Namazı ve Kuran okumayı terk edenin kafası taşla mı ezilecek?

Tarih: 26.08.2024 - 20:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bildiğiniz üzere Nebi aleyhissalatü vesselama rüyasında iki meleğin kabir azabını anlattığı bir hadis-i şerif var. Bunu okuyup idrak ettiğimden beri kendimi çok kötü hissediyorum. Size bu rivayetle ilgili bazı sorular soracağım.
1) Resulullah'ın (sav) ilk gördüğü adamın "farz namazları uykuda geçirdiği ve Kur'an okuduktan sonra onu terk ettiği" gerekçesiyle kafası kıyamete kadar taşla ezilecek bir adam olduğu bildirilmektedir.
- Bu durum tüylerimi ürpertiyor çünkü sabah namazına uyanamadığım oluyor ve bunu sık sık yaşıyorum. Uyanamadığımda onu aynı gün kaza ediyorum ama yine de mutmain olamıyorum.
- Öte yandan ben Kur'an okumayı biliyorum ama sık sık yüzünden okumuyorum. Yani bu durum azaba mı sebep olur yoksa burada anlatılmak istenen başka bir şey mi?
- Eğer bu ise öyleyse Kur'an'ı yüzünden okumak farz mı?
- Kur'an okumayı öğrenen sadece Kur'an okumayı terk ettiği için azaba müstahak mı olacaktır?
2) Hadisin farklı varyantlarından birinde "İşte o başları vurulup, beyinleri yere akıtılanlar ise, onlar yatsı namazını kılmadan yatanlardır." denilmektedir. (es-Suyûtî, Şerhu’s-Sudûr, s. 232-233)
- Hangisi daha doğru?
3) Kabir azabı ruha yapılacağı için bir insanın başı taşla nasıl ezilebilir? Henüz berzah aleminde olacakları için daha bedenle diriliş gerçekleşmemiş olmayacak mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, vefat edince ruhumuz kabir hayatı dediğimiz berzah âlemine gider, dünyadaki bedenimiz kabristana defnedilir. Kabir hayatında dünyadaki bedenimizle değil, ruha münasip latif kılıfıyla hayatımız devam eder.

İşte kafası ezilen dünyadaki beden değil, kabir hayatındaki ruha münasip olan kılıfının başıdır.

Cevap 1:

Bu rivayetin bir benzeri Buhari’de de yer almıştır. Ancak orada “farz namazları uykuda geçirdiği” ifadesi yoktur. Yalnız bu cezaya çarpılan kişinin “Allah’ın kendisine Kuran öğrettiği hâlde kendisinin okumadan geceyi uykuyla geçirdiği ve gündüzleri de onunla amel etmediği kimse olduğu” bildirilmiştir. (bk. Buhârî, Cenaiz, 93, h.no: 1338)

Bununla beraber, İbn Hacer farklı rivayetlerde zikredilen “farz namazları terk eden kimse / daha doğrusu Kur’an ile birlikte farz namazları da terk eden kimse” olarak da ifade etmiştir. (bk. Fethu’l-Bari, 12/444)

Bizim değişik kaynaklardan vardığımız ilmi kanaatimiz şu merkezdedir:

a) Tedbirini aldığı hâlde, uykuda kaldığı için namazı kılamayan kişi sorumluluktan muaftır. Nitekim Hz. Peygamber (asm) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Üç kimseden kalem kaldırıldı (dinî yükümlülüklerden muaf tutuldu, affedildi): Akıl baliğ oluncaya kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan ve şifa buluncaya kadar akıl hastasından.” (Buhari, Hudud, 22, Talak, 11)

b) Buhari’de yer alan “Allah’ın kendisine Kuran öğrettiği halde kendisinin okumadan geceyi uykuyla geçirdiği ve gündüzleri de onunla amel etmediği kimse olduğu” şeklindeki ifadesinden şunu anlamak gerekir:

Söz konusu kişi, Kuran’ı öğrendikten sonra onu bırakır ve onunla amel etmez. Ne gece ne de gündüz kendisine terettüp eden vecibelerini yerine getirmez.

c) Kuran’ı ve onun emirlerini öğrendikten sonra onları terk eder. Ne Kuran’ı okur ne de emirleriyle amel eder.

