Yedi kat yeri kazan, yere mi düşer?

Tarih: 21.09.2016 - 01:13 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Allah'a yemin ederim ki sizden biri ayağını yedinci kat yere sarkıtacak olursa düşer."
-  Hadisi sahih kaynaklarda geçiyor.
- 7 kat yeri kazan düşebilir mi?
- Başındaki yemin ifadesi çok kuvvetli. Nasıl oluyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Burada geçen ifade uzun bir hadisin son kısmına aittir.

İlgili cümlede "düşmek" tabirini göremedik. Bu cümlenin tam tercümesi söyle olabilir:

“Muhammed’in canı kudret elinde bulunan Allah’a yemin olsun ki, siz en alttaki dünyaya bir ip sarkıtmış olsaydınız o ip Allah’a kadar ulaşırdı."

Tirmizi bu hadis rivayeti ve ilgili cümle konusunda şunları söyler:

Bu hadis bu şekliyle gariptir.

Eyyüb, Yunus b. Ubeyd ve Ali b. Zeyd’in şöyle dedikleri rivayet edilmiştir. Hasan, Ebu Hüreyre’den hadis işitmemiştir.

Bazı ilim adamları bu hadisi şöyle tefsir etmişlerdir: İp ancak Allah’ın ilmi, kudreti ve saltanatı üzerine iner. Çünkü Allah’ın ilmi, kudreti ve saltanatı her yerde mevcuttur. Kendisi kitabında bildirdiği gibi arşın üzerindedir. (bk. Tirmizi, Tefsir, 58)

Bu cümle, insan her yerde olduğu gibi, orada da yine Allah'ın bilgisi altındadır ve yine orada da O'nun yüce gücüyle karşılaşır, biçiminde de yorumlanmıştır. (bk. Taberi, XXVII/I24; Kurtubi, 1/259)

Dünyaları değiştirsek de elbette her yer Allah’ın ilmi, kudreti, hikmeti, hakimiyeti... altındadır.

Ebu Hüreyre’den rivayet edilen ilgili hadisin tamamı şöyledir:

"Hz. Peygamber (asm) arkadaşları ile oturduğu bir sırada bir bulut geldi...

Resûlüllah (göğe işaret ederek), üstünüzdeki nedir, biliyor musunuz, dedi.

Onlar; Allah ve Resulü bizden daha iyi bilir, diye cevap verdiler.

Peygamber dedi ki: O, korunmuş bir tavan ve taşmaktan alıkonulup tutulan bir dalga olan dünya göğüdür.

Sonra onlara: Sizinle o gök arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz, diye sordu.

Onlar; Allah ve Resulü bilir, dediler.

O da buyurdu ki: Sizinle onun arasında 500 yıllık mesafe vardır.

Sonra Peygamber: O göğün ötesinde ne var, biliyor musunuz, dedi.

Arkadaşları gene; Allah ve Resulü bilir dediler.

Dedi ki: Onun ötesinde araları 500 yıl olan iki gök daha vardır.

Bu şekilde Peygamber, yerle gök arasında olduğu gibi her iki gök arasında aynı mesafeler bulunduğunu, söyleyerek yedi gök saydı.

Sonra Peygamber: Yedinci göğün ötesinde ne olduğunu, biliyor musunuz, diye sordu.

Onlar aynı şekilde; Allah ve Resulü bilir, dediler.

Dedi ki: Onun da üstünde iki gök arası mesafe uzaklığınca bir mesafede olan Arş vardır.

Peygamber, daha sonra; altınızdaki nedir, diye sordu.

Etrafındakiler; Allah ve O'nun elçisi bizden daha iyi bilir, dediler.

O da: Bu arzdır, dedi ve bu arzın altında (bundan sonra) ne olduğunu, sordu.

Onlar aynı şekilde; Allah ve Resulü bilir, dediler.

Peygamber, bu dünyanın altında her iki arz arasında 500 yıllık mesafe bulunan başka bir arz olduğunu, bildirdi. Böylece o, her iki arz arasında 500 yıllık mesafe olan yedi arzı saydı ve en sonunda:

Muhammed'in kendisi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer sizler bir iple en aşağıdaki arza bir insan sarkıtsanız hiç şüphesiz o gene (orada da) Allah'a inip gider." dedi. Arkasından da "O (Allah) hem ilktir, hem sondur, hem zahirdir (açıkta) hem batın (gizlide)dır. O, her şeyi tam olarak bilendir." mealindeki Hadid sûresi 3. ayeti okudu. (Tirmizî, Tefsir, 58; Taberi, XXVII/I24; Kurtubi, 1/259)

Hadiste geçen mesafe-zamanların, dünyamızın zaman ölçümüne göre olmayacağı açıktır. Burada mesafe-zamanlar daima eşit olarak verilmiştir. Eğer bu, gerçek sayı değeri yerine, aradaki mesafelerin çok büyük olduklarını anlatmak için kinaye olarak söylenmişse, o takdirde hem gökler ve hem de yerler arası farklı mesafeler düşünülebilir.

Nitekim Peygamber bir başka sözlerinde mesafeleri farklı ve ihtimalli olarak vermiştir. (bk. Ebû Davûd, Sünnet, 18; İbn Mâce Mukaddime, 13) Bu da sayıların çokluktan kinaye olduklarını gösterir.

Burada dikkati çeken diğer şey de gökler ile yerlerin ayrı ayrı ele alınması ve fakat mesafelerin eşit uzaklıkta verilmesidir. Bundan her gökte bir arzın bulunduğu sonucu çıkmaktadır. Bu kadar büyük mesafeler, yerlerin veya yedi yerin bizim dünyamızın tabakaları olduğu şeklindeki düşünceyle de bağdaşmamaktadır. Çünkü yerin tabakaları arasında bu kadar büyük mesafeler yoktur.

Hz. Peygamber'in anlatımlarında gökler yukarı yönde gösterilirken yerler aksine aşağı yönde gösterilmiştir. Uzayda ise aşağılık - yukarılık söz konusu değildir. Şu kadar var ki biz neyin üzerinde bulunuyorsak o bize göre aşağıyı ifade eder. Peygamber'in sözüne dünyamızdan başlaması, kanaatimizce onu bu tarzda bir anlatıma yöneltmiştir.

Peygamber, dünyaları sayarken sonuncu arz için; "en aşağı arz" tabirini kullanmıştır. Bu, bizim yerküremiz için kullanılan, en yakın arz anlamındaki "dünya" kelimesinin zıddıdır ve bize göre, en uzağı ifade eder.

Dünyamızın zıddı olan "süflâ"yı, en aşağıdaki veya değer ve hayat seviyesi bakımından en düşük, şeklinde anlamak elbette doğru olmaz. Dünyamızı en yüksekte ve diğerlerini hep aşağılarda düşünen bazıları, dünyamız için, en yüksek anlamında; "ulyâ " sıfatını da kullanmışlardır. (bk. Kurlubî, XV1I/174-175)

Oysa dünya kelime olarak en yakın anlamına geldiği gibi mecazen en düşük anlamına da gelir.

Arzlardan kasıt gezegenler midir, yoksa dünyamız gibi, içlerinde hayat olan yerküreler midir?

Sağlamlık açısından ikinci derecedeki bazı hadis kaynaklarında Peygamber'in bir duasında Allah'a; "Ey medhuvvâtı döşeyip düzenleyen ve yükseklik boyutu olan (mesmûk) gökleri yaratan Allah'ım" diye seslendiğini, görürüz. (Mecmeu’z-Zevaid, X/l 63)

Peygamberimiz, çoğul olarak söylediği "medhuvvât" ile yerküremizin yedi katını kasdetmiş olabileceği gibi, kainatta dünyamız gibi düzenlenen tüm yerküreleri de kastetmiş olabilir. Kuran'da bu kelimenin kökü olan "dahv " fiili, dünyamızın döşenip düzenlenerek hayat ortamına kavuşturulması için kullanılmış ve başka bir şey için kullanılmamıştır. (Nâziât, 79/30)

Bu ikinci ihtimale göre, içleri hayat dolu dünyalar düşüncesini, güçlendirebilir.

Diğer yandan Kur'an'da genel anlamda gezegenler için özellikle "kevkeb" kelimesi kullanılmıştır.

Sonuç olarak, Kur'an-ı Kerim'den ve Hz. Peygamber (asm)'in sözlerinden, çok sayıda yerküresi olduğu ve bunların hayat şartlarını taşıdığı söylenebilir.

Ancak, o yerkürelerin hayat şartlarına uygun olması, oralarda da insanların olduğu anlamına gelmez, insan hayatının devamına uygun yerler denilebilir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Dünya dışında yaşam alanı aramak ayete aykırı değil mi?
Bu dünyamızdan başka yedi dünyanın / kürenin olduğu..
Yer ve gök kaç katmandan oluşuyor?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun