Gücünüz yettiği kadar korkun, ne anlama geliyor?
- Tegabun 16. Ayette, gücünüz yettiği kadar korkun demek ne anlama geliyor?
- Bunun ölçüsü nedir?
- Ne yaparsak gücümüz yettiği kadar korkmuş oluruz?
- Ayeti bütün yönleriyle açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
“Gücünüz yettiği kadar Allah'tan korkun...” (Tegabun, 64/16)
mealindeki ayette yer alan “Allah’tan korkun” ifadesi, “Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakının” anlamına gelir.
Bu konuyu birkaç ilke bazında açıklamaya çalışacağız:
a) “Gücünüz yettiği kadar” mealindeki ifadede kolaylık gözetilmiştir.
Buna göre, insanın, gücünü aşan işlerin altına girmesi, bir takva değil, haddi aşmak manasına gelir. Çünkü “takva” kavramı, Allah’a karşı saygıyı ifade eder. Allah’ın emir ve yasaklarından daha fazla bir sorumluluk altına girmek, gerçekte bir saygısızlıktır.
Mesela; “Allah için sevmek, Allah için buğzetmek” önemli iki prensiptir. Fakat bunlarda aşırıya kaçmak, işin gerçek yüzünü tersine çevirmek manasına gelir. Allah için sevme konusunda, Hristiyanların Hz. İsa’ya, Rafizilerin Hz. Ali’ye olan sevgileri, ilahi sınırı aştığı için gayrimeşru bir kimlik kazanmıştır.
- Biraz anormal bir adam defalarca içki içmekten cezaya çarptırılmış. Bir gün yine içkiden dolayı Hz. Peygamber (asm)’in huzuruna getirilince, sahabeden biri dayanamamış: “Lanet gelsin ona, ne kadar da çok suç işliyor, hiç utanmıyor mu?” demeye başlamıştır. Hz. Peygamber (asm) hemen ona müdahale etmiş ve “Ona lanet etmeyin! Vallahi bu adam Allah ve Resulünü seven bir kimsedir.” (Buharî, Hudud 5) buyurmuştur.
Bu olayda da “Allah için buğzetme” prensibinin suistimal edildiğini görüyoruz.
- Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadeleri, bu hususa ışık tutmaktadır:
“Allah'ın Rahmet ve Gazabından Fazla Tahassüs Hatadır..."
"Allah'ın rahmetinden fazla rahmet edilmez. Allah'ın gazabından fazla gazab edilmez. Öyle ise işi bırak o Âdil-i Rahîm'e. Fazla şefkat elemdir, fazla gazab zemîme…” (bk. Sözler, s. 721)
b) İslam’ın vecibeleri, insanların takatinin içerisindedir. “Allah hiç kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemez...” (Bakara, 2/286) mealindeki ayette insan gücünün önemine vurgu yapılmıştır.
Demek ki, “dini sorumluluk, beşeri güçle orantılıdır.”
“.... Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez.” (Bakara, 2/185), “Tâ Hâ (Resulüm!) Biz sana bu Kur'an’ı üzüntü ve sıkıntı çekmen için indirmedik.” (Tâhâ, 20/1-2) mealindeki ayetlerde de ilahi tekliflerde kulun gücünün önemli bir ölçü olduğuna işaret edilmiştir.
c) İnsanın, kendi gücünün üstünde bir sorumluluk alması, lüzumsuz efeliğe soyunmak gibi bir şımarıklığa da işaret eder.
“(Hristiyanların) Uydurdukları ruhbanlığı ise biz kendilerine farz kılmadık, lâkin Allah’ın rızasına nail olmak için kendileri icad ettiler. Kaldı ki ona gereği gibi de riayet etmediler.” (Hadid, 57/27)
mealindeki ayette, Allah’ın emretmediği bir işi omuzlamanın iyi bir şey olmadığına işaret edilmiştir.
"Şüphesiz Allah, azimetlerinin yapılmasını sevdiği gibi, ruhsatların yapılmasını da sever." (İbn Hibban, h. no: 354; Müsned-i Ahmed, 2/108)
- Rivayete göre, bazı sahabiler bir araya gelmiş ve “Sadece yün elbise giyecekleri, kendilerini hadım edecekleri, yıl boyunca hep oruç tutacak, her gece yatağa girip uyumadan sabaha kadar namaz kılacak, et, yağ gibi lezzetli şeyler yemeyecek, kadınlara, güzel kokulara yaklaşmayacakları, (din öğretme ve öğrenme için) sürekli dünyayı dolaşacakları” konusunda anlaşıp ittifak ettiler.
Bundan haberdar olan Hz. Peygamber (asm) özetle şunları söylemiştir:
“Ben böyle bir şeyle emrolunmadım. Şunu iyi bilin ki, nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır. Onun için hem oruç tutun hem de iftar edin (bazen de tutmayın), hem gece namaza kalkın hem de uyuyun. Ben oruç da tutarım, iftar da ederim, gece namaz da kılarım, uyku da uyurum. Kadınlara da yaklaşırım. Bu benim sünnetimdir. Sünnetimi / yolumu terk eden benden değildir.” (Buhari, h. no: 1401)
Bu hadis-i şerifin işaret ettiği ve yasakladığı husus, insanların aşırı davranışları ve güçlerinin üstünde almak istedikleri sorumluluktur.
d) Allah’ın emrettiği bütün farzlar, vacipler, sünnetler insanın gücünün dahilindedir. Allah’ın emretmediği ve Hz. Peygamber (asm)’in de yapılmasını tavsiye etmediği nafile türünden ibadetlerde insanların durumu farklılık arz eder. İman ve sağlık bakımından güçlü olan kimse ile bu konularda zayıf olan kimseler aynı güce sahip değildir.
İmam Hz. Zeynelabidin’in günde nafile türünden olan namazları 500 rekat kıldığı rivayet edilmiştir. İmam-ı Azam 40 yıl yatsı abdestiyle sabaha namazı kıldığı rivayet edilmiştir.
“Hatta kırk defa hacceden ve kırk sene sabah namazını yatsı abdestiyle kılan, tâbiînin azîm imamlarından ve çok sahabelerle görüşen, Taus denilen Ebu Abdurrahman-il Yemanî” (bk. Nursi, Mektubat, s. 143 ) de bu güçlü kervanın içindedir. Rivayetlere göre, tabiinlerden hayatları boyunca sabah namazını yatsı abdestiyle kılan en az 40 kişinin bu durumu mütevatir olarak şöhret bulmuştur. (bk. Gazali, İhya, 1/359)
Fakat bizim için bu şekilde bir hayat sürmek, gücümüzün üstünde olacağını düşünüyoruz.
e) Fetih suresinde ifade edildiği üzere (Fetih, 48/18), Hudyebiye muahedesi yapılmadan önce, elçi olarak Mekke’ye giden Hz. Osman’ın müşrikler tarafından öldürüldüğü haberi yayılınca, Hz. Peygamber (asm), ashabından gerektiğinde savaşmak için biat etmelerini istedi. Onlar “Ölümüne biat ediyoruz.” dediklerinde, Hz. Peygamber (asm) bunu düzeltiyor ve “gücünüz yettiği kadar” (Taberi, ilgili ayetin tefsiri) diyerek, insanların güçleri nispetinde sorumluluk almalarını ders veriyordu.
Meşhur ehl-i velayetten Seriyu’s-Sakati: “Kırk yıldır, nefsim ekmeği pekmeze batırarak yememi istiyor, fakat ben ona itaat etmiyorum.” demiş (İhya, 3/67)
Keza Malik b. Dinar: “Nefsi istedi diye 40 yıl süt içmemiştir.” (İhya, 3/93)
Bu gibi zatların bu gibi davranışlarına bir şey diyemeyiz, fakat bizim gücümüz buna yetmez. Vesselam...
Son olarak şunu belirtelim ki, Abdulvahhab eş-Şarani Hazretleri, “el-Mizanu’l-Kübra” adlı eserinde, şeriat havuzunun dört musluğu / ırmağı olarak tasvir ettiği dört mezhebin görüşlerini tahlil ederken, Allah’ın ilhamıyla bu mezheplerde “kavi / güçlü mümin ile zayıf mümin” durumuna uygun bir tarzda “azimet-ruhsat” konularına yer verildiği belirtmiştir.
Bu da insanların İslam’ın ölçüleri dairesinde kendi gücüne göre NAFİLE ibadetlerini tespit edebileceğini göstermektedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Tövbe nasıl bütün günahları yok edip affettirebiliyor?
- Yemin kefareti verme konusunda serbestlik var mı?
- Düşmanınızın silahıyla silahlanın, sözü hadis midir?
- Allah kaldıramayacağımız yükleri yükletmez ise, Kur'an’da neden "kaldıramayacağımız yükleri yükletme" duası var?..
- Bir şey bütünüyle elde edilmezse, tamamen de terk edilmez sözü hadis mi?
- Dünyadaki zulümlere karşı Müslümanların tavırları nasıl olmalı?
- Peygamber Efendimiz, Ebu Leheb'i, Tebbet suresi indikten sonra da davet etmiş midir?
- “Allah insana kaldıramayacağı yükü yüklemez.” (Bakara, 2/286) ayetinin ahireti de kapsadığını söyleyemez miyiz?
- Allah, aciz kullarını sevmez mi?
- "Sizden öncekiler, peygamberlerine çok soru sormaları ve aldıkları cevaplarla amel etmemeleri yüzünden helak olmuşlardır." anlamındaki hadise göre, soru sormak haram mıdır?