Teftazani, ruh mahluk değil demiş midir?

Tarih: 18.12.2016 - 02:36 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ruhun mahluk olmaması ve mec’ul olması ne demektir?
- Risalelerde bu konu nasıl açıklanmış?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Konuyla ilgili soru ve cevabın bir kısmı şöyledir:

"Sual: Sa’d-ı Teftazânî biri hayvanî, diğeri insanî olmak üzere ruhu ikiye taksim ettikten sonra, “Mevte mâruz kalan, yalnız ruh-u hayvanîdir. Ruh-u insanî ise mahlûk değildir ve onunla Allah beyninde nispet ve sebep yoktur. Cesetle kaim olmayıp müstakill-i bizzattır.” demesinin sebebi ve izahı?"

"Elcevap: Sa’d-ı Teftazanî’nin  اَلرُّوحُ اْلاِنْسَانِيَّةُ لَيْسَتْ مَخْلُوقَةً demesi;  قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبِّى sırrıyla -beka-yı ruh bahsinde beyan edildiği gibi- ruhun mahiyeti, zîhayat bir kanun-u emir, zîşuûr bir âyine-i ism-i Hayy, zîcevher bir cilve-i hayat-ı sermedî olduğundan mec’uldür. Bu cihetle, mahlûktur denilemez. Fakat Sa’d, Makasıd ve Şerhu’l-Makâsıd’da, bütün muhakkıkîn-i İslâmın icmâına ve âyât ve ehâdîsin nusûsuna muvafık olarak, 'O kanun-u emir, vücud-ı hâricî giydirilmiş, sair mahlûkat gibi mahlûk ve hâdistir.' demiştir. Sa’d’ın ezeliyet-i ruha kail olmadığına bütün asarı şahittir." (bk. Barla Lâhikası, 213. Mektup)

- “Ruhun mahluk olmaması”ndan maksat, onun emir alemindeki cevher kısmına işaret etmek içindir. Yani ruhun özü ve mayası mahlukattan farklı ve özel bir cevher demektir. İşte mec’ul bu manaya delalet ediyor. Yoksa Allah’tan bağımsız kendi başına var olup ezeli olan demek değildir.

Halk: Yoktan var etmektir.

Ca’l ise: Halk edilen bir şeyi yaratılış gayesine uygun bir yöne yönlendirmektir. Bu tanımdan anlaşılıyor ki, ruhun varlığı iki yönlüdür:

a) Her yaratık gibi ruh da yoktan var edilen bir mahluktur. Mahiyeti bizce meçhul bir cevherdir.

b) Mahiyeti meçhul olan ruhun asıl kapalı yanı, onun alem-i emirden gelen bir kanun olmasıdır. Yani Allah’ın kudretinden ziyade, emir ve irade sıfatından gelen vucûd-u harici giydirilen, şuurlu bir kanun-u emridir.

- Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle:

“Ruh bir nuranî kanundur, vücud-u haricî giymiş bir namustur; şuuru başına takmış. Bu mevcud ruh, şu makul kanuna olmuş iki kardeş, iki yoldaş."

"Sabit ve hem daim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi hem âlem-i emir, hem irade vasfından gelir. Kudret vücud-u hissî giydirir, şuuru başına takar, bir seyyale-i latifeyi o cevhere sadef eder."

"Eğer enva'daki kanunlara (kâinattaki cari olan kanunlara) kudret-i Hâlık vücud-u haricî giydirirse, her biri bir ruh olur. Ger vücudu ruh çıkarsa, başından şuuru indirirse, yine lâyemut kanun olur.” (bk. Sözler, s. 702)

- Bunun özeti şudur:

Ruh, kâinattaki cari olan kanunlar gibi bir kanun-u emridir. Allah’ın emir ve iradesine bağlı olarak çalışır. Onlardan farkı ise şudur: Kâinattaki kanunların harici varlıkları, akılları, şuurları yoktur. Ruh ise, o kanunlar gibi bir kanun-u emri olmakla beraber, kendisine harici bir vücut verilmiş ve başına da şuur, akıl takılmıştır.

Ayrıca ruhun “seyyale-i latife” (akıcı gazlar halinde olan) bir elbisesi vardır. Bu elbise, cismani olan beden ile ruhun uyuşması, aynı yerde birlikte yaşamasına zemin teşkil etsin diye ruha giydirilmiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun