Naturalist, uzaylıların ve hayaletlerin yarattığını iddia ediyor?

Tarih: 07.07.2019 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

​- Bazı kişiler onları uzaylıların yarattığı veya bazı hayaletlerin yarattığı iddia ediyor.
- Veya burçların kaderini belirlediğini iddia ediyor. Onlara nasıl cevap vermemiz lazım?
- Bir tanıdığım var. Bunun gibi. Naturalist olduğunu düşünüyorum. Doğada meditasyon yapıyor.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Meditasyon

Allah’ın sebeplerine bağlı kalarak, Allah’ın verdiği ilim ile bilerek veya bilmeyerek bedenine veya ruhuna fayda sağlamak başka bir şey, bütün bunları Allah’tan değil de sebeplerden bilmek başka bir şeydir.

Hazret-i Ali bir gün bir çatışmada bacağından okla vurulur. Oku çıkarmaya çalıştıklarında çok canı acır ve müdahale ettirmez. Ancak şöyle bir teklifte bulunur:

“Ben şurada namaz kılacağım, secdeye gittiğimde, hemen çekip çıkarın oku.”

Namaz biter, oradakilere sorar: “Neden çıkarmadınız?” diye…

“Çıkardık, ya Ali!” derler. (bk. Deylemi, İrşadu’l-Kûlub, 2/26)

Bu nasıl bir namazdır? Bir başkalarına göre nasıl bir meditasyon veya trans halidir?

Sonuçta insan tercih ediyor;

- Ya öyle bir “Allah” deyip bütün masivayı arkada bırakıyor ki âdeta namazında miraca çıkıyor, belki bedeninden dahi sıyrılıyor.

- Ya da ruhunu bir noktaya odaklama becerisini öğrenmiş, geliştirmiş ve istediğine konsantre olabiliyor. Bu ve buna benzeri durumlara transa geçme, meditasyon, vs… deniyor.

İşte kişi kendindeki fıtri özellikleri ister Allah yolunda ister batıl yollarda kullanabiliyor, tercih kendinin.

1960’lı-70’li yılları yaşayanlar hatırlayacaktır. Sarı renkli, belki bin sayfalı şehir telefon rehberleri vardı. Bunlar özellikle Amerika’da çok popülerdi. Ara sıra haberlerde dinlerdik, falanca şehirdeki filanca adam rehberin içindeki isim ve numaraları ezberledi diye.

İşte kimi telefon rehberi ezberler, kimi Kur'an hafızı olur ve/veya on binlerce hadis ezberler… Tercih kişiye ait.

Bu tip mistik görünen, kimisi de istidraç olabilen, hatta Allah’ın bazı veli kullarında keramet dediğimiz olaylara dahi takılmamak lazım.

Büyük bir alime demişler; “Efendim, falanca uçuyor…”.

Demiş: “Sinek de uçuyor!”

Demişler: “Efendim, falanca su üstünde yürüyor…”. 

Demiş: “Kurbağa da yüzüyor; bana ne bunlardan, bana takvasından bahsedin!”

İstisnasız başta bütün peygamberlere, dönemlerindeki ibadetler farz kılınmış. Alemlere rahmet olan Peygamber Efendimize (asm) de beş vakit namaz farz kılınmış, buna ilave de teheccüd namazı farz kılınmış; Allah’a birebir muhatap olmuş, yaratılmışların en mükemmeli, O’nun izniyle birçok mucize göstermiş, her konuda örnek; ama sonuçta bir kul!

Marifet boyutunu kesinlikle göz ardı etmeden her şeyi araştıralım, soruşturalım doğru... fakat hiçbir şeyin, kulluk vazifelerimizi bihakkın yerine getirmemize engel olmasına da izin vermeyelim!

Kâinatı Uzaylılar veya Hayaletlerin Yarattığı Meselesi

İnsanın görmediği, tanımlayamadığı varlıkların olduğunu akıl, kalp doğruluyor ve hatta bir şekilde fenler dahi söylemeye başladı.

İman etmeyenler, bu varlıklara melekler ve cinler deseler ızdıraptan kurtulacaklar.

Hayalete inanıyor da meleklere inanmıyor, Fe ya Sübhanallah!

Melekler, nurdan yaratılmış, hikmetine binaen Allah’ın kâinattai vazifelendirdiği memurlarıdır. Rütbe rütbe, derece derece farklı vazifeleri vardır. Katiyen Allah’ın emirlerinden çıkmazlar, nefisleri yoktur. Makamları sabittir.

Cinler; biz insanlar gibi dünyada yaşarlar. Bizi görürler, ama biz onları göremeyiz. Dumansız ateşten yaratılmışlar. Vücutları olmadığından insan gibi Allah’ın bütün esmasına mazhar olmamışlardır. İnsan gibi nefisleri olduğu için onların da bizim gibi mümini ve kâfiri vardır.

Sonuçta melek olsun cin olsun, insan olsun hayvan olsun, ruhlar aleminden bir ruh olsun, gezegen olsun, nebula olsun, atom olsun, sinek olsun... Ne olursa olsun hepsi yaratılmıştır. Ve hepsi de varlığı zorunlu, var olmak için bir mecburiyeti olmayan fakat var olmuşların hepsinin O’nun varlığına muhtaç olduğu, ezeli ve ebedi, bütün isim ve sıfatları mutlak kemalde olan bir yaratıcının olmasını akıl kabul etmek mecburiyetindedir.

Kabul etmezse; 

Ya akılsızdır, mecnundur; mesuliyeti yoktur.

Ya da başta kendisine, dürüst değildir ve kör bir inadı vardır, nefs-i emmaresi, egosu çok baskındır.

Keyfi bilir, çünkü mecburiyet yok mesuliyet var. İnadından vaz geçip yardım isterse, her müminin vazifesi böyle “potansiyel mümin kardeşlerimize” 7/24 yardım etmek ve hidayetlerine vesile olmak için iman hakikatlerini kendisine sabırla anlatmaktır.

Her Şeyi Tabiat Yaptı, Yapıyor İddiası..

Resim sanatı resim yapar mı?

Hayır, ressam, resim sanatını kullanarak yapar!

Hat sanatı hat çizer mi? Hayır, hattat, hat sanatını kullanarak çizer!

Mimarlık sanatı bina yapar mı?

Hayır, mimar, mimarlık sanatını kullanarak yapar!

Bunların hepsini kabul ediyoruz ve her yapılmış ve özellikle beğendiğimiz eseri gördüğümüzde de: “Ne kadar güzel, kim yapmış bunu?” diyoruz.

Bir tablonun ressamsız, bir hat levhasının hattatsız, bir binanın mimarsız olamayacağını 2x2=4 netliğinde biliyoruz. Aksine de kimse bizi ikna edemez. Öyleyse şu kâinat sarayının, şu dünya sergisinin, canlı cansız her an yeniden silinen, çizilen, yaratılan birbirinden sanatlı, istisnasız her biri sanat harikası olan şu gördüklerimizin Usta’sı, Sanatkârı olmaz denebilir mi?

Allah’ın sanatı olan “tabiat” bunları yaptı demek, “Şu tabloyu resim sanatı yaptı!” demekten milyon defa daha mantıksız değil mi?

Allah kâinatı, bahusus dünyayı var ettiği zaman, her şeyi bir sebebe bağladı. İşte dünyadaki sebeplerin topuna birden tabiat diyoruz. İmtihanımız da burada başlıyor zaten. Gördüklerimizi tabiattan mı bileceğiz yoksa arkada işleyen Müteal Zât’tan mı?

Sütü, eti, yünü koyundan bilirsek, “samandan süt, et, yün nasıl oluyor?” sualine cevap vermemiz lazım.

Kirazı ağaçtan bilirsek, “ölü odundan, çamur ve gübreden o kırmızı tatlı şeker lokmaları nasıl oluyor?” sualine cevap vermemiz lazım.

Evet bunların hepsi carbon-hidrojen-oksijen ve azot atomlarının muhtelif terkipleriyle oluşuyor. Bugün en hassas laboratuvarlarda, en ince detayına kadar bunlar biliniyor.

Haydi buyurun, 1 kilo samandan bize yarım kilo süt, 250 gram et, 250 gram da yün yapın lütfen.

Haydi buyurun, odunları oluşturan carbon atomlarını, gübre ve çamurları alın laboratuvara, evirin çevirin bize 10 tane kiraz verin, ekşi de olsa kabulümüzdür.

Peki ya hayat, ruh? Aman oralara girmeyelim, çünkü iman filikası olmayan bu denizde boğulur!

Allah gözümüzün önünde ünsiyet peyda ettiğimiz böyle trilyonlarca şeyi her saniye, her an sürekli yaratıyor, âdeta gözümüzün içine sokuyor.

Biz de hâlâ burada tabiat ne güzel diyoruz da Barekallah, Maşallah, Elhamdülillah, Sübhanallah, Allahü ekber deyip, güzelliği gerçek sahibine teslim etmiyoruz.

Bize kargo ile çok kıymetli bir hediye gönderen bir arkadaşımıza açıp teşekkür edeceğimize, koliyi getiren kargocunun boynuna sarılıp bize o hediyeyi göndereni unutmak veya hiç bilmemek gibi...

Yırtalım artık şu gaflet perdelerini!..

İlave bilgi için tıklayınız:

NATÜRALİZM (Tabiatçılık).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun