Niyete göre sevap değişir mi? En iyi niyet hangisidir?

Tarih: 30.03.2014 - 23:52 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Niyete göre sevap dereceleri farklıymış. en iyisi yani birincisi Allah ın rızasını kazanmak için ikincisi Allah dan korktuğu için üçüncüsü cennete girmek için dördüncüsü cehennem azabından korktuğundan...
- Günümüzde bence bu dört guruba göre ibadet eden insanlar olduğunu düşünüyorum. Bunların sıralaması doğru mu ya da böyle bir şey var mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Amellerin bir değer ölçüsü olan niyet, kişinin kalbinden kopup gelen, o andaki arzusunu tatmin etmeye yönelik olarak ortaya çıkan itici güçtür. Bu sebeple, niyet aslında insanın iradesini bileyen bir unsur olduğu gibi, ilgili arzuya bağlı olarak ortaya çıkan ilk iradenin kıvılcımını tetikleyen bir faktördür.

Bu konuyu daha iyi anlamak için şu hadisi ve onun vürud sebebini görmekte fayda vardır:

“Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse, kimin hicreti Allah’a ve Resûlüne ise, onun hicreti Allah’a ve Resûlünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikahlayacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir.” (Buhari, Nikah, 5; Müslim, İmaret, 155)

Bu hadisin vürud sebebi olarak şöyle bir olay nakledilmektedir: Hz. Peygamber (asm) Medine’ye hicret ettikten sonra, Müslümanlar da bu yola koyuldular. Hicret edenlerden biri de Ümmü Kays adında bir kadındır. Bununla evlenmek düşüncesinde olan bir erkek, kadının: “Hicret etmezsen seninle evlenmem.” demesi üzerine, onunla evlenmek için hicret eder ve Medine’de evlenirler.

Herkes Allah ve Resulünün rızasını kazanmak için hicret ederken, sırf Ümmü Kays’la evlenmek için hicret eden bu şahsın niyeti herkesçe bilindiği için, adama Ümmü Kays’ın Muhaciri manasında “Mühaciru Ümmü Kays” lakabı takılmıştır. (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Barî, 1/10)

- Niyetin bu önemini gördükten sonra, elbette kişilerin niyetlerine göre amellerinin daha sevaplı olacağı konusunda tereddüt etmemek gerekir. Niyetin kalitesine göre, amellerin kalitesi artar.

- Kulluk mertebeleri arasında en yüksek makamın “Allah’ın rızası”na ait olduğunda şüphe yoktur.

“Ey Nfes-i mutmainne (gönül huzuruna ermiş ruh)! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine! Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!” (Fecr, 89/27-30)

mealindeki ayetten de en yüksek mertebenin “Allah’ın rızasını kazanmak” olduğunu anlayabiliriz.

- Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmak en büyük bir makamdır. Fakat Kur’an’da “takva” olarak ifade edilen “Allah korkusu” da şu imtihan hayatında büyük bir değer ölçüsüdür. Fakat bu korku da kendi aralarında derecelere ayrılır.

Şüphesiz bunun ilk ve en yüksek mertebesi bizzat Allah’ın Zat-ı akdesinin o azametli makamından, mehabetinden korkmaktır.

- Bunu takip eden mertebe ise, kişinin kendi yarar ve zararını düşünerek bir tutum takınmasıdır. Yararı düşünmek cenneti düşünerek salih amel işlemektir. Cehennemi düşünerek amel yapmak ise zarardan kaçınmaya yöneliktir. Bu ikisi arasında çok fazla bir fark yoktur. Ancak, cennette yine Allah’ın cemalini müşahede etmek, peygamberlerle birlikte olmak gibi hususlar da olduğundan bunu niyet ederek çalışmak daha kaliteli bir iş sayılabilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun