Gücümüzün üstünde yük yoksa, neden "unutursak affet" diye dua ediyoruz?

Tarih: 25.02.2014 - 08:35 | Güncelleme:

Soru Detayı

“Allah kimseye gücünün yettiğinin dışında teklifte bulunmaz.” anlamındaki ayeti, devamındaki "unutursak ve hata edersek bizi bağışla" ve devamındaki duaları gereksiz kılıyor gibi.

- O halde bu ayetler nasıl anlaşılmalıdır?
- Zahirde görülen tezat nasıl izah edilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Konuyu kısaca birkaç madde halinde şöyle açıklayabiliriz:

a) Ayette yapılan dualardan biri “unutmak”tır. Unutkanlık iki kısımdır: Biri, insan gücünün dışındadır ki mazeret kabul edilir. Diğeri ise, insan gücünün içindedir ki mazeret kabul edilmez. Mesela: Bir insanın elbisesinde bir kan bulunsa ve adam onu anında unutup yıkamazsa sorumlu değildir. Ama eğer yıkayacak kadar zamanı olduğu halde yıkamayı sonra unutsa sorumludur.

Keza, bir insan sürekli okuduğu halde Kur’an’dan bazı sureleri unutsa sorumlu değildir. Ancak Kur’an okumayı terk ettiği için unutsa sorumludur. Rivayete göre, Hz. Peygamber (asm) bir ihtiyacını hatırlamak istediği zaman, parmağına bir ip bağlardı. Ayette unutkanlıkla ilgili dua bir özür olarak kabul edilmeyen şekline yöneliktir. (bk. Razî, ilgili ayetin tefsiri)

Keza ayette yer alan “hata” etmek de iki kısımdır. Mesela: Bir insan bir ava tüfek attığı zaman, eğer ortada yanlışlıkla bir kimseye değme ihtimali olmadığı halde yine de birine isabet ederse, kişi bundan sorumlu olmaz. Fakat eğer orada yanlışlıkla birine değme ihtimali varsa, yapılan bu “hata”dan kişi sorumludur. Ayetteki dua bu tür hatalar içindir. (Razi, a.g.y)

b) Ayette yer alan dua bir “farz-ı muhal” takdirine göredir. Çünkü bu ayette dua eden müminler, özür kabul edilmeyen bir günah işlemekten beridir / uzaktır.

Bununla beraber, takvalarından dolayı gösterdikleri titizlikle adeta şöyle diyorlar: “Ya rab! Eğer bizim yapacağımız bir unutkanlık veya hata, mazeret kabul edilmeyen türden olursa bizi onunla cezalandırma!” (Razi, a.g.y).

c) Duadan asıl maksat, duaya konu olan şeyin tahakkukundan ziyade, Allah’a karşı tazarru göstermek, acizlik içerisinde ona yalvarıp yakarmaktır. Nitekim, Kur’an’da kesin olarak belli olan konularda da dualar söz konusudur. Meallerini vereceğimiz ayetlerde bunu görebiliriz: Mesela:

Hz. Peygamber (asm)'in duası:

“Rabbim! (Onlar hakkında) hakkıyla / adaletle hükmünü ver.” (Enbiya, 21/112),

Müminleri duası:

“Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vadettiklerini ikram et!” (Âl-i İmran, 3/194),

Meleklerin duası:

“Tövbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru!” (Mümin, 40/7)

Bu ayetlerdeki duaların hepsi, olacağı muhakkak olan konularla ilgili yapılmıştır. Demek ki bu dualardan maksat, peygamberin, meleklerin ve müminlerin yalvarıp yakarmaları esastır. (Razi, a.g.y)

d) Unutarak (veya hata eseri olarak) yanlış yapanların sorumlu tutulmaları aklen mümkündür. Bu, çok zayıf bir ihtimal de olsa, bundan kaçınmak, olması halinde bağışlanmasını dilemek, samimi bir müminin yapacağı iştir. Böyle bir ihtimale ihtimal vermek kişinin takvasını arttırır. Ayetteki dua buna yöneliktir. (Razi, a.g.y)

e) Ayette yer alan “nisyan = unutkanlık”tan maksat, unutmaktan ziyade yapılması gereken işi terk etmektir.

“Andolsun Biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermiştik. Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık.”

mealindeki ayette unutmak, terk etmek manasında kullanılmıştır. Nitekim, Âdem bundan ötürü sorumlu tutulmuştur.

“Onlar Allah’ı unuttular (Allah’a karşı görevlerini terkettiler), Allah da onları unuttu (terketti).” (Tevbe, 9/67)

mealindeki ayette unutma işi terk etme manasında kullanılmıştır.

Yine ayette yer alan “hata”dan maksat fasit tevillerle yapılan hatalar kastedilmiş olabilir. (Razi, a.g.y).

f) Ayette yer alan “Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme.” mealindeki dua ise, genel olarak “insan gücünün yettiği şeyler olmakla beraber, yine de -Yahudiler gibi- daha öncekilere teklif edilmiş oldukça zor işler” manasına gelir. (krş. Razi, a.g.y)

g) Bazı alimlere göre, “Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme!” mealindeki ayette söz konusu olan “mâ lâ tâkate lena” ifadesi, gücün yetmediği değil, gücün zorlandığı anlamına gelir. (Razi, a.g.y)

Diğer bazı alimlere göre, burada söz konusu olan “Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme!” duası, bir teklif için değil, azapla ilgilidir. Buna göre ayetin asıl anlamı: “Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyecek olan azabı bize yükleme! / Bize azap verme, çünkü azabına tahammül edecek, dayanacak gücümüz yoktur.” şeklinde olur.

Bu son görüşler Mütezile alimlerine aittir. (bk. Razi, a.g.y)

Özetle diyebiliriz ki:

Ayette “cezasından muaf tutulmak istenen unutkanlık ve hata”dan maksat, kişinin kasdının bulunduğu ve söz konusu “unutma ve hata”dan dolayı mazur sayılmadığı durumlardır.

Daha öncekilerin başına gelenlerden sığınılan husus ise, gücün tamamen dışında olmamakla beraber, çok zor ve meşakkatli olan tekliflerdir. “Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme!” duası ise, teklifle ilgili değil, bela ve musibetler olarak da değerlendirilebilir. (krş. Beydavî, Kurtubi, ilgili yer)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun