Şeytan peygamberlere vesvese verebilir mi?

Tarih: 12.07.2014 - 01:22 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Senden önce hiçbir resul ve nebî göndermedik ki, o bir temennide bulunduğunda şeytan ille de onun arzularına bir şeyler katmaya kalkışmasın."

- Bu ayete göre şeytan peygamberlere vesvese verebilir mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Senden önce hiçbir resul ve nebî göndermedik ki, o bir temennide bulunduğunda şeytan ille de onun arzularına bir şeyler katmaya kalkışmasın. Fakat Allah şeytanın katmaya çalıştığını iptal eder. Sonra Allah kendi âyetlerini (onun kalbine) sağlam olarak yerleştirir. Allah hakkıyla bilendir, hikmetle yönetendir."(Hac, 22/52)

Şeytanın bu nevi vesveselerine bir insan olarak peygamberlerin de maruz kalmaları mümkündür. Önemli olan şeytanın bu telkinlerine kapılmamaktır ki, peygamberlerin buna kapılması söz konusu değildir.

Temeni, gönlün arzu ettiği şeyi kişinin kendi içinde, hayalinde şekillendirip canlandırmasıdır. Zihinde canlandırılmış olan bu tabloya "ümmiyye" veya "münye" denilir ki, Fransızca "ideal" diye tabir edilir.  Kur'ân özellikle bu âyetle anlatıyor ki, peygamberlik bir arzu bir temenni işi değildir. "O hevadan (kendi nefsinden) söylemiyor; Kur'ân sadece bir vahiydir, ancak vahyolunur." (Necm, 53/3-4) âyetiyle anlatılan peygambere temenni yakışmaz, çünkü vahiy tamamen hakkın emridir.(bk. Elmalılı, İlgili ayetin tefsiri)

Ayetteki anlatıma göre, beşer olması dolayısıyla peygamberin de görevini yürütürken zihninden bazı düşünceler ve gönlünden birtakım arzular geçirebilir. Ama bunlar bir peygambere yaraşmayacak düşünce ve temenniler olamaz. Peygamberin asıl görev ve hedefi insanlara hidayet yolunu göstermek olduğuna göre, bu düşünce ve arzuların, çevresindekilerin ve mesajı ulaştırabilecekleri bütün insanların bir an önce yanlış inanç ve uygulamaları terkedip hak yola girmeleriyle ilgili olması tabiidir. Nitekim birçok âyette Peygamberimiz (asm)'in, çevresindekilerin hemen imana gelmeleri için çırpındığı ve kendilerine yapılan uyanlara rağmen hakikate kulak tıkayanların korkunç akıbetlerini düşünerek derin üzüntü duyduğu ifade edilmektedir.

Fakat bu noktada onların beşer olma özelliğinden yararlanarak, İlâhî mesaja bir şeyler karıştırmaya çalışan şeytanın faaliyeti devreye girer. İşte bu âyette, beşer olma özelliğinin istismarı çabası içindeki şeytanın faaliyeti ile insanlara dini tebliğ etmekle görevlendiren peygamberin özel bir himayeye alınmasını murad eden ilâhî iradenin çatıştığı bu ince sınıra değinilmektedir.

Mutlak hikmet sahibi olan Allah, akıl nimetiyle donattığı insanı sınarken, İlâhî çağrı ile şeytanın çağrısı arasında seçim yapma imkân ve sorumluluğunu kendisine bırakmış ve âhiretteki durumunu da -ilke olarak- bu irade sınavındaki başarısına bağlamıştır. Ayetten, ilâhî mesajı insanlara iletme ve onları bu doğrultuda eğitme görevi verilen peygamberlerin -bu konularda hata yapıp insanları yanlış yönlendirmekten korunmaları için şeytanın fitnesi ile sınanmaktan istisna edildikleri; bu görevi yapanların, son tahlilde, -beşer de olsalar- şeytan kaynaklı bir bildirimde bulunmalarının mümkün olmadığı, dini bildirim çerçevesinde tebliğ ettikleri her şeyin ilâhî kontrol altında bulunduğu anlaşılmaktadır.(Diyanet, Kur'an Yolu, IV/30-33.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun