Nuh'un ailesinin kurtulacağı müjdelendiğine göre, oğlunun boğulması bir çelişki değil mi?

Tarih: 05.11.2015 - 09:50 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Nuh'un ailesinin tufanda başına gelenler, Kuran'ın ayrı ayetlerinde ayrı şekilde hikaye edilmektedir. Kuran'ın Enbiya/21:76 ayetine göre, Nuh'un ailesi kurtulur. Saffat/37:77, soyunun devam ettiğini söyler.
- Halbuki, ayet Hud/11:42-43 ise Nuh'un oğlunun tufanda boğulduğunu söyler. Bunu çelişki olarak gören ateistlere Nasıl cevap verebiliriz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetlerin meali şöyledir:

“Nuh’u da önderlerden kıldık. O İbrahim ve Lut’dan çok önce, Bize yakarmıştı. Biz de duasını kabul edip onu ve ailesini (EHLİNİ) büyük bir beladan kurtardık.” (Enbiya, 21/76)

“Nuh da bize niyazda bulunmuştu; biz de ne güzel cevap vermiştik. Onu ve ailesini (EHLİNİ) büyük bir beladan kurtardık. Hayatta kalıp payidar olmayı da onun soyuna has kıldık.” (Saffat, 37/75-77)

“Gemi, içindeki yolcularla birlikte dağ gibi dalgalar arasında akıyor, yol alıyordu. O sırada Nuh, bir kenarda duran oğluna 'Yavrum, bizimle birlikte gemiye bin, kâfirler arasında kalma.' diye seslendi. O: 'Beni sudan koruyacak bir dağa sığınırım!' dedi. Nuh ise: 'Bugün Allah’ın helâk emrinden koruyacak hiçbir kuvvet yoktur. Ancak O’nun merhamet ettiği kurtulur!' der demez, birden aralarına dalga girdi ve oğlu boğulanlardan oldu.” (Hud, 11/42-43).

Bu ayetleri birkaç madde halinde açıklamaya çalışacağız:

a) Sorunun özeti şudur ki: Enbiya ve Saffat surelerinde Hz. Nuh’un ailesinin tufandan kurtarıldığı ifade edilmiştir. Buna mukabil, Hud suresinde ailesinden olan oğlunun kurtarılmadığı vurgulanmıştır. Bu bir çelişki görümünü vermektedir.

Bunun cevabı: Kur’an’ı dikkatlice okuyup inceliklerine vakıf olmaya çalışmaktır. Çünkü bu konuda da Kur’an meydan okuyor:

“Kuran'ı tedebbür/tefekkür etmiyorlar mı? Şayet Allah'tan başkasının olsaydı onda birçok çelişki bulacaklardı.” (Nisa, 4 / 82)

Demek ki, her şeyden önce Allah’ın kelamı olduğuna iman eden müminler, bazı hikmetleri bilmeseler de imanlarını sarsacak tereddütlerden uzak durmaları gerekir. Zira Allah’ın sözünde çelişki olmaz.

b) Kur’an’a bütüncül bir bakışla bakmak gerekir. Bazı ayetlerde kapalı olan hususlar diğer bazı ayetlerde açıklanmıştır. Mesela: Enbiya ve Saffat surelerinde Hz. Nuh’un ailesinin tufandan kurtarıldığı ifade edilmiştir. Ancak, Hud suresinde bu aileden biri olan Hz. Nuh’un oğlu bu hükmün dışında kaldığı açıkça ifade edilmiştir. “İstisnalar kaideyi bozmaz” kuralı gereğince, Hud suresinde oğlanın istisna edilmesi, diğer iki surede “ailenin kurtarıldığı” yolundaki genel hükme aykırı değildir.

c) Bize göre, çelişki gibi, görülen bu üç surenin ayetlerindeki ifade inciliği, bir i’caz parıltısıdır. Şöyle ki:

Enbiya ve Saffat surelerinin her ikisinde de kurtarıldığı bildirilen “Aile” kavramı “EHL” kelimesiyle (Hz. Nuh’un EHLİ’nin kurtarıldığı) ifade edilmiştir. Ve Hz. Nuh’un oğlunun bu hükümden çıkarıldığı konusu da aynı kelime ile ifade edilmiştir. İlgili ayetlerin meali şöyledir:

“Nuh Rabbine hitâb edip: 'Ya Rabbî, dedi, elbette boğulan oğlum da ailem (EHLİM)dendi, öz evladımdı. (Halbuki ben onları gemiye alırken sen bana kurtulacaklarını, müjdelemiştin). Senin vaadin elbette haktır ve Sen hâkimlerin hâkimisin! Allah buyurdu ki: ‘Ey Nuh! O senin ailen (EHLİN)den değil. Çünkü o, dürüst iş yapan, temiz bir insan değildi. O halde, hakkında kesin bilgin olmayan bir şeyi benden isteme. Cahilce bir davranışta bulunmayasın diye sana öğüt veriyorum.'” (Hud, 11/45-46)

İşte “O senin EHLinden değil” ifadesi, bu ayetler arasında hiçbir çelişkinin olmadığını ortaya koymaktadır.  

Bu surelerin üçü de Mekke’de inmiş olmakla beraber, farklı zaman dilimlerinde indirilmiştir. Buna rağmen, her üç surede de “EHL” kelimesi kullanılmış ve böylece bu ayetler arasında -aynı kavram etrafında- bir karşılaştırma imkânı verilmiştir. Bu üç suredeki ayetlerin özeti şudur:

Hz. Nuh, oğlunun kurtarılmamasının hikmetini sorunca; Allah ona cevap olarak şöyle buyurdu:

“Biz verdiğimiz sözümüzü yerine getirip, senin ehlini/aileni kurtardık. Fakat senin oğlun gerçek anlamda senin ehline/ailene yakışmayan bir çocuktur. Yani senin oğlun ehline liyakat gösteren ehliyette olmadığını biliyorduk. Onun için 'Ehlini kurtarırız.' dediğimizde onu ehlinden saymamıştık...”

İşte bu incelikler Kur’an’ın sonsuz ve asla unutmayan bir ilimden kaynaklandığını göstermektedir.

d) Son olarak şu inceliğe de işaret edelim ki, “EHL” kelimesi, aile manasında olduğu gibi, “bir şeye ehil olmak, bir konuda ehliyetli olmak” manasına da gelir.

İşte bu konuda “EHL” kelimesinin tercih edilmesi, ilahi prensipler açısından “ehil kabul edilen” fertlerden oluşan bir aile kastedildiğini göstermeye yöneliktir. Hud suresinin ilgili  ayetinde “Ey Nuh! O senin ailen (EHLİN)den değil. Çünkü o, dürüst iş yapan, temiz bir insan değildi” mealindeki ifadede onun Hz. Nuh’un ailesine girecek ehliyetten yoksun olduğuna işaret edilmiştir. İşte bu konuyla ilgili kullanılan “EHL” kelimesi, Kur’an’ın ifadelerinde yer alan kelimelerin de birer i’caz parıltısını gösterdiğinin delilidir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun