Kul hakkı ile gelmeyin, diye bir hadis var mı?

Tarih: 31.03.2017 - 00:09 | Güncelleme:

Soru Detayı

- "Benim huzuruma ne ile gelirseniz gelin affederim ancak kul hakkı ile gelmeyin" sözü kudsi hadis midir, kaynağı nedir?
- Kul hakları ile nasıl helalleşilir?
- Kul hakları ile ilgili ayet ve hadisler konusunda bilgi verir misiniz?
- Kul hakları nelerdir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Soruda geçtiği şekliyle bir hadis rivayeti bulamadık.

Muhtemelen, kul haklarının ahirete kalması durumunda hesaplaşmanın zor olacağını ve hakkı olanların bu haklarını orada alacaklarını ifade eden bazı hadis rivayetlerinden hareketle, halk arasında bu şekilde söylenmiş ve meşhur olmuş olabilir.

Nitekim “Hadislerde kul hakları nedir?” sorusuna verilecek cevapta geçecek olan bazı hadislerden bu manayı çıkarmak mümkündür.

- Kul hakları ile nasıl helalleşilir?

Alimler, işlenen günahların tövbeden sonra amel defterinden silinmesi için tövbekârın bazı telâfilere girişmesinin gerektiğini belirtir. Günahlar kul hakkıyla ilgili olmayıp sadece ilâhî haktan ibaretse ve bunların içinde kazası mümkün farz ibadetler varsa, bunlar kaza edilmelidir.

Kul hakkına yönelik günahlara gelince, bu konuda aslolan Hz. Peygamber (asm)’in şu talimatıdır:

“Müslüman kardeşinin malına veya şeref ve namusuna yönelik günah işleyen kimse altın ve gümüşün bulunmadığı gün gelmeden önce ondan helâllik dilesin. O gün, dünyada kötülük yapan kimsenin sevapları varsa haksızlığı kadar alınıp mağdura verilir, yoksa onun günahından alınıp berikine yüklenir” (Müsned, II, 435, 506; Buhârî, Rikāk, 48, Mezâlim, 10)

- Yapılan kötülükler helâllik sırasında hak sahibine haber verilir, rızasını alacak biçimde helâllik dilenir.

- Maddî veya manevî bir zarara yol açılmışsa o tazmin edilir.

- İşlenen kötülük kişinin haysiyet ve şerefine yönelik olup kendisinin haberi yoksa, tercih edilen görüşe göre bunları bildirip onu üzmek yerine genel anlamda özür dileyerek bağışlanma istenir.

- Ancak kişinin gıyabında yapılan onur kırıcı konuşmaların aksinin aynı mecliste söylenip telâfi yoluna gidilmesinin gerekli olduğu şüphesizdir. (Kadî Abdülcebbâr, s. 799; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 119-121)

Hak sahibinin bulunamaması durumunda malî ödemeler vârislerine yapılır. Onların da bulunamaması halinde tercih edilen görüşe göre hak sahibi adına hayır yollarında harcanır veya devlete verilir.

Gayrimeşrû yollarla işlenip şahsî hak niteliği taşımayan zina gibi günahlar da aynı hükme tâbidir. (Kādî Abdülcebbâr, s. 799; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 216-220)

- Haklar nelerdir?

İslâmî kaynaklarda, insanların gereğini yerine getirmekle yükümlü oldukları haklar “Allah’ın hakları” (hukūkullah) ve “kulların hakları” (hukūk-ı ibâd) şeklinde başlıca iki kısma ayrılmış, bazı kaynaklarda bunlara bir de hem Allah hakkı hem kul hakkı sayılan haklar eklenmiştir.

Hukukullaha riayet “Allah’ın emrine saygı”, hukūk-ı ibâda riayet ise “Allah’ın yarattıklarına şefkat” diye ifade edilir.

Allah’ın emrine saygı, O’nun varlığına ve birliğine iman edip hükümlerine uygun şekilde yaşamakla gerçekleşir.

Kul hakları ise genellikle insanların canları, bedenleri, ırz ve namusları, manevî şahsiyetleri, makam ve mevkileri, dinî inanç ve yaşayışları gibi konulardaki kişilik haklarıyla mallarına ve aile fertlerine ilişkin haklarından oluşmakta ve bunlara yönelik olarak yapılan kötülükler, verilen zararlar kul haklarına tecavüz sayılmaktadır.

Belli bir kişiye verilen zararlar yanında zimmet, irtikâp, karaborsacılık, fitne, idarî baskı ve zulüm gibi ammenin maddî ve manevî haklarına ve menfaatlerine, huzur, güvenlik ve refahına zarar verme sonucunu doğuran her türlü faaliyet de çeşitli ayet ve hadislerle diğer İslâmî kaynaklarda kul hakkına tecavüz sayılıp yasaklanmıştır.

Öte yandan kul haklarına dair hükümler aynı zamanda Allah’ın koyduğu hükümler olduğundan bunlar da geniş anlamda hukukullah içinde görülmüş ve bu hakların gözetilmesi Allah’ın emrine saygı olarak değerlendirilmiştir. (bk. İbnü’l-Arabî, I, 148; Şâtıbî, II, 315 vd.)

- Ayetlerde kul hakları nedir?

Kur'an-ı Kerîm’de hukūkullah tabiri geçmemekle birlikte birçok âyette;

- Hak (bk. İsrâ 17/26; Rûm, 30/38; Zâriyât, 51/19),
- Adalet (Bakara, 2/282; Nisâ, 4/58; En‘âm, 6/152),
- Kıst (Nisâ 4/127, 135; Mâide 5/8, 42; Hûd 11/85)
- Ve zulüm (Bakara, 2/279; Nisâ, 4/10, 30; Hac, 22/39)

gibi kavramlar kul haklarıyla ilgili olarak da kullanılmıştır.

Ayrıca birçok ayette insanların haklarına saygı gösterilmesi istenmiş, bu haklara saldırı mahiyetindeki tutum ve davranışlar yasaklanmıştır. İlgili ayetleri dikkate alarak Kur’ân-ı Kerîm’de kul haklarını;

- Biri insanların sahip olduğu maddî ve mânevî haklara tecavüz etmek, zarar vermek,
- Diğeri dinî, ahlâkî ve hukukî hükümlerin onlara verilmesini gerekli kıldığı şeyleri vermemek şeklinde iki kısma ayırmak mümkündür.

Bir kimsenin, her ne şekilde olursa olsun kendisine ait olmayan bir şeyi haksız yoldan elde etmeye kalkışması "kul hakkına tecavüz"dür. Nitekim insanların;

- Hırsızlık, ölçü ve tartıda hile yapma, emanete hıyanet, kumar, tefecilik, zimmet, irtikâp vb. gayrimeşrû yollarla birbirlerinin mallarını yemeleri (Meselâ bk. Bakara, 2/188; Âl-i İmrân, 3/161; Nisâ, 4/29-30, 161; Tevbe, 9/34; İsrâ, 17/34-35);
- Canlarına kıymaları (bk. Bakara, 2/84-85; Nisâ, 4/92-93; Mâide, 5/32);
- İftira, alay, arkadan çekiştirme, kötü lakap takma, suizan, kusur arama, gıybet gibi tutum ve davranışlarla başkalarının mânevî şahsiyetlerine zarar vermeleri (bk. Nisâ, 4/112; Hucurât, 49/11-12; Kalem, 68/11; Hümeze, 104/1);
- İnançları, dinî tercih ve yaşayışları üzerinde baskı kurmaları (bk. Bakara, 2/114, 174; A‘râf, 7/86);
- Onları yurtlarından yuvalarından uzaklaştırmaları (Bakara, 2/84-85)

Kur'an’ın yasakladığı ilk kısma giren kul hakları ihlâlinin örnekleridir.

Bunun yanında Kur’an;

- Zenginlerin mallarında yoksulların da haklarının bulunduğunu belirtmekte (bk. Zâriyât, 51/19; Meâric, 70/24-25),
- Pek çok ayette zekât ve zekât dışındaki malî yardımlaşma emredilmekte (bk. Tevbe, 9/34-35; Fecr, 89/17-20; Mâûn, 107/2, 3, 7),
- Cimrilik eleştirilmektedir. (bk. Âl-i İmrân, 3/180; Nisâ, 4/37; Leyl, 92/8)

Kul haklarıyla ilgili bu genel buyruk ve yasaklar yanında birçok ayette özellikle kadınlar, akrabalar, komşular, çocuklar, ana babalar, yetimler, yolcular, sakatlar ve umumiyetle haklarını korumaktan aciz olanların hakları üzerinde de durulmuştur. (bk. Bakara, 2/83, 231, 232, 241; Nisâ, 4/2, 4, 6, 10, 19-21, 24, 25, 34, 36; A‘râf, 7/141; İsrâ, 17/23-27, 34; Abese, 80/1-10; Tekvîr, 81/8, 9)

- Hadislerde kul hakları nedir?

Kur'an’daki hak, adalet, kıst, zulüm gibi kavramlar hadislerde de sıkça geçmektedir.

Ayrıca hadislerde mazlime ve mezâlim kelimeleri de kullanılmış, son kelime hadis, ahlâk ve hukuk literatüründe bir terim haline gelmiştir.

Kul haklarını ihlâl mahiyetindeki tutum ve davranışları hem toplu olarak hem tek tek veya grup halinde zikrederek yanlışlığını, kötülüğünü, dünya ve ahirette doğuracağı zararları anlatan pek çok hadis vardır. Hadis mecmualarının hemen her bölümünde kul haklarıyla ilgili rivayetler yer almakla birlikte özellikle “mezâlim, ahkâm, hudûd, edeb veya âdâb, isti’zân, et‘ime, imâre, birr, büyû‘, ticârât, tevbe, hüsnü’l-hulk, husûmât, diyât, rikāk, zekât, zühd, fiten, nikâh” gibi başlıklar taşıyan bölümlerde, kul haklarına ilişkin hadisler geniş yer tutmaktadır.