Demek ki Kuran’ı terk etmekten maksat, onun emir ve yasaklarına riayet etmeyi terk eder. Farz namazların zikri ehemmiyetine binaen verilen bir örnektir. Özellikle Kuran’ı öğrenip onunla amel ettikten sonra onu terk etmek / onunla amel etmemek, başkalarına da zarar veren büyük bir günahtır. Zira, Kuran’ı lafzen ve amelen terk eden, ilmi ve imanı zayıf olan kimselerin zihninde tereddüt meydana getirir. “Acaba bu adam, Kur’an’da yanlış bir şey mi gördü, onu terk etti!” diye.

Cevap 2:

Elimizdeki nüshada, "Şerhu’s-sudur" kitabındaki söz konusu bilgiler için (bk. Şerhu’s-sudur, 1/168-170).

Suyuti’nin naklettiği bu bilgilerin asıl kaynağı “Tarihu Dımaşk”tır. Bu bilgiler, "İşte o başları vurulup, beyinleri yere akıtılanlar ise, onlar yatsı namazını kılmadan yatanlardır (ve namazlarını vaktinde kılmayanlardır)." şeklindedir. (bk. İbn Asakir Tarihu Dımaşk, 19/451-452)

Bezzar bu hadisi “Basralıların infirad ettiği rivayetler” silsilesinde zikretmiştir. (bk. Müsnedu’l-Bezzar, 17/5) Bu ifadesi rivayetin zafiyetine işaret etmektedir.

Münziri de Bezzar’dan naklen bu hadisi zikretmiş, fakat bir değerlendirmeye yer vermemiştir. (bk. et-Terğib, 1/220/, 308)

- Hafız Heysemi de bu hadise yer vermiş ve senedinin sağlam olduğunu bildirmiştir. Yalnız, Rabi b. Enes’in hocası Ebu’l-Aliye mi yoksa başka meçhul bir kimse mi olduğundan ötürü, rivayetin zayıf olduğuna işaret etmiştir. (bk. Mecmau’z-zevaid, 1/67-72)

- Öyle anlaşılıyor ki, namazları mazeretsiz kılmayan veya yatsı veya sabah namazını sürekli vaktinde kılmayanların cezası budur.

Yatsı ve sabah namazlarının çok önemli olduğu, münafık olanlara ağır geldiğini bildiren hadisler de nazara alındığında genel olarak farz namazları terk edenlerin yanında özellikle bu iki farzı özürsüz kaçıranların böyle bir cezayı hak edecekleri söz konusu olmakla beraber, Allah’ın affı her türlü umum kanunların üstündedir.

Cevap 3:

Başta da ifade ettiğimiz gibi, başı ezilen dünyadaki beden değil, berzah âlemindeki ruha münasip olan latif bedenidir.

Ruh bedenden ayrıldıktan sonra çıplak kalır; ama kendine has duygulardan murassa latif bir bedeni ile kabir hayatına devam eder. Ruh, kabir âleminde nimetleri de eziyetleri de bu yeni ve latif olan bedeniyle alır. Nitekim hadislerin rivayetinde melekler o ruhu nurdan ve zulmetten elbiselere saracakları da ifadesini bulmaktadır. (bk. Müslim, Cennet, 17) Demek ki, ruh cennete bahçelerine giderse nurdan latif elbisesiyle istifade eder, ruh cehennem çukuruna giderse zulmetten latif elbisesiyle azabı görür.

İşte, kabir hayatında günahları nedeniyle kafası taşla ezilecek olan bu kabir âleminde verilen zulmetten elbisedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun