Taha suresindeki farklı kişi zamirlerinin hikmeti nedir?
Taha Suresi bazı ayetlerle ilgili iki sorum var:
1) Birincisi:
13 - Peygamberliğe seçtim seni. Öyleyse iyi dinle Sana vahyedileni.
17 - Musa, şu sağ elinde tuttuğun şey de ne?
19 - "Bırak onu Musa!" buyurdu.
21 - "Tut onu! Korkma, Biz onu eski haline çevireceğiz" buyurdu.
- 13 ve 17. ayete bakıldığında Allah direkt birinci ağız kendi ağzından konuşuyor.
- Fakat 19 ve 21. ayette Allah böyle buyurdu denilerek, üçüncü ağızdan ayet bildiriliyor.
- Aynı surede böyle farklı zamir değişimleri yani, ben yaptım derken, o yaptı gibi zamir geçişlerinin, hikmeti nedir?
- Bunu nasıl anlamamız gerekir.
2) Diğer sorum ise şudur:
- 13. ayette peygamberliğe seçtim seni, öyleyse dinle sana vahyedileni ve 22. ayette parlak mı parlak gibi ikilemeler kullanımının hikmeti nedir?
Değerli kardeşimiz,
Kur'an'ın kendine ait üslup özellikleri vardır. Daha doğrusu Kur'an Arap dilinde var olan tüm edebi sanatları en güzel ve en etkili biçimde kullanmıştır.
Bunlardan biri de iltifat sanatıdır.
Bu sanat tüm dillere ait edebiyatlarda kullanıldığı gibi Arap dilinde ve dolayısıyla Kur'an'da da en güzel biçimde kullanılmıştır. Bunu sanatın amacı ve gayesi; okuyucuyu zinde ve canlı tutmaktır. Dikkatini dağıtmadan metne yoğunlaştırmaktır.
Tâhâ suresi ve diğer surelerde bunların örneklerine sıkça rastlamak mümkündür. Gaipten muhataba, muhataptan gaibe, gaipten mütekellime geçmek gibi birçok uygulamaları vardır.
Bu kısa bilgiden sonra her iki soruya da cevap vermeye çalışalım:
Cevap 1:
Tâhâ suresinin 13-23. ayetlerinin mealleri şöyledir:
13. Ben, seni seçtim. Şimdi (sana) vahyolunacakları dinle!
14. Şüphesiz ki ben, evet ben, Allah’ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. O halde bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.
15. Hiç şüphe yok ki kıyamet (saat) gelecektir. Herkes peşine düştüğü şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onun (vaktini) gizli tutuyorum.
16. Sakın kıyamete inanmayıp arzusuna uyan kimse seni, ondan (inanmaktan) alıkoymasın! Sonra helâk olursun.
17. Ey Musa! Sağ elindeki nedir?
18. Musa: “O benim asamdır (bastonumdur), ona dayanırım ve onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Ayrıca onda başka ihtiyaçlarım (faydalanacağım şeyler) var.” dedi.
19. Allah: “Ey Musa! Onu yere bırak!” dedi.
20. Musa’da hemen onu bıraktı. Bir de ne görsün! O hızla hareket eden bir yılan.
21. Allah buyurdu: “Al onu! Korkma! Biz onu yine eski hâline döndüreceğiz.”
22. “Bir de elini koltuğunun altına koy ki, diğer bir mucize olmak üzere kusursuz olarak bembeyaz çıksın.”
23. Böylece sana en büyük mucizelerimizden bir kısmını göstermek için (bunu yaptık).
- Önce şu söylenebilir ki: Başta da ifade etiğimiz gibi, bu bir sanattır ve buna Arap edebiyatında “iltifat sanatı” denilir.
İltifat, sözlükte, “dönüp bakmak, çevirmek, yönelmek” gibi anlamlara gelir.
İltifat, belagat âlimlerine göre, “sözün, bir üsluptan diğerine, yani mütekellimden muhataba, mütekellimden gaibe; muhataptan mütekellime, muhataptan gaibe; gaipten muhataba ve gaipten mütekellime" nakledilmesidir.
Bu edebî güzellik, sözün akışını değiştirmek suretiyle;
- Muhatabın ilgisini uyandırmak,
- Konunun önemine dikkat çekmek,
- Ve muhatabın sorduğunu değil de onun için önemli olanı söylemek
gibi amaçlarla yapılır. (bk. Ali Bulut, Belâgat – Meânî – Beyân – Bedî, İfav Yayınları, İstanbul, 2014, s. 117)
Kur'an’da da bu iltifat sanatı çokça kullanılmıştır. Örneğin Fatiha suresinin başından “Maliki yevmiddin” ayetine kadar gaip sigası / zamiri, ondan sonrasında ise muhatap zamiri kullanılmıştır.
Meallerini verdiğimiz ayetlerde de böyledir:
13. ayetten 17. ayete kadar mütekellim / birinci şahıs zamirine ait ifadelere yer verilmiştir.
17. ayetin de doğrudan Allah’ın mütekellim olarak bir hitabı olabildiği gibi, mukadder (Kale) fiiliyle gaib zamiri olarak da anlaşılabilir. Müfessirlerin çoğu gibi Razi de yalnız ilk manayı tercih edip zikretmiştir. (bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri)
- Yine denilebilir ki, 13. ayette, Hz. Musa’nın peygamber olarak seçildiğine dair müjde verilmiştir. En büyük bir nimet olan bu müjdenin doğrudan Allah’ın hitabı ile verilmesi, müjdenin şerefine şeref katmıştır.
Ardından peygamberliğin sorumluluğu olan meşakkatli kulluk görevleri de aynı üslupla bildirilmiş ki, onların da büyüklüğü anlaşılsın.
Bu ifadelerle peygamberlik rütbesiyle alabildiğine sevinen Hz. Musa, bu ağır yükümlülüklerden ötürü de hüzünlenmiştir. Böylece aşırı sevinç, bu hüzünle dengelenmiş, mutedil hale gelmiştir. Bu harika bir psikolojik terapidir.
- 19. ayette ise, Hz. Musa’nın, elindeki asasına dikkati çekilmiştir. Ta ki dikkatle bakıp bunun bir değnek olduğunu iyice bellesin ki, daha sonra mucize olarak ejderha olurken korkmasın. Bazı müfessirlerin de işaret ettiği gibi (bk. Zemahşeri, Semerkandi, Razi, ilgili yer), Hz. Musa, önceki ayetlerde doğrudan Allah’ın hitabına muhatap olduğundan dehşet içinde kalmıştır. Allah daha sonra bir ejderha olarak dehşet saçan değneğin gerçek durumunu bildirmek suretiyle onun ikinci bir dehşete maruz kalmasını önlemiştir.
Bu hafifletme işi, değneğin bir ağaç parçası olduğunu hatırlatmakla olduğu gibi, Allah’ın doğrudan değil, dolaylı -gaib zamiri ile- hitap etmekle de sağlanmıştır. Nitekim, (21. ayette) asanın ejderha olma provası yaptırılırken de aynı üsluba yer verilmiştir. Bu da harika bir eğitim metodudur.
Cevap 2:
13. ayette iki hususa dikkat çekilmiştir:
Birincisi, Hz. Musa’nın peygamberlik rütbesinin verildiğine, ikincisi, bu görevin büyük bir sorumluluk taşıdığına dikkat çekilmiştir.
Bu sebeple, peygamberliği ilan edilirken, gelecek ilahi mesajı aktaran vahyi iyi dinlemesine de ayrı bir önem atfedilmiştir.
19. ayette “parlak mı parlak” ifadesi Türkçe mealin bir maharetidir. Ayetin metninde yalnız “beyaz” kelimesi vardır.
İlave bilgi için tıklayınız:
- İsra Suresi 1. ayette; "ayetlerimizi" değil de "ayetlerini" deseydi -haşa ...
- Hud suresi 2. ayette geçen "Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir ...
- “Yeri ve göğü Allah yükseltti. Dengeyi o koydu. Sakın o dengeyi ...
- Nahl suresi 51. ayette Allah kendisi için "O" derken birden "Ben" diyor
- Zuhruf suresi 11. ayette, o ve biz zamirlerinin aynı yerde geçmesi ...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İsra Suresi 1. ayette; "ayetlerimizi" değil de "ayetlerini" deseydi-haşa- hata gibi gelmeyecekti bana?
- Nahl suresi 51. ayette Allah kendisi için "O" derken birden "Ben" diyor; nasıl anlamalıyız?
- Kuran-ı Kerim kadınlara doğrudan hitapta bulunmaz mı?
- Bir ayette geçen bir kelimenin sırası başka ayette neden değişir?
- Arapça'nın diğer dillere göre farklılığı nedir ki, Kur'an Arapça indirilmiştir?
- Allah, Hz. Musa'ya neden "Sağ elindeki nedir?" diye sormuştur?
- Mariana Çukuru mu Lut Gölü mü?
- Kudsi hadisler Allah’ın sözü mü Hz. Muhammed'in sözü mü?
- Kur'an’da olduğu iddia edilen çelişkilere nasıl cevap verilebilir?
- Ayette geçen rablerine ne demek?