Peygamberimizin, Safiye’nin kocasına işkence yapıp öldürttüğü doğru mu?

Tarih: 28.06.2019 - 20:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

a) Hz. Safiye’nin kocasına altınların yerini göstermesi için işkence yapıldığı ve esir olduğu halde öldürüldüğü doğru mu?
- Hz. Safiye’nin kocası Kinane b. Ebi'l-Hukayk'ıka, hazinenin yerini göstermesi için işkence edildiği, onu sıkıştırması için Zübeyr b. Avvam'a teslim edildiği, onun da Kinane’yi konuşturmak için göğsünde çakmak çakıp kıvılcım çıkararak söyIetmeye zorladığı, daha sonra da Muhammed b. Mesleme’ye verilerek onun boynunu vurduğu rivayetleri doğru mu?
- Eğer doğruysa işkence caiz mi?
- Esirler öldürülmeyeceğine göre, bir esir olan Kinane neden öldürülmüştür?
b) Hz. Safiye zaten savaş ganimeti demekse, ona nasıl “istersen gidebilirsin” denmiştir, adı üstünde zaten savaş ganimeti değil mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Bu konunun temel kaynağı İbn İshak’tır. Bu tür kaynaklardaki bilgiler, hadis kaynaklarında olduğu gibi, kesin olarak zayıf veya doğru olduğunu söylemek kolay değildir. Bununla beraber, değişik kaynaklarda geçtiği için doğru kabul edilebilir.

- Kinane b. Ebi’l-Hukayk, daha önce de İslam’ın aleyhine çalışan ve ona şiddetle düşman olan birkaç Yahudiden biridir. Beni Nadir Yahudilerinin hazineleri onun yanındaydı. Hz. Peygamber (asm) hazinenin yerini söylemesi için, Hz. Zubeyr b. Avvam’dan  baskı yapmasını istedi. Sonra Hz. Peygamber (asm) “hazineyi yanında buldukları takdirde kendisini öldüreceğine dair bilgi verdi. O da bunu kabul etti. Hatta bu söz alma durumu birkaç defa gerçekleşmiştir. 

Sonra hazine bulundu ve bunun üzerine öldürüldü.

Ben-i Nadir hazinesi, Kinane’ye büyüklerinden kalan bir hazinedir. Allah Resulü Kinane’ye hazineyi sorduğunda o, şöyle cevap vermişti: “Ey Ebu’l-Kasım! Biz onu savaş zamanında harcadık. Elimizde onlardan hiçbir şey kalmadı. Savaş ve geçim o hazinenin hepsini silip süpürdü.” dedi ve bu hazineyi Peygamberimiz (asm)'den gizledi. (Belazuri, Fütûhû-l Büldan, Çev. Ugan, Zakir Kadiri, 1/47; Aişe Abdurrahman, Teracimu Seyyidatu Beyti’n-Nübüvve, Kahire, ty, s. 365)

Hz. Peygamber (asm): “Geçen zamana göre harcanan mal çok fazla. Eğer bu hazine sizin yanınızda bulunursa, Allah ve Resulünün sizin hakkınızda öldürülmeyeceğinize dair verdiği eman sizden kalksın mı?” diye sormuş, onlar: “Evet, kalksın.” demişlerdir.

Hz. Peygamber (asm): “Eğer sakladığınız bir şey tespit edersem, kanlarınızı dökmeyi helal ederim. Çocuklarınız ve mallarınız bana helal olur. Size vermiş olduğum eman ve himaye de kalkmış olur ve ölümü kabul etmiş olursunuz. diye buyurunca Kinane de: Olur. demişti. Hz. Peygamber onların bu sözlerine Hz. Ebu Bekir, Hz Ömer, Hz. Ali ve Zübeyr b. Avvam ile Yahudilerden on kişiyi şahit tuttu.

Yahudilerden bir adam Kinane’nin yanına gidip ona gizlice şunları söylemişti. “Muhammed’in senden istediği şey senin yanında ise veya onun hakkında bir şey biliyorsan, ona bildir ki; kanını kurtarabilesin. Yoksa vallahi o bunu bulmaya muvaffak olacaktır.” Buna rağmen Kinane ısrarla inkar etmeye devam etmiştir. (Hanif Haidary, Sebep ve Sonuçlarıyla Hayber Gazvesi, s. 62)

Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm), hazinenin bir kısmını Salebe b. Sellam b. Ebi’l Hukayk’ın verdiği bilgilerle, kalanını da Allah'ın bildirmesiyle bulmuştur.

Nitekim Hz. Peygamber (asm) ensardan bir adamı çağırıp ona: “Şu tarlaya doğru git. Sağında ve solunda bulunan hurma ağaçlarına bak. Orada göreceğin yüksek hurma ağacının dibinde bulacağın şeyleri çıkar ve bana getir.” diye buyurdu. Adam Hz. Peygamber (asm)’in dediklerini yaptı. Hazinenin geri kalanını bulup çıkararak Hz. Peygamber’e teslim etti. (bk. İbn Sad, Tabakat, 2/112; Belazuri, Fütûhû-l Büldan, 1/42; Cumali, Sait, Nisau’n-Nebi, Beyrut, 1998, s. 116; Hanif Haidary, s. 63)

Demek ki, Kinane, bütün uyarılara ve ikazlara rağmen, kendi ölüm fermanını bizzat kendisi bütün şahitlerin önünde imzalamıştır.

Diğer taraftan, bu bilgilere ilave olarak Hz. Peygamber (asm)'ın onu Muhammed b. Mesleme’ye teslim ettiği, onun da öldürülen kardeşi Mahmud b. Mesleme yerine bir nevi kısas olarak öldürdüğü de rivayet edilir. (bk. İbn Kesir, es-Sira, 3/374)

- Bununla beraber, bu hikayenin sahih kaynaklarda yer almaması ayrıca düşündürücüdür.

Cevap 2:

İslam hukukunda esir muamelesi, çok küçük nüanslarla -Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbeli, Zahiri  mezhebine göre- üç dört şekilde görülür.

Devlet reisi Müslümanların maslahatına göre;
- Öldürebilir.
- Köle yapabilir.
- Fidyeli veya fidyesiz bir şekilde hürriyetini bağışlayıp Müslümanların zimmetine / himayesine verebilir.
(V. Zuhayli, el-Fıkhu’l-İslami, 8/5913-14, el-Mavsuatu’l-Fıkhiyetu’l-Kuveytiye, 4/201)

İslam’da işkence yapmak, prensip olarak haramdır. Nitekim rivayete göre, Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:

“Şüphesiz Allah dünyada iken insanlara işkence eden kimselere (ahirette) azap edecektir.” (Müslim, Birr, 33)

İslam’da düşman askerlerini yakmak veya cesetleri üzerinde tahribat yapmak yasaktır. (Buhari, Cihad, 149; Müslim, Cihâd, 3)

- Savaşa bizzat veya dolaylı biçimde katkıda bulunmayan kadınlar, çocuklar, akıl hastaları, özürlüler, hastalar, yaşlılar, mabetlerde inzivaya çekilmiş din adamları ile kendi işlerini yürütmekte olan çiftçi, işçi ve iş adamlarının öldürülmesi yasaktır.

Resûl-i Ekrem’in savaşlarda ölümlerin mümkün olduğu kadar azaltılması yönündeki tavsiyeleri (Serahsî, Şerḥu’s-Siyeri’l-kebîr, I, 78-79; Şevkânî, VIII, 71 vd.) ve “Öldürme konusunda insanların en affedici olanları Müslümanlardır.” sözü bu konuda açık bir nebevi referanstır. (bk. Müsned, 1/393; Ebû Dâvûd, Cihâd, 110; İbn Mâce, Diyât, 30)

Cevap 3:

Zübeyr b. Avvam’ın, İbn Ebi Hukayk’ın göğsünde “çakmak çaktığı” konusunda şunları söylemek mümkündür:

Evvela, bu ifade “göğsünü yakmak değil,  korkutma, baskı yapma, sıkıştırma anlamına da gelir.” (Muemu’l-Maani’l-Cami, Zend maddesi)

Ayrıca bu mananın çıkarıldığı kaynaklardaki metinlerde kullanılan “zend” kelimesi, “çakmak çakmak” anlamı yanında, “baskı yapmak, korkutmak, sıkıştırmak” manasında da kullanılır.

İlgili ifadenin arkasından gelen ifadede “...az kalsın ölecekti” sözleri, “göğsünü sıkıştırmasından ötürü az kalsın ölecekti” şeklinde sıkıştırma ile ilgili olması daha münasip görülmektedir.

Cevap 4:

Hz Safiye ile ilgili hikayenin özeti  şöyledir:

Hayber’de, Yahudilerle Müslümanlar savaşır, savaşı Müslümanlar kazanır. Savaşta esir olan Hz. Safiye’ye Hz. Peygamber (asm) “Sana bir teklifim var, istersen serbestsin mallarını al ve git, istersen sana evlenme teklif ediyorum, Müslüman ol, yanımda kal.” şeklinde teklifini yapmış, o da özgür iradesiyle, kendi isteği ile teklifi kabul eder ve Hz. Muhammed (asm)’in yanında kalır.

Bunun üzerine Müslümanlar “Biz annemizin akrabalarını esir etmeyiz.” diyerek, esir edilen tüm Yahudileri serbest bırakırlar... Onlar da bu gelişmeler üzerine İslam'a girerler…

- Son olarak şunu hatırlayalım ki, Hz. Muhammed (asm) pek çok nebevi belgeleri ortaya koyarak Allah’ın elçisi olduğunu ispat etmiştir.

Allah’ın elçisinin yaptığı bütün işler (bir kısmı düzeltilerek de olsa) Allah’ın onayını almış ve doğrudur. İman şuuru olan bir kimse, Hz. Peygamber (asm)’in yanlış işler yapacağına ihtimal vermez, veremez.

İslam sarayına giden 99 kapı açık olduğu halde, anahtarını bulamadığı için kendisine kapalı görünen bir kapıdan dolayı sarayın boş olduğunu düşünmek bir hamakattir, bir cinnettir...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun