Peygambere küfür eden dinden çıkar mı?
- Peygambere küfür edenin tövbesi kabul olur mu, bu günahta kul hakkı var mıdır?
- Bu konuda, Ebu Hanife, Malik, Ahmed b. Hanbel, Şafii, Leys, Sevri gibi mezhep imamlarının benimsediği görüşler nelerdir?
Değerli kardeşimiz,
Gaflette bulunmak, bilmemek veya zorlamaya maruz kalma gibi herhangi bir özrü bulunmadığı halde, kasıtlı ve bilinçli bir şekilde peygambere söven, diğer bir tabirle tan eden, dil uzatan bireyin ölüm cezasına çarptırılacağı hususunda İslam fıkıh bilginleri arasında bir uzlaşı (consensus) varsa da bu cezanın uygulanışı diğer bir deyişle tatbik edilmesi konusunda farklı görüşler vardır.
Peygamber’e sövme gibi ağır bir suçu işleyen bireylere verilecek ceza konusunda Kadı İyaz ve onun gibi düşünen ve bu konuda aşırı hassas olan birçok bilginine göre, bu suçu işleyen birey din dışı / zındık ya da kafir olarak kabul edilir, tövbe etmesi istenmeden direkt ölüm cezasına çarptırılır. Bu bireyin cenazesi yıkanmadığı ve cenaze namazı kılınmadığı gibi Müslüman mezarlığına defni de yapılmaz.
İmam Malik, Ahmed b. Hanbel, Şafii ve Leys gibi mezhep imamlarının benimsediği rivayet edilen bir görüşe göre de bu suçu işleyen birey, dinden çıkmış (mürted) muamelesine tabi tutularak, tövbe etmesi istenir. Tövbe edip pişmanlığını ifade etmesi durumunda İslam’a tekrar dönmüş sayılır. Ancak ondan ölüm cezası düşmez. Çünkü dinden dönme / irtidat Allah’a karşı işlenen bir suç olup, tövbe ile ortadan kalkar, sahibinden ceza düşmüş olur.
Peygambere sövme suçu bundan farklıdır, çünkü bu suça onun şahsı açısından kul hakkı karışmıştır. Kul hakkı ise tövbe ile ödenmiş olamayacağından suçlu öldürülür. Ancak İslam’a dönüp Müslüman olduğundan mirası varislerine dağıtılır, cenaze namazı kılınır, Müslüman mezarlığına gömülür.
İmam Azam Ebu Hanife ile diğer Hanefi fıkıh bilginleri ile diğer mezhep imamlarının da tercihe şayan bulunan diğer görüşlerine göre ise, Hz. Peygamber (asm)’e söven, onu tebliğinde yalanlayan ve ondan uzak olduğunu söyleyen birey, mürted (dinden çıkmış) hükmündedir. Tövbe etmesi istenir, tövbe eder de pişmanlığını bildirirse ölüm cezası uygulanmaz ve ceza düşer. Tövbe etmezse dinden çıkmış sayılarak, ölüm cezası uygulanır ve kendisine Müslüman muamelesi yapılmayarak yani cenazesi yıkanmayarak, cenaze namazı kılınmayarak ve Müslüman mezarlığına da defnedilmeyerek bir çukura gömülür. Mirası da varislerine paylaştırılmayıp, hazineye bırakılır.(1)
Hz. Peygamber (asm)’e söverek hakaret eden ve saygısızlıkta bulunan bireye verilecek ceza konusunda ileri sürülen görüşlerden hareket ederek, bu tür insanların içinde bulundukları sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve sosyo-psikolojik şartları göz önünde bulundurarak, bu şartlara uygun aydınlatma-bilgilendirme amaçlı tedavi başta olmak üzere, uyarı, tenkit, hürriyetini kısıtlama (hapis) ve en nihayetinde yaşam hakkına son verme cezalarının verilebileceğini söylememiz mümkün görünmektedir.
Hz. Peygamber (asm)’e sövme vb. şekilde hakaret ederek saygısızlıkta bulunan inançsızlara bir başka tabirle gayri müslimlere verilecek cezanın Müslümanlardan söven kimselerin cezasıyla aynı olduğunu söyleyen İslam alimleri bulunsa da bunların hemen öldürülmeyip uygun bir şekilde topluma kazandırılmalarını sağlayacak cezaların verilebileceğini öngören Ebu Hanife ve İmam es-Sevrî gibi bilginler de yok değildir.
Kendileriyle anlaşma yapılan gayri müslimlerin öldürülmeyeceğini söyleyen bilginlere göre, onlarda bulunan şirk peygambere sövmeden daha büyüktür.(2)
Ancak bu gibi kimselerin kendilerine verilen imkanları iyi kullanmayıp tekrar aynı hakaret ve saygısızlıkları yapmaya devam ederlerse, aynı cezaya yani ölüm cezasına siyaseten de olsa çarptırılacağına kani olunmuştur.
Öte taraftan bu suçu işleyen gayri müslimlerin İslam’a girmeleriyle bu cezadan kurtulacakları kabul edilmiştir.(3)
Bu görüşün temellendirilmesi sadedinde ileri sürülen delil ise şu Kur’an nassıdır:
“(Ey Resulüm!) O küfredenlere de ki: 'Eğer peygambere düşmanlıktan vazgeçerlerse, geçmişteki günahları bağışlanır. Yok yine küfre dönerlerse, önceki ümmetlerin başına gelen felaket bunlara da muhakkak olacaktır.'”(4)
Peygambere söven gayrı müslimlerin öldürüleceği kanaatinde olan Ebu Hanife dışındaki başta İmam Malik olmak üzere diğer mezhep imamları bu görüşlerini,
“Eğer sözleşmelerinden sonra yeminlerini bozar ve dininize saldırıya kalkarlarsa küfür öncülerini öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Umulur ki vazgeçerler.”(5)
şeklindeki Kur’an nassına ve Hz. Peygamber (asm)’in gayri müslimlerden olan Kab b. Eşref ve benzerlerini öldürtmesi şeklindeki Nebevî uygulamaya dayandırırlar. Yine onlar gayri müslimlerle yapılan sözleşmenin, Hz. Peygamber (asm)’e sövme türünden saygısızlıklara izin verileceği anlamına gelemeyeceğini belirtmişlerdir.
Yine bu görüşte olan İslam alimlerine göre, gayri müslimlerle sözleşip onlara eman vermek, Müslümanların mallarını çaldıklarında ellerinin kesilmesini, Müslümanlardan birini öldürdüklerinde de öldürülmelerini, yani İslam kanunu çerçevesinde verilecek bu gibi cezaları düşürmediği gibi, Hz. Peygamber (asm)’e sövmelerinden dolayı verilecek ölüm cezasını da düşürmez. Çünkü onlar yapılan anlaşmada kendilerine verilmeyen hakları kullanmışlar, ahitlerini bozmuşlar, hain olmuşlardır. Bu nedenle de söz konusu cezayı hak etmişlerdir.(6)
Hz. Peygamber (asm)’in saygınlığına büyük bir önem atfeden bu yüzden de ona sövenlerin, ayıplayanların ve küçümseyenlerin veya bunları çağrıştıracak imalı davranışlarda bulunanların ölümle cezalandırılacağına kani olan İslam bilginleri, özellikle de Maliki alimler, Allah elçisine olan hassasiyetlerini gereğinden fazla düzeye çıkarmışlar; "Peygamber’in gömleği veya gömleğinin düğmesi kirlidir." diyen, bununla da peygamberi ayıplamayı veya noksanlığını kasteden bireylerin de yine ölümle cezalandırılacağını belirtmişlerdir. Yine onlar Peygamber (asm)’e hakaret edenler ve hicvedenler gibi Hz. Peygamber (asm)’i hicveden şiirleri yazarak ya da ezberleyerek başkalarına nakleden ve bu işi de isteyerek yapan bireylerin de söz konusu cezaya çarptırılacaklarına kani olmuşlardır.(7)
O halde Hz. Peygamber (asm)’in maddi ve manevi şahsiyetine dil uzatanlar, onu küçümseyici bir görünüm içerisinde tasvir edip betimleme yoluna gidenler, onun şahsi ve aile hayatına açık veya dolaylı yollarla iftirada bulunanlar, onunla veya onunla ilgili değerlerle alay edenler, ona saygısızlıkta bulunmuş olurlar. Bu tür insanlar yukarıdaki ayetlerde belirtildiği gibi, dünyada ve ahirette Allah’ın lanetine maruz kalacaklardır.
Bu tür eylem ve davranışlarda bulunanlara, kanunların elverdiği ölçüde tepkide bulunmak ve bu gibi davranışlara engel olmak da inanan bireylerin ve onların teşkil ettiği siyasal otoritelerin görevidir.
Dipnotlar:
1) Kadı İyaz, eş-Şifa, II, 220, 227, 236, 255, 256, 265; Kastalânî, Mevâhibü’l-Ledünniye, I, 513; Topaloğlu, Peygambere Saygısızlığın Dini Hükmü, Diyanet Dergisi, Ankara, 1989, c. 25, sayı: 4, 77.
2) Kadı İyaz, eş-Şifa, II, 261.
3) Kastalânî, Mevâhibü’l-Ledünniye, I, 513; Kadı İyaz, eş-Şifa, II, 261.
4) Enfâl, 8/38.
5) Tevbe, 9/12.
6) Kadı İyaz, eş-Şifa, II, 261.
7) Kadı İyaz, eş-Şifa, II, 222; 246; bk. Selim Özarslan, Hz. Peygamber’e Yönelik Saygısızlıklar, Kelam Araştırmaları 5 : 2 (2007), ss.63-84.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Hz. Cebrail'in akıbetinden korktuğu ile ilgili hadis sahih midir?
- Dört yüz kişinin tanık olduğu mucize sahih mi?
- Yemek sofrasına yardımcı olmak sünnet mi?
- Erkeğin, kadın işi yapması haram mı?
- Karısına yardım eden, esirleri kurtarma sevabı mı alır?
- Günde 100 defa okuyanın ölüm acısı hissetmeyeceği sözü hadis mi?
- Seksen yaşındayken başında beyaz saçı olmayan sahabi kimdir?
- Hz. Hamza, Cebrail’i görmüş müdür?
- Allah, İsa’ya, Muhammed’e iman et dedi mi?
- Bana salavat getiren Uhud dağı kadar sevap alır, sözü hadis midir?