Dinimizde dünyevi cezası olmayan günahlar da var mıdır?

Tarih: 14.04.2021 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Dinimizde dünyevi cezası olan birtakım günahlar olduğunu biliyorum, mesela zina yapmanın hırsızlık yapmanın dünyevi cezası vardır.
- Peki dinimizde dünyevi cezası olmayan günahlar da var mıdır, varsa bunlar hangileridir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslam’da günah niteliğine, tövbesiz affedilip edilmemesine ve hakkı çiğnenen muhatabına göre gruplandırılabilir.

Niteliği açısından günah küçük (sagīre) ve büyük (kebîre) olmak üzere ikiye ayrılır. Bu taksim Kur'an-ı Kerîm’de yer almakla birlikte, küçük ve büyük günahların nelerden ibaret olduğu hakkında fazla bilgi verilmez. (bk. Nisâ 4/31; Kehf 18/49; eş-Şura 42/37; Necm 53/32)

Ancak hem Allah’ın hakkını çiğneyen hem de insanın şeref ve haysiyetini hiçe sayan şirkin en büyük günah olduğunda şüphe yoktur.

Ayrıca farz veya haram şeklinde nitelenen ilahi buyrukların ihlal edilmesi de kebire sayılmıştır.

Tövbesiz affedilmeyen yegane günah küfür ve şirk olup cezası ebediyen cehennemde kalmaktır. Bu günahın tövbesi şüphe yok ki hak dini benimsemekten ibarettir.

Diğer günahlardan özellikle büyük sayılanlarının tövbesiz affedilip edilmeyeceği konusunda çeşitli görüşler bulunmakla birlikte, genellikle Allah’ın dilemesine bağlı olarak bağışlanma mümkün görülmüştür. Yine çoğunluğun kanaatine göre küfür ve şirk dışında kalan günahlar affedilmese bile ebedî azabı gerektirmez.

Muhataba göre günah Allah’a, diğer insanlara ve kişinin kendine karşı işlediği günahlar olmak üzere üçe ayrılabilir.

İslam literatüründe mevcut yaygın kanaate göre, kul hakkını çiğnemek ve toplumun selametini ihlal etmek suretiyle işlenen günahların vebali -küfür ve inkar dışında- Allah’a karşı işlenen günahlardan daha ağırdır.

Kişinin nefsine karşı günah işlemesi selim fıtratını bozması demek olup Kur'an-ı Kerîm’de “kendine zulmetme” tabiriyle ifade edilmiştir (Meselâ bk. Bakara 2/57; Al-i İmran 3/117, 135; Tevbe 9/70; Ankebût 29/40)

Günahlar ayrıca, dünyevî cezaları açısından;

- Hakkında had cezası uygulananlar,
- Sadece kefaret cezası gerektirenler,
- Had ve kefareti bulunmayan suçlar.

şeklinde de taksim edilir. (İbn Kayyim el-Cevziyye, ed-Dau ve’d-deva, s. 164)

Dünyada had ve kefaret cezası bulunmayan ve belirli bir cezası olmayan suçlarda, hakim uygun görürse tazir cezası verebilir.

Konuya bu açıdan bakınca, dünyada işlenen her suça uygun bir cezanın olduğu söylenebilir. Çünkü Tazîr cezaları, din, akıl, can, ırz ve malın korunması şeklindeki beş temel amaca uygun biçimde şeran günah olduğu bildirilmiş, ancak toplumların kendi şartlarına göre düzenlenmek üzere cezaları tayin edilmemiş fiillere yöneliktir.

En büyük ceza nedir?

Müslüman fertlerin, hukuk kurallarını ve toplum düzenini ihlal edecek şekilde işledikleri günahlara had, kısas ve tazir gibi dünyevî cezaları uygulama mecburiyeti getirilmiştir.

Bununla birlikte günahkar mümin için en büyük ceza, Abdullah b. Mesud’un da söylediği gibi, onun yaşadığı dini suçluluk psikolojisidir. (bk. Tirmizî, Sıfatü’l-kıyame, 49)

Uhrevî ceza ise ebedî mutluluğun simgesi olan cennet nimetlerinden mahrum olmak ve cehennem azabına maruz kalmaktır.

Dünyevi ceza günaha kefaret olur mu?

Günahkar mümine dünyada uygulanan cezaların kefaret hükmünde olup uhrevî cezayı düşüreceği genellikle kabul edilmiştir. (bk. Buhârî, Hudud, 8; Tirmizî, Hudud, 12, İman, 11)

Alimlerin bir kısmı, hadlerle ilgili bazı ayetlere dayanarak (bk. Nûr 24/4-5; Furkān 25/68-71) uhrevî cezadan kurtulmak için ayrıca tövbe etmeyi şart koşarlar. Bu görüşün, dünyevî cezanın yargı makamlarının zoruyla uygulandığı, gönüllerinde pişmanlık duyup Allah’a dönmeyen suçlular için isabetli olduğunu söylemek gerekir.

Her suçun dünyevi bir cezası var mı?

İşlenen her suç için ihlal ettiği hak ve menfaatin cinsine göre belirlenmiş çeşitli dünyevî cezalar vardır. Suçlu işlediği fiille ayrıca Allah’ın emrine karşı gelmiş olduğundan, cezanın uhrevî yönü de önem kazanır. Makbul bir tövbe, suçlunun Allah katındaki durumunu iyileştirebileceği gibi suçun uhrevî cezasını da kaldırabilir.

Ancak kısas, diyet, tazminat gibi kul haklarının ihlalinden dolayı verilmesi gereken cezalar sadece tövbe etmekle düşmez. (Geniş bilgi için bk. H. Mahmud Semruh, et-Tevbe, s. 137-152)

İslam alimleri, işlenen suçlara ait cezaların dünyada uygulanması halinde, ahirete yönelik cezalarının kalkıp kalkmayacağı konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.

Bununla birlikte dinen suç sayılan bir fiili işleyen kişi bunun dünyevî cezasını gördüğü, ayrıca samimiyetle Allah’a yönelerek tövbe ettiği takdirde, tövbelerin kabul edileceğine dair naslar göz önüne alınırsa, bu kişinin ahirette bir daha cezalandırılmaması gerektiği düşünülebilir.

Suçlu samimiyetle tövbe etmediği ve araya şefaat gibi bazı faktörler de girmediği sürece cezadan kurtulamayacağı muhakkaktır.

Tövbe ettiği halde dünyevî cezadan kaçan veya cezanın kendisine uygulanmasına imkan bulunmayanın durumuna gelince:

Ehl-i sünnet’in kabul ettiği görüşe göre, bu kimseden kul haklarının düşmesi mümkün görünmemekle birlikte sadece Allah’a karşı işlediği suç ve günahlardan dolayı tövbe ve iyi hal ile affa mazhar olması ümit edilebilir.

Bununla beraber hak yiyen kişi daha sonra pişman olmuş, samimi olarak tövbe etmiş, Allah'ın razı olduğu bir kul olarak yaşamışsa ve hakkını yediği kişiyi aradığı halde bulamamışsa, inşallah ahirette Allah Teala hak sahibine kendi rahmetinden ve hazinesinden ikramlarda bulunarak, o kuluna olan hakkını affetmesini dileyecektir. Bu ikramları gören kişi de hakkını helal edecektir. Yeter ki kul hakkını yiyen kişi tövbesinde samimi olsun.

İlave bilgi için tıklayınız:

Cezası belli olmayan suçlar karşılıksız mı kalır?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun