Rabbini görür gibi ibadet ne demek, nasıl olur?
Değerli kardeşimiz,
“Rabbini görür gibi ibadet”, ihsan makamıdır; kulun Allah’ın her an kendisini gördüğünü bilerek ibadet etmesi, her işini en güzel şekilde yapmasıdır. Bu makam, kalpte sürekli bir huzur bilinci, ihlas, dikkat ve Allah’ın gözetimi altında olduğunu fark etmektir. Kişi tefekkürle, sünnete uygun yaşayarak ve ihlasla çaba göstererek bu makama yaklaşır; böylece yaptığı her iş güzelleşir ve hayatının her anında Allah’ın huzurunda olduğunu hisseder.
Detaya gelince:
İhsan ne demek?
Lügatte, “güzel olmak” anlamındaki “hüsn” kökünden türetilen ihsan kelimesi, “başkasına iyilik etmek ve yaptığı işi güzel yapmak” anlamlarına gelmektedir. İhsanda bulunan kişiye muhsin denir (1)
İhsanın dereceleri var mı?
İbnü’l-Arabî, ihsanın üç mertebesinden bahseder.
Birincisi, lügat anlamında olup gerekli olan işi gereği üzere yapmaktır. Hadiste “Muhakkak Allah, her şey üzerine ihsanı yazdı. Dolayısıyla (hayvanı) boğazlarken kesimi güzel yapınız…” (2) denmektedir.
İkinci mertebede huzur-u tam ile kulun Rabbini görür gibi ibadet etmesidir. Nitekim hadiste “İhsan, rabbini görür gibi ibadet etmendir.” (3) buyrulur.
Üçüncüsü ise kulun Rabbini her şeyle beraber ve her şeyde müşahede etmesidir. Ayette, “Ve her kim muhsin olduğu halde yüzünü Allah'a teslim ederse muhakkak ki, en sağlam kulpa sarılmıştır. Bütün işlerin akıbeti Allah'a dönecektir.” (4) Yani, kendini ve kalbini teslim ettiği zaman Allah’ı (tecelliyatını) müşahede eder. (5)
İhsan merbesibe nasıl ulaşılır?
1. Yapılan bir işin ihsan seviyesine ulaşması için, o işin nasıl yapılacağının bilinmesi ve en güzel biçimde yapılması gerekir. Bu bakış açısının, marangozdan mühendise, öğrenciden öğretmene, memurdan amire, hastadan doktora her seviyedeki mesleğe ve işe tatbiki mümkündür.
Toplumda değer üretmenin yolu, yapılan işin doğru ve kusursuz yapılmasından geçer.
2. Kişi her an Rabbinin huzurunda olduğu, gizli ve aşikâr her şeyi bildiği ve kalbinin en derin hatıratına mülaki olduğu bilinciyle ibadetlerini yapması da ihsan kapsamındadır. Çünkü Allah her an mahlûkatı üzerinde Rakîb’dir, bütün kâinat O’nun gözetimi altındadır ve O, her şeyden haberdar olan Habîr’dir. Kul, O’nu görmese de O’nun gördüğünü bilir ve ona göre davranır. Başkalarını memnun etmeye değil, O’nun rızasını kazanmaya, yani ihlasa ermeye çalışır.
3. Bediüzzaman, huzur bilincinin ihlasla oluşturulabileceğine dikkat çeker. Bu kapsamda ihlası kazanmanın ve muhafaza etmenin bir yolunun da tefekkür olduğunu ifade eder. Cenab-ı Hakkın sanat eserlerinin tefekkürüyle marifetullahın kazanılacağını, O’nun hazır ve nazır olduğunun düşünüleceğini ve dolayısıyla her an O’nun huzurunda olduğunu idrak edilebileceğini vurgular. Bu şekilde riyadan kurtulup ihlasın elde edileceğini belirtir. (6)
4. Tefekkürün ayrı bir boyutu daha var ki o da müminin nereye bakarsa baksın her şeyin üzerinde Cenab-ı Hakkın isimlerinin tecellisini görmesidir. Şairin, “Her şeyde O’nun olduğunu gösterir deliller vardır.” dediği gibi baktığı her yerde Allah’ın varlığına ve birliğine delil çıkarır. (7)
5. Huzur bilincine varmanın bir yolu da Hz. Peygamber Efendimizin sünnetine uygun yaşamaktır. Kişi gündelik hayatında sünnete uygun davrandıkça Hz. Peygamberi hatırlayacak, bu hatırlama ise onu doğrudan Hz. Peygamberi gönderen Zatı hatırına getirecektir. Böylece hayatını sünnetle örgüleyen mümin daima şuurlu bir şekilde Allah’ın huzurunda (huzur makamı) olduğunu hissedecektir.
6. Kuran’da “Hayır, kim ‘ihsan’ mertebesine yükselerek yüzünü (kendini) tastamam Allah’a teslim ederse işte ona Rabbi katında ecri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.” (8) buyrulmuştur. Çünkü gelecekten endişe duymayan korkuyu bilmez; geçmişte kaybettiklerini önemsemeyen de mahzun olmaz. İçinde bulunduğu âna odaklanan saadete erer.
7. Hayatı gafletten ârî, huşû içinde ve yakîn üzere yaşamak elbette bir çaba gerektirir. Hayat boyu bir mücadele zorunludur. Yüce Allah, “Bizim uğrumuzda mücahede edenlere gelince, elbette biz onlara yollarımızı gösteririz ve şüphesiz ki Allah her halde muhsinlerle beraberdir.” (9) ayet-i kerimesinde, ihlasla cihat edenlere hidayet yollarını açacağını güçlü (tekidli) bir şekilde belirtmiş ve bu muhsin kişilerle beraber olacağını bildirmiştir. Açıkça, maddî ve manevî cihatla Allah yolunda ceht edenlerin (çabalayanların) muhsinler olduğu, hidayet yollarının gösterildiği ve o kutlu yolcuların yardımcısının Allah olduğu müjdesi verilmiştir.
Kaynaklar:
1) DİA, İhsan md.
2) Müslim, Sayd, 11.
3) Buhârî, İman 1.
4) Lokman, 31/22.
5) Konuk, A.A., Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi, 2/1209, Türkiye Yazma Eserler Kurumu, 2017, İstanbul.
6) Nursî, Lemalar, s. 163.
7) Nursî, Mektubat, s. 331.
8) Bakara, 2/112.
9) Ankebût, 29/69.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İhsan ne demektir?
- İhlas, ihsan ve huşu nedir?
- Allah’ı unutanlar ve ahirette unutulanlar…
- Fatiha'dan Huzura Yansıyanlar
- Namazı huşu içinde kılmak için ne yapmalıyız?
- Peygamberimizin şefaati konusunda bilgi verir misiniz? Şefaate inamamak imani bir konu mudur?
- İnsan nedir, nasıl tarif edilebilir?
- Şefaat dilemek ve şirk
- İbadette şuur ve önemi nedir?
- İHSAN