A'raf suresi 2 ve 3. ayetler sadece Kur’an’a uymayı mı emreder?
- Kuran’dan başka hiçbir kaynak A'raf suresi 2. ve 3. ayette ne demek istiyor?
- Kuran’dan başka hiçbir kaynak kabul etmemeyi sadece Kuran’a uymayı ve velilere, bir kısım şahıslara tabii olmamayı mı söylüyor ve bunlar kimlerdir?
Değerli kardeşimiz,
İlgili ayetlerin meali şöyledir:
“(Bu), kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir (harec) sıkıntı olmasın. (Ey insanlar!) Siz, Rabbiniz tarafından size indirilen vahye tâbi olun, O’ndan başka birtakım hâmîler edinip de onlara uymayın. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!” (A'raf, 7/2-3)
İkinci ayette yer alan “harec” kelimesi iki anlama gelir: Sıkıntı ve şüphe. Bunların arasında yakın bir ilişki vardır; şüpheden de sıkıntı doğar. (bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri)
Bu iki kelimenin lügat anlamlarına bakıldığı zaman denilebilir ki, her şüphe bir sıkıntı doğurur, fakat her sıkıntı bir şüpheden kaynaklanmaz. Meallerin bir kısmında harec kelimesinin “sıkıntı”, diğer bir kısmında “şüphe” sözcüğüyle tercüme edilmesi bu yakın ilişkiden kaynaklanmaktadır.
Bununla beraber, ayette ilk manası sıkıntı olan “harec” kelimesinin tercih edilmesi, Hz. Peygamber (asm)'in kalbindeki sıkıntısını ön plana çıkarmaya yöneliktir.
Ayetin mealini şöyle özetlemek mümkündür:
“Bu kitab / Kur’an, inkârcıları uyarmak ve iman edenlere güzel öğüt vermek için sana indirilmiştir. Bu görevini yaparken muhataplarının yalanlamalarını, eza, cefa vereceklerini düşünüp üzülme, kalbini sıkıntıya sokma! Çünkü, Kur’an’ın güçlü hakikatleri er-geç üstün gelecek ve gönülleri fethedecektir.. Bunda asla şüphen olmasın.” (krş. el-Bikaî, İbn Kesir, el-Menar, el-Meraği, ilgili yer)
Bu açıdan bakıldığında bu ayet, “Onların (müşriklerin) bu kabil (alaycı) sözlerinden ötürü senin canının sıkıldığını çok iyi biliyoruz.” (Hicr, 15/97) mealindeki ayetle aynı hakikati ifade etmektedir. (bk.el-Menar, el- Meraği, ilgili yer)
- İlk ayette Hz. Peygamber (asm)'e tebliğ görevi verildiği gibi, bu ikinci ayetle de vahye muhatap olan insanların (yani Ümmetin) vahyedilen ilahi mesajlara uymaları emredilmiştir. (Razi, ilgili yer)
Bu surenin “Biz kendilerine peygamber gönderdiklerimizi de sorgulayacağız, gönderdiğimiz peygamberleri de” (Araf, 7/6) mealindeki ayetinde de aynı konuya vurgu yapılmıştır. Yani, surenin 3. ayetinde, hem Hz. Peygambere hem de insanlara görevleri hatırlatılmış, 6. ayetinde ise her iki tarafın da hesap gününde bu görevleriyle ilgili sorguya çekileceklerine vurgu yapılmıştır.
- Bazı alimlere göre, “Siz, Rabbiniz tarafından size indirilen vahye tâbi olun” mealindeki ifadeden maksat, Kur’an ve Sünnettir. Çünkü, Necm suresinin başında geçtiği üzere, Peygamber kendiliğinden konuşmaz, onun konuştukları bir vahiy ürünüdür. (Razi, Beydavi, ilgili yer)
“O’ndan başka birtakım hâmîler edinip de onlara uymayın.” Yani; Allah’ın vahyini, İslam dinini bırakıp da sizi dalalete düşürecek, putlara tapmaya sevk edecek bir takım insanları veya cinleri dost edinmeyin. (Razi, Beydavi, ilgili yer)
Kitap ve sünnete tabi olmayı emreden ayetin bu ifadesinde, Hz. Peygamber (asm)'in dışında kalan bütün insanlar kastedilmiştir.
İslam dinindeki emir ve yasaklara riayet edilmesine ve bu dinin dışındaki bir takım prensiplere, ideolojik bazı kurallara tabi olunmamasına işaret edilmiştir.
Hatta ayetin ifadesinden anlaşılıyor ki, “Mevrid-i nassda içtihada mesağ yoktur.” şeklindeki ilmi düsturda ifade edildiği gibi, Kitap ve sünnette açık olan hükümler hakkında hiç kimsenin içtihat yapmaya hakı yoktur. (bk. Kurtubi, ilgili yer)
- İndirilen vahye tabi olmayı emreden ifadede bir hasır yoktur. Yani “yalnız Kur’an ve sünnete uyun, ne başka semavi kitaplara ne de beşeri içtihatlara uymayın” diye bir hükmü bu ifadeden çıkarılmaz. Çünkü, Semavi kitaplarda -tahrif edilmelerine rağmen- hâlâ bazı hakikatlerin varlığı inkâr edilemez. İslam’a aykırı olmayan içtihatlar da böyledir.
İslam literatüründe içtihadın makbul bir tasarruf olduğu bilinmektedir. Bu sebeple, kıyasa karşı olan bazı alimler hariç büyük çoğunluğuna göre, bu ayetten öyle bir anlam çıkmaz. (bk. Razi, ilgili yer)
- Aslında bu ayet Mekke’de indiğine göre, öncelikli muhataplar müşriklerdir; müminler ise, ikinci derecede bu ders halkasına dahildir.
Buna göre, ayette müşriklere hitaben deniliyor ki:
“Allah’ın indirdiği vahye tabi olun. Bu vahiyde her şeyden önce Allah’ın vahdaniyeti vurgulanmış ve şirkin çirkin bir yalan olduğuna işaret edilmiştir. Sakın bu indirilen vahyi bırakıp da -eskiden olduğu gibi- insan ve cin şeytanlarına kulak verip putlara tapmayın... Siz Ne kadar da az düşünüyorsunuz!” (bk. İbn Aşur, ilgili yer)
Nasıl olur da kılıç zoruyla insanlığa dayatılan kapitalizm veya sosyalizm ilkelerine kanıyorsunuz! (Şaravi, ilgili yer)
İlave bilgi için tıklayınız:
- Kur'an-ı Kerim ve hadislerde geçmeyen konularda içtihad ...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Dağlar yukarıdan aşağıya mı atıldı?
- Kuran, İncil, Tevrat ve Zebur, bir tek kitabın bölümleri mi?
- İnsanın cinsel uzuvları için Kur'an'da Allah neden "çirkin" demiştir?
- Gücümüzün üstünde yük yoksa, neden "unutursak affet" diye dua ediyoruz?
- Kafirlerin refah içinde olması nasıl açıklanabilir?
- Sahabeler, gök ile yerin birbirinden ayrıldığını tam anlamıyla nasıl yorumlamışlar?
- Antlaşmaları biten müşriklerle antlaşma yapılabilir mi?
- Ezberlemenin yeri beyin mi kalp mi?
- Kim Rahman'ın zikrinden gafil olursa... ayetini nasıl anlamalıyız?
- Haydin hep hayırlara koşun, yarışın, mealindeki ayeti nasıl anlamalıyız?