Bunlardan kul hakları açısından ilke mahiyetinde olan bazı hadislere göre:

- Müslüman müslümanın kardeşidir; ona yalan söylemez, ihanet etmez, kötülük yapmaz, onu aşağılamaz, kötülük edebilecek birinin eline bırakmaz (Buhârî, Mežâlim, 3; Müslim, Birr, 32, 58; Tirmizî, Birr, 18)

- Hiç kimse kendisi için beğenip istediğini din kardeşi, komşusu için de istemedikçe, komşusu onun kötülüğünden emin olmadıkça olgun bir mümin olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Edeb, 29; Müslim, Îmân, 71-73)

- Allah’a ve âhiret gününe inanan kimse komşusuna eziyet edemez. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75)

- İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez. (Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Feżâil, 66)

- Müslümanların kanları, malları, namusları ve şerefleri kendi aralarında kutsal Mekke kadar, hac ayları ve günleri kadar saygındır, dokunulmazdır. (Buhârî, Hac, 132; Müslim, Ķasâme, 29)

- Müslüman, elinden ve dilinden başka Müslümanların zarar görmediği kimsedir. (Buhârî, Îmân, 4-5; Müslim, Îmân, 64-65)

Kul haklarını ihlâl eden kimseyi “müflis” olarak niteleyen Hz. Peygamber (asm) bunu şöyle açıklamıştır:

Bu kişi ahirette namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerini yerine getirmiş olarak Allah’ın huzuruna gelir. Bununla beraber öyle günahlarla gelir ki kimilerine sövüp saymış, kiminin kanını akıtmış, kiminin malını yemiş, kimine iftira etmiştir. Bu durum karşısında onun ibadetlerinden elde ettiği sevaplardan alınıp hak sahiplerine dağıtılır. Eğer ibadetleri ve iyilikleri bu hakları ödemeye yetmezse hak sahiplerinin günahlarından alınıp hak yiyenin günahlarına eklenir. Böylece sevapları elinden gitmiş, günahları ise daha da artmış, dolayısıyla müflis durumuna düşmüş olan bu kişi cehenneme atılır. (Müslim, Birr, 59; ayrıca bk. Buhârî, Mežâlim, 10)

İslâm âlimlerinin çeşitli ayet ve hadislere dayanarak tesbit ettikleri büyük günahların (kebâir) çoğu kul haklarıyla ilgilidir. Bunlar arasında;

Adam öldürme, hırsızlık, hıyanet, zimmet ve irtikâp, ana babaya kötülük etme, akrabalık ilişkilerini kesme, yalancı şahitlik, haklıyı haksız, haksızı haklı gösterme amacıyla yalan yere yemin etme, masum insanlara iftira etme, yetim malı yeme, tefecilik yapma, halk üzerinde zulüm ve baskı kurma, eziyet ve işkence etme gibi hak ihlâlleri de bulunmaktadır. (Zehebî, el-Kebâir, s. 40-181)

Bir hadiste Allah’ın huzurunda hesabı sorulacak olan günahlar affedilebilecek olanlar, affedilemeyecek olanlar ve affedilmesi şarta bağlı olanlar şeklinde üçe ayrılmıştır:

- Birincisinin kulun Allah’a karşı işlemiş olduğu günahlar,
- İkincisinin inkârcılık,
- Üçüncüsünün de kul haklarından doğan günahlar olduğu bildirilmiş. (Müsned, VI, 240),

Başka bir hadiste de üzerinde kul hakkı bulunan kimsenin hiçbir maddî bedelin geçerli olmayacağı kıyamet gününden önce hak sahibiyle helâlleşmesi istenmiştir. (Buhârî, Mežâlim, 10; Riķāķ, 48)

İslâm âlimleri, bu tür hadislere dayanarak Allah katında kul haklarıyla ilgili tövbelerin kabul edilip günahların bağışlanabilmesi için bu hakların sahiplerine ödenmesi veya onların rızalarının alınması gerektiğini bildirmişlerdir.

Demek ki, bu dünyada işlenen kul haklarından dolayı bu dünyada helallik alınmadığı takdirde, ahirette kişi hesaba çekilecek ve mazlum kişi ondan hakkını alacaktır.

Bununla beraber hak yiyen kişi daha sonra pişman olmuş, samimi olarak tövbe etmiş, Allah'ın razı olduğu bir kul olarak yaşamışsa ve hakkını yediği kişiyi aradığı halde bulamamışsa, inşallah ahirette Allah Teala hak sahibine kendi rahmetinden ve hazinesinden ikramlarda bulunarak, o kuluna olan hakkını affetmesini dileyecektir. Bu ikramları gören kişi de hakkını helal edecektir. Yeter ki kul hakkını yiyen kişi tövbesinde samimi olsun.

İlave bilgi için tıklayınız:

Allah dilerse kul haklarını da affeder mi?
Şehitler kabir azabı çeker mi, kul hakları affedilir mi, cesedlerinin ...
Yıllarca küfrün yolunda yürümüş kişiler iman ettiklerinde, kul hakkı ...
Adam öldüren kimse tövbe ederse affedilebilir mi, öldürdüğü ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 50.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun