Allah için koklama, gülme, ağlama gibi şeyler düşünülebilir mi?

Tarih: 21.10.2013 - 00:54 | Güncelleme:

Soru Detayı

1. Allah'ın subuti sıfatları var. İlim, işitmek, görmek, konuşmak gibi... Bunlar mahiyetleri ve hakikatleri çok farklı olmakla birlikte, insanda da var. İnsanın işitme, görme, konuşması var. Allah'ın mahiyeti ve hakikati çok farklı olmakla birlikte semi, basar ve kelam sıfatları var. Aklıma şu geldi, insanın koklama, dokunma ve tad alması da var. -Haşa- Allah için koklama düşünülebilir mi, tad alma düşünülebilir mi, dokunma düşünülebilir mi?
- Dokunma direkt madde gibi düşünmek olacağından küfür müdür?
- Diğerleri de madde gibi düşünmek olacağından küfür müdür?
- Hakikati ve mahiyeti çok farklı olarak da olsa bu düşünülebilir mi?

2. Allah için gülmek, ağlamak, üzülmek, sevinmek gibi şeyler düşünülebilir mi?

3. Bu düşünce aklıma gelince, zati ve subuti sıfatlarda bunlar geçmediğine göre kesinlikle düşünülemeyeceğine hükmettim. Doğru mudur?

- Bu tip şeyler kafamıza gelince, eğer zati ve subuti sıfatlarda yer almıyorsa, kesinlikle reddetmek en doğrusu mudur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

1) Allah’ın isim ve sıfatları, ancak Kur’an ve hadisler yoluyla bilinebilir. Bu iki kaynağın dışında Allah için o iki kaynağa uygun olmayan sıfatları yakıştırmak ilhattır, küfürdür.

“En güzel isimler Allah’ındır, o halde bu isimlerle O’na dua edin. O’nun isimleri konusunda haktan sapanları terk edin. Onlar işlediklerinin cezasını çekeceklerdir.” (A'raf, 7/180)

mealindeki ayette bu hususa vurgu yapılmıştır.

Kur’an ve sünnette yer alan isim ve sıfatların manalarına uygun bazı isim ve sıfatların kullanılıp kullanılmayacağı konusunda İslam alimleri arasında ihtilaf vardır. Bunu kabul etmeyenlerin yanında, Bediüzzaman Hazretleri gibi bazı büyük İslam alimleri kabul ederler. Örneğin Bediüzzaman Hazretleri Allah için “Şems-i ezelî” (Ezeli olan ve güneş gibi varlığı açık olan ve cemal sıfatlarına sahip) ifadesini kullanır.

Ancak bizim gibilerin bu konuda Kur’an ve sünnette olmayan bazı isim veya sıfatları uydurması doğru değildir. Soruda işaret edilen “koku, tat, dokunma” gibi tamamen maddeye mahsus olan vasıfları kullanmak elbette yanlıştır.

Özellikle Allah’ın “herhangi bir şeye dayanmaktan, temas etmekten” münezzeh olduğu ilkesi, bütün İslam alimlerinin ittifakla kabul ettiği bir gerçektir.

- Ancak şunu söyleyebiliriz ki, Allah her kokuyu, her tadı sonsuz ezeli ilmiyle bilir. Zaten bilmezse nasıl onları yaratır ki?

“O yarattığı mahlûkunu hiç bilmez olur mu?”(Mülk, 67/14)

mealindeki ayette bu hakikate işaret edilmiştir. Madem yaratan yarattığı her şeyi bilir, elbette Allah dokunmanın, kokunun, tadın nasıl olduğunu bilir. Fakat bunları (ayette ifade edildiği üzere) "ilmiyle bilir”. Çünkü onları o yaratmıştır.

2 ve 3) Allah için ağlamak düşünülmez. Fakat  ayet ve hadislerde “üzülmek, gülmek, sevinmek” manalarını çağrıştıran ifadeler kullanılmıştır.

“Eğer inkâr edecek olursanız, bilin ki Allah sizden müstağnidir (hiç kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur), ama kullarının inkâra sapmalarına razı (hoşnut) olmaz. Eğer şükrederseniz, bundan razı (hoşnut) olur. Hiçbir kimse başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda hepinizin dönüşü Rabbinize olacak ve O da yaptıklarınızı size tek tek bildirecek ve dilerse bunların karşılığını verecektir. Gerçekten O, kalplerin en derin yerinde olan şeyleri dahi bilir.” (Zümer, 39/7)

mealindeki ayet ve benzerlerinde yer alan “rıza” kavramı / razı olmayı, bir memnuniyeti, hoşnutluğu, sevinmeyi ifade eder. “Razı olmaması” ise, onun  "hoşnutsuzluğunu, memnuniyetsizliğini” ifade eder. İnsan için kullanıldığı zaman hoşnutsuzluk, memnuniyetsizlik bir nevi üzüntüyü de ifade eder. Fakat Allah için doğrudan “Allah buna üzülür.” şeklinde ifadeler kullanmak yanlıştır.

- Bu kavramları kullanmak prensip olarak doğru değildir. Ancak büyük İslam alimleri belli manaları akıllara yakınlaştırmak için bu konuda bazı ifadelere yer vermişlerdir.

Bir hadis rivayetine göre, Peygamberimiz (asm) -özetle- şöyle buyurdu:

“Şehitlerin en üstünü, savaşa esnasında öldürülünceye kadar yüzünü düşmandan çevirmeyen şehitlerdir. Onlar cennetin en yüksek köşklerine yerleşirken Rableri de onlara bakıp güler. Rabbin / Allah, dünyada bir kuluna gülerse, artık onun için bir hesap söz konusu olmaz.” (Mecmau’z-Zevaid, h. no:9513)

Hadisin ifadesinden anlaşıldığı üzere, bu ifade Allah’ın memnuniyetinden, hoşnutluğundan kinayedir, mecaz bir ifadedir.

Bizim kanaatimize göre, Allah için gülmek, sevinmek özellikle de üzülmek, ağlamak ifadeleri kullanılmamalıdır.

Bu kavramları kullanmak prensip olarak doğru değildir. Ancak büyük islam alimleri belli manaları akıllara yakınlaştırmak için bu konuda bazı ifadelere yer vermişlerdir. Mesela; Bediüzzaman Hazretleri bu kavramları, insanların vasıflarına asla benzemediğini göstermek için “mukaddes” kavramıyla kullanarak konuyla alakalı titizliği göstermiştir.

“Nasılki mahlukattaki faaliyet bir iştiha, bir iştiyak, bir lezzetten geliyor. Ve hatta her bir faaliyette katiyyen lezzet vardır; belki (hatta) her bir faaliyet, bir nevi lezzettir. Öyle de Vâcib-ül Vücud'a lâyık bir tarzda ve istiğna-i zâtîsine (Zat-ı akdesi itibariyle hiç bir şeye muhtaç olmaması) ve gına-i mutlakına (her türlü noksandan münezzeh ve en mükemmel sıfatlara sahip vasfına) muvafık bir surette ve kemal-i mutlakına münasib bir şekilde hadsiz bir şefkat-i mukaddese ve hadsiz bir muhabbet-i mukaddese var."

"Ve o şefkat-i mukaddese ve o muhabbet-i mukaddeseden gelen hadsiz bir şevk-i mukaddes var. Ve o şevk-i mukaddesten gelen hadsiz bir sürur-u mukaddes var. Ve o sürur-u mukaddesten gelen -tabir caiz ise- hadsiz bir lezzet-i mukaddese var. Hem o lezzet-i mukaddeseden gelen hadsiz terahhumdan, mahlukatın faaliyet-i kudret içinde ve istidadları kuvveden fiile çıkmasından ve tekemmül etmesinden neş'et eden memnuniyetlerinden ve kemallerinden gelen ve Zât-ı Rahman-ı Rahîm'e ait -tabir caiz ise- hadsiz memnuniyet-i mukaddese ve hadsiz iftihar-ı mukaddes vardır ki, hadsiz bir surette, hadsiz bir faaliyeti iktiza ediyor.” (Mektubat, s. 86-87)

Bu asrın vesveseli aklını, idrakini tatmin eden daha makul, daha mukni; ama aynı zamanda ondan daha edepli, daha nezih  bir izah olamaz...

İlave bilgi için tıkayınız:

Yüce Allah hakkında, neşe, sevinç, ferah, memnuniyet gibi isimler söylenebilir mi?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun