i sâlihi, tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârane medhetti. İşte siyasetin bu fena neticelerinden ürktüm, "Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase" dedim, o zamandan beri hayat-ı siyasiyeden çekildim.” (Mektubat, s. 267)

“Şimdi Haremeyn-i Şerifeyn'e hükmeden Vehhabîler ve meşhur, dehşetli dâhîlerden İbn-üt Teymiye ve İbn-ül Kayyim-i Cevzî'nin pek acib ve cazibedar eserleri İstanbul'da çoktan beri hocaların eline geçmesiyle, hususan evliyalar aleyhinde ve bir derece bidalara müsaadekâr meşreblerini kendilerine perde yapmak isteyen, bidalara bulaşmış bir kısım hocalar, sizin muhabbet-i Âl-i Beyt'ten gelen ve şimdi izharı lâzım olmayan içtihadınızı vesile ederek hem sana, hem Nur şakirdlerine darbe vurabilirler."

"Madem zemmetmemek ve tekfir etmemekte bir emr-i şer'î yok, fakat zemde ve tekfirde hükm-ü şer'î var. Zemm ve tekfir, eğer haksız olsa, büyük zararı var; eğer haklı ise, hiç hayır ve sevab yok. Çünkü tekfire ve zemme müstehak hadsizdir. Fakat zemmetmemek, tekfir etmemekte hiçbir hükm-ü şer'î yok, hiç zararı da yok."

"İşte bu hakikat içindir ki; ehl-i hakikat, başta Eimme-i Erbaa ve Ehl-i Beyt'in Eimme-i İsna Aşer olarak Ehl-i Sünnet, mezkûr hakikata müstenid olan kanun-u kudsiyeyi kendilerine rehber edip, İslâmlar içinde o eski zaman fitnelerinden medar-ı bahs ve münakaşa etmeyi caiz görmemişler; menfaatsiz, zararı var demişler.(Emirdağ Lahikası-I, s. 205)

Şimdi bu nurani tespitleri insafla bir daha okuyalım ve ona göre kararımızı verelim.

İlave bilgi için tıklayınız:

Hangi İslam doğru?

Mezhepler Dosyası.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun