Hz. Nuh'un, azgın dalgalar arasında oğlunun sesini duyması imkansız değil midir?

Tarih: 24.03.2014 - 06:52 | Güncelleme:

Soru Detayı

Bir sitede İngilizce şöyle bir iddia var:

- Gemi dağlar gibi dalgalar arasında yüzmekte ise Hz. Nuh oğluna nasıl böyle bir şey söyleyebilir? Çünkü böyle güçlü dalgalarda yüzmek imkansızdır. Oğlu gemiye nasıl binecek ki? Açıklayabilir misiniz?

- Tamamen farklı, bilimsel bir problem ile karşı karşıyayız. Kur'an 11:42:43 ayetinde geçmekte olan hadisenin anlatıldığı gibi meydana gelmesi imkansızdır; Dedi ki: "Ben bir daga sığınacağım, o beni sudan korur." Dedi ki: "Bugün –rahmet ettiği kimselerden baksa- Allah’ın emrinden kurtaracak hiçbir koruyucu yoktur." Derken ikisinin arasına dalgalar girdi, böylece o da suda boğulanlardan oldu.

- Denizde olduğunuzu farzedelim ve dağlar büyüklüğünde dalgalar olduğunu düşünürsek ortaya çıkacak sesi de hayal edebilirsiniz. Gürültülü ortamda iki kişinin karşılıklı (diyalog) kurması, konuşması imkansızdır. Aslında ayette dalgaların dağlar kadar büyük olduğunu söylemiyor ancak dalgalar olduğunu söylemiş ki, bu dalgaları oluşturmak için çok kuvvetli rüzgarlar olması gerekir. Bu da çok gürültü olduğu anlamına gelir. Ve ayrıca geminin de su üstünde olduğunu da söyleyebiliriz. Bu durumda Nuh'un oğlu da bu diyalog esnasında belli bir mesafe de yani karada bulunuyor olması gerekir. Tabii yüzmediğini ve dalgalar ile boğuşmadığını farz ediyoruz. Bahsedilen gemi de bildiğimiz bir liman da değil.

- Sonuç olarak bu diyalogun gerçekleşmesi nasıl mümkün olabilir? (Dalga, deniz, rüzgar sesi sebebi ile bu iletişimin gerçekleşme imkanı olamaz.)

- there is a completelydifferent, scientific problem. Thiswholeconversation in 11:42-43 is impossible in theway it is reported. Ifyou ever havebeen at seawhenthewavesaretoweringlikemountainsthenyouknow how loud it is. Conversation, evenwhenshouting is absolutelyimpossible. Note, it does not say thatthewaterwasalready as deep as a mountain is high (but with a calmsurface), it specificallyspeaks of waves, whichmeansthattherehaveto be strongwindstoproducethesewaves. Andthat is alwaysveryloud. Also, the Ark, a bigshipwasalreadyafloat, i.e. "out on thewater", whileNoah's son seemsduringthisconversationto be standing on thedryland in a distanceallowingconversation (eveniftherewerenonoisearound), and not swimming in thewaterandstrugglingwiththewaves. This is physicallyimpossibleforany normal landscapeimaginable. Afterallthiswas not in a havenbuildforregulardocking of ships...

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetlerin meali şöyledir:

“Nuh dedi ki ‘Binin gemiye! Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Gerçekten Rabbim gafurdur, rahîmdir/affı, rahmet ve ihsanı pek boldur.’"

"Gemi onları dağlar gibi dalgalar arasından geçirirken... Nuh biraz ötede olan oğluna: ‘Evladım, gel sen de bizimle gemiye bin de kâfirlerle beraber kalma!’ diye seslendi. O: ‘Beni sudan koruyacak bir dağa sığınırım!’ dedi. Nuh ise: 'Bugün Allah’ın helâk emrinden koruyacak hiçbir kuvvet yoktur. Ancak O’nun merhamet ettiği kurtulur!’ der demez, birden aralarına dalga girdi ve oğlu boğulanlardan oldu.” (Hud, 11/41-43)

- Burada şunu söylemek mümkündür: “Evladım, gel sen de bizimle gemiye bin de kâfirlerle beraber kalma, diye seslendi.” mealindeki ayet, “Nuh dedi ki: Binin gemiye!” mealindeki ayete atıftır. Buna göre, bu konunun açıklaması şöyledir: “Nuh (daha gemi yerinden kalkmadan geminin yanına gelmiş olan müminlere:) Binin gemiye, dedi.” (sonra da geminin uzağında duran oğluna:) “Evladım, gel sen de bizimle gemiye bin de kâfirlerle beraber kalma, diye seslendi.” (bk. el-Menar, İbn Aşur, ilgili ayetlerin tefsiri)

- Hz. Nuh’un oğluyla konuşması, geminin daha hareket etmeden önce yapıldığını gösteren bir noktaya işaret etmekte fayda vardır:

a) Geminin denizde dağlar gibi dalgaların arasında yüzmesi halinde, müthiş bir fırtınanın, korkunç rüzgârların seslerinin olacağı bilinmektedir. (bk. Razi, ilgili ayetlerin tefsiri) Böyle bir durumda baba ile oğlu arasında bir iletişimin kurulması imkânsız gibidir.

b) Geminin dağlar gibi dalgaların arasında yüzerken bir kimsenin gelip binmesi mümkün değildir. Bir peygamberin mümkün olmayan bir konuyla meşgul olması abesle iştigaldir. Peygamberler bu gibi abesle iştigalden münezzehtir.

c) Hz. Nuh’un daha işin başında gemiye binmeden önce değil de, iş işten geçtikten sonra oğluna böyle bir çağrıda bulunması düşünülemez.

- Bu  ve benzeri olumsuz noktalardan hareketle diyebiliriz ki, Hz. Nuh’un oğluna çağrısı, gemi hareket etmeden öncedir. Zira, kırk yönden mucize olduğu tespit edilerek Allah’ın kelamı olduğu ispat edilen Kur’an’da bir yanlışın olması imkânsızdır. Öyleyse, yukarıdaki kaynaklarda da işaret edildiği üzere ilgili ayetlerde tasvir edilen sahneleri şöyle anlamak gerekir:

Birinci sahnede: Hz. Nuh, Allah tarafından kendisine tufanın artık kopacağı haberinin verilmesi üzerine, mümin olduğunu bildiği belki de o sırada hazırlığını yapmış ve geminin yanına gelip bekleyen müminlere artık “gemiye binmelerini, geminin Allah’ın emriyle yapıldığı gibi, onun himayesinde yüzeceğini ve insanları sahil-i selamete çıkaracağını, bu sebeple rahmeti sonsuz olan Allah’ın adını anmalarının bir şükran borcu olduğu” gereğine işaret etmiştir.

Hud suresinin 41. ayetinde yer alan

“Nuh dedi ki: Binin gemiye! Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Gerçekten Rabbim gaf urdur, Rahîmdir / affı, rahmet ve ihsanı pek boldur.”

mealindeki ayette bu sahneye işaret edilmiştir.

İkinci sahnede: Hz. Nuh’un oğluyla yaptığı konuşma yer almaktadır. Bu sahne de geminin denize açılmasından önce söz konusudur. Kur’an’ın ifadelerinden öyle anlaşılıyor ki, Hz. Nuh geminin yanında ve yakınında bulunan insanlara baktı ve onları gemiye binmeye davet etti. Bu sırada oğlunun, geminin uzağında da olsa o civarda bulunduğunu görünce, özellikle Allah’ın kendisine “ailesini tufandan kurtaracağına dair verdiği sözü da hatırlamakla büyük bir ümide kapılmış ve onun da iman edip gemiye bineceğini düşünmüş ve iman edenlerle birlikte gemiye binmesi için çağrıda bulunmuştur. Surenin 42. ayetinde yer alan “Nuh biraz ötede olan oğluna: ‘Evladım, gel sen de bizimle gemiye bin de kâfirlerle beraber kalma!’ diye seslendi.” mealindeki ifadesinde bu husus seslendirilmiştir.

- İbn Aşur’un da açıkça belirttiği üzere, Hz. Nuh’un “‘Evladım, gel sen de bizimle gemiye bin!” mealindeki ifadeyi barındıran ayet, bundan önce geçen “Nuh dedi ki: Binin gemiye!” mealindeki ayete atıftır.

- “Gemi onları dağlar gibi dalgalar arasından geçirirken” mealindeki cümle, Hz. Nuh’un  oğluna çağrı yaparken vuku bulan bir hadise değildir. Çünkü bu takdirde, bu hal cümlesinin kendisinden sonra gelen bir Zilhale (bir fiilin failine) hal olması anlamına gelir ki, gramer kuralarına aykırıdır. O halde bu cümle, daha önceki ayetin hal cümlesidir.

Razi’ye göre, burada bir hazif söz konusudur;  o da şöyledir:  Hz. Nuh’un “Binin gemiye…” mealindeki emri üzerine “onlar gemiye bindiler. Bismillah deyip gemiye bindikleri zaman”, “artık gemi onları dağlar gibi dalgalar arasından geçiriyordu.” (Razi, ilgili ayetin tefsiri)

Demek ki “Geminin onları dağlar gibi dalgalar arasından geçirmesi”, Hz. Nuh’un oğluyla konuştuğu zamana ait değil, insanların gemiye bindiği ve daha hareket etmediği zamana aittir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun