Tavukları aç bırakarak yumurtlamaya döndürmek caiz midir?

Tavukları aç bırakarak yumurtlamaya döndürmek caiz midir?
Tarih: 01.07.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ayrıca hayvan hakları konusunda bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Sebebi ne olursa olsun, tavukları bu şekilde aç bırakarak, onlara eziyet etmek caiz değildir. Hayvanları aç ve susuz bırakmak caiz olmadığı gibi, bu şekilde ticaret yapmak da helal olmaz.

Böyle bir durum aynı zamanda hayvan hakkına da girmektir. Allah'u Teâlâ mahşer günü birbirlerinde hakları olan insanlara, haklarını almalarına müsaade edecek ve hak sahibi de hakkını alacaksa; üzerinde hayvanların hakkı olan, onlara zulmetmiş kişiye de zulmü oranında azab edecektir. Hatta hayvanlara yapılan zulüm, insanlara yapılan zulümden -bir açıdan- daha günah ve azabı da daha ağırdır. Zira helalleşme ve müsamahasını alma imkanı yoktur. (Muhammed Said Burhani, et-Ta'likat el-Merdiyye ala el- Hediyyetilalaiyye, s.466)

Hadislerde: "Eğer hayvanlara yapılan haksızlıklardan dolayı Allah affedecek olursa, kişinin pek çok affa mazhar kılınacağı" "Kedisini hapsederek açlıktan ölmesine sebep olan kadının, cehennemde bir kedi tarafından tırmalanmak sûretiyle azâba mâruz bırakılacağı" bildirilir. (Buhari, Bed'u'l-Halk 16, Cezâ'u's-Sayd 7; Müslim, Hacc 66-67; Muvatta, Hacc 90; Tirmizi, Hacc 21; Nesai, Hacc 113).

Cevap 2:

İslam, güzel ahlak ve merhamet dinidir. İslam'ın öngördüğü merhamet tüm yaratıkları içine alacak kadar geniş kapsamlıdır. Bütün insanlara merhamet göstermenin yanısıra, diğer tüm canlılara da merhametli davranmak mü'minlerin temel görevlerinden biridir. Dinimiz insanları sevmeyi ve onlara şefkat ve merhametle davranmamızı emrettiği gibi, hayvanları sevmeyi ve onlara karşı da merhametli olmayı emretmektedir.

Kainatta hiçbir şey abes olarak yaratılmamıştır. Her şeyin altında yüzlerce hikmet vardır. İş bu nedenle yaşadığımız doğal çevreyi ve bu çevre içinde dünyayı bizimle paylaşan canlı cansız bütün yaratıklara karşı sorumluluk altında olduğumuzu unutmayalım.

Allâh Teâlâ kainatı çok hassas bir denge üzere yaratmıştır. Bu hususla ilgili olarak Kur'ân-ı Kerim'de Güneş ve ayın bir hesaba göre hareket ettiği, bitki ve ağaçların Allah'a boyun eğdiği, göğün yükseltildiği, ölçü ve dengenin konduğu, ölçüde sınırın aşılmaması gerektiği bildirilmiştir. (bk. Rahman, 55/5-8)

Ayetlerde açıkça görüldüğü gibi Yüce Allah, bütün varlık ve oluşlar arasında, evrenin belirli bir sistem dahilinde yürümesini sağlayan genel denge kanununu koymuştur.

Bu dengenin düzenli yürütülmesinden insan sorumludur. Dengeyi bozduğunda da cezasının bir kısmını dünyada yine insan çekecektir. Asıl ceza ise ahirette verilecektir. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:

"İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır." (Rum, 30/41)

Bu tabii dengenin ana unsurlarından birisi de hayvanlardır. Sağlıklı bir çevre için, onun ağaçlandırılıp temiz tutulması ve sularının korunması yeterli değildir. Behemehal hayvanlar yönüyle de ele alınması, gerek ehlî ve gerekse vahşî her çeşit hayvan ve böceklerinin korunması gerekmektedir. Dinimiz, hem Kur'ân'ın ve hem de Peygamberimizin (aleyhissalâtü vesselâmın) hadisleriyle bu mevzuda irşat ve ikazları çokça yapmıştır.

Cevap 3:

İslam, hayvanları insanların hizmetine verenin Allah olduğunu, onlardan yararlanmanın helal olduğunu belirtmekle birlikte, onlara sevgi ve şefkat gösterilmesinin de gereğine değinmiştir. Peygamberimizin hadislerinde ve uygulamalarında, hayvanlara iyi davranılması tavsiye edilmekte, onların aç susuz, bırakılmaması, dövülmemesi, yavrularının alınmaması, zorunluluk harici yavruları olanların avlanılmaması, hedef yapılmaması, yarışma için dövüştürülmemesi, güçlerini aşan yük yükletilmemesi konusunda uyarılar yapılmaktadır.

Peygamber efendimiz.(asm) açlıktan karnı sırtına yapışan hayvanın sahibine, “Allah'tan korkmuyor musun?” diye çıkışmıştır. “Koyun sağıcıların, koyunların memelerine zarar vermemesi için tırnaklarını kesmelerinin emredilmesi,” Yavruları alınmış bir kuş için Peygamberimizin çabası ve yavrularını yuvaya koydurması", gene Peygamberimizin canlı hayvanı hedef yapmayı yasaklaması, bindiği hayvana beddua eden kadını ikaz etmesi, hayvanların damgalanmasını, kulaklarının yırtılmasını-kesilmesini, onlara hakaret edilmesini, onların dövüştürülmesini, zevk için avlanılmasını, gücünün üzerinde yük yüklenmesini yasaklamıştır. Bunları yapanlara islam tarihinde ceza verilmiştir. Ordu bir savaşa giderken köpek ve yavrularının rahatsız olmaması için başına nöbetçiler dikip ordunun gidiş yolunu değiştiren de yine Peygamber Efendimiz (asm)'dir.

Hayvanların insanlar üzerinde haklarının yalnızca günah korkusuna dayanmayıp İlâhî irade tarafından hayvanlara bahşedildiği bilincinin, Müslüman toplumların tarih boyunca hayvan hakları olgusunda hassas olmalarında etkin olduğu inkâr edilemez bir gerçektir.

Medyada sıklıkla görülen, kamuoyunun gündemini sürekli meşgul eden problemlerden biri, hayvanlara yapılan kötü muamelelerdir. Hayvanlar aktif bir şekilde istismar ve yok edilmekte, çok kötü muamelelere maruz kalmaktadır. Bu durum, hayvan hakları savunucularını harekete geçirmiş, modern çağda hayvan hakları söylemi yoğunluk kazanmıştır. İslâm’da kurban olgusunun mevcudiyeti, İslâm hakkında hayvan hakları konusunda olumsuz yargılara müncer olmuştur. Hayvanların hakları günümüz hukukunda özellikle Batı hukuk düzenlerinde yakın zamanlarda gündeme gelmişken(1), İslâm’da hayvanların söz konusu edildiği nasslar incelendiğinde sanılanın ve iddia edilenin aksine hayvanlara birtakım hakların verildiği görülür.

Kur’an-ı Kerim’de bazı sûreler çeşitli hayvan isimleriyle isimlendirilmiş [Meselâ, Bakara (inek), Nahl (arı), Ankebut (örümcek), Neml (karınca) sureleri gibi], bir ayeti kerimede (Nahl, 16/8) bazı hayvanların doğal görevleri belirtilmekte ve esasen hayvanların insanların yararı için yaratıldıkları ifade edilmektedir. Tıpkı insanlar gibi öteki canlıların da Allah’a ibadet ettiğini bildiren Kur’an, kuşların da bir dilinin, bir ibadet ve tesbihinin bulunduğunu belirtilmektedir. (Nur, 24/41; İsrâ, 17/44)

Hadislerde hayvan hakları konusunda ısrarlı bir şekilde vurgulanan husus, onların yaşama haklarıdır. Hz. Peygamber’in tavsiye, emir ve uygulamalarında belli başlı zararlılar hariç, (2) hayvanların faydasız ve keyfî bir şekilde öldürülmesi yasaklanmış, hayvanlara merhametli davranılması gereğine işaret edilmiştir. (Nesâî, Sayd,34, Dahâyâ, 42; Dârimî, Sünen II, 115; Beyhakî, Ahmed b. Ebi Bekr, esSünenü’lKübrâ, Mektebetü Dârü’lBâz, Mekke 1994/1414, thk. Muhammed Abdülkadir Ata, IX, 279; Sözü edilen hadisin, bazı varyantlarında haksız yere / gereksiz yere bir kuş veya daha küçük hayvan şeklinde geçmektedir. Merhametle ilgili hadisler için bk. Tirmizî, Birr, 16; Ebû Dâvûd, Edeb, 58, 66)

Diğer yandan kuşlarla ilgili olarak kuş yuvalarının bozulmaması, yumurtaları ve yavrularının alınmaması için emir verdiğine, alınmış olan yavru ve yumurtaları yerlerine iade ettirdiğine dair rivayetleri ve bazı vahşi hayvanların derilerinin (elbise, eyer vs. şeklinde) kullanılmasını yasaklaması (Ebû Dâvûd, Libâs, 40, Menâsik, 23, Salat,122; Tirmizî, Libâs, 31; Buhari, Zebâih,13; Demîrî, Hayâtü’lHayevâni’lKübrâ,II, 496) göz önüne alınacak olursa (Ahmed b. Hanbel, Müsned, Müessesetü Kurtuba, Mısr ty., I, 404; Ebû Dâvûd, Cihad, 122; Demîrî, Kemâlüddîn Muhammed b. Mûsâ b. İsâ, Hayâtül Hayevâni’lKübrâ, thk. Ahmed Hasen Besc, Dâru’l Kütübi’lİlmiyye, Beyrut,1994/1415, I, 374) Hz. Peygamber’in hayvanların hayat haklarına verdiği önem ve hassasiyet daha iyi anlaşılır.

Hz. Peygamber (asm)'in karınca ve diğer hayvanlar karşısındaki tutumu (Karınca, arı, kurbağa, hüdhüd ve surad kuşunu öldürme yasağı ile ilişkili olarak bk. Ebû Dâvûd, Edeb, 1645, 176; İbn Mâce,Sayd, 10; Demîrî, Hayâtü’l Hayevâni’l Kübrâ, II,119, 499) sonraki nesiller üzerinde fazlasıyla etkili olarak, hayvanın insan üzerindeki hakkı şeklindeki kollektif bilinci doğurmuştur.

Öte yandan hayvan türlerinin ve neslinin devamı açısından önemli olan av olgusuna da nasslarda değinilmiştir. Avlanmanın helâl oluşu nasslarda yer almakla birlikte (Mâide, 12; Buhâri, Zebâih, 12, Buyû, 3; Müslim, Sayd, 1; Ebû Dâvûd, Sayd, 2; Tirmîzî, Sayd, 17; Nesaî, Sayd, 18) doğal dengeyi bozan ve eğlence amaçlı avcılığa izin verilmemiştir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I,357, II, 371)

Nasslarda hayvan haklarına ilişkin olarak belirtilen diğer hususlardan biri, onların gıdalarına özen gösterilmesidir. Hz. Peygamber sağmal hayvanları sağarken yavrusunun ihmal edilmemesi hususunu, kendisine uğrayanlara da tenbih etmiştir.(Heysemî, Ali b. Ebî Bekr, Mecmau’z Zevâid, Dâru’r Reyyân li’tTürâs Dârü’l Kütübi’l Arabî, Kahire Beyrut 1407, VIII,196) Ebû Hüreyre'nin naklettiği bir rivayette Hz. Peygamber: Günahkar bir kadının bir kuyunun yanından geçerken, kuyunun başında bir köpeğin susuzluktan dilini çıkarıp soluduğunu gördüğünü, ona acıyarak ayağına giydiği ayakkabılarla kuyudan su çekip köpeğe verdiğini ve bu sebeple Allah Teâlâ’nın da onu bağışlayıp cennete soktuğunu bildirmiştir. (Müslim, Tevbe,155, Selâm, 41) Yine Hz. Peygamber, bilinçli bir şekilde zararsız bir hayvanın gıdasız bırakılarak ölümüne sebebiyet veren kişinin karşılaşacağı acı sonucu belirterek bu hususta müminleri uyarmıştır. (Buhârî, Bed'ü'l Halk, 17, şirb, 9, Enbiya, 50, 54; Müslim, Birr, 37,151)

Hayvan haklarıyla ilgili bir diğer önemli husus, onların temizlik ve bakımlarıdır. Hz. Peygamber (asm) Ebu Hüreyre’den gelen bir rivayette koyunların burunlarının silinmesini, ağıllarını temizlenmesini, buyurmuştur. Aynı şekilde keçilerin temizlenmesi için de emir verdiği bize kadar gelen rivayetler arasındadır.(2)

Hadislerde Hz. Peygamber (asm)’in hayvan haklarına ilişkin vurgularından biri, yük hayvanlarına kapasitelerinin üzerinde bir yükün yüklenmemesidir.(3) Benzer şekilde Hz. Peygamber, hayvanları ilâhî bir emanet bilerek onlara iyi davranılması gerektiğini ifade etmiştir. (Ebû Dâvûd, Cihad, 55, 61)

 Hz. Peygamber’in özellikle evcil hayvanlarla ilgili olarak üzerinde durduğu önemli hususlardan biri, onların yapılarına uygun düşmeyen tasarruflardan kaçınmaktır. Hayvanların yaratılış gayeleri doğrultusundan saparak, fıtrat harici işlerde kullanılmaları İslâm’a aykırı olmaktadır. İbn Abbas’ın rivayetine göre, Rasûlüllah (dövüştürmek için) hayvanları birbirine kışkırtmayı yasaklamıştır. (Ebû Dâvûd, Cihad,51, 56; Tirmizî, Cihad, 30; Beyhakî, es Sünenü’l Kübrâ, X, 22) Horoz, deve, boğa, köpek, koç vb. hayvanları dövüştürme hep bu yasak içinde yer alır. Bunlar aynı zamanda hayvanlara eziyet etmektir.

Hayvan haklarına ilişkin nasslarda vurgulanan bir diğer husus olarak eziyet ve işkence yasağını sayabiliriz. Eziyet ve işkence fizikî olabileceği gibi manevî (Müslim, Birr, 80) de olabilir. Her iki nevi işkence hadislerde kesin bir dille yasaklanmıştır. Bu bağlamda, yüzüne vurularak dövülmesi, canlı hayvanların hedef alınıp atış yapılması (Müslim, Sayd ve Zebâih, 12, 59; Buhârî, Zebâih, 25), yüzüne dövme (vesm) yapılması (Müslim, Libâs, 29, 106; Ebû Dâvûd, Cihad, 56; Tirmizî, Cihad,30), dövüşmeleri için hayvanların kızıştırılmaları, hayvanı kulağından tutarak çekmek hadislerde işkence olarak telâkkî edilmiş ve kesin bir dille yasaklanmıştır.

Diğer taraftan birtakım hayvanların yaratılış gayesi, insanların gıdalarını teminden, yüklerini taşımaktan ibarettir. Artık bu gayeye hizmet olan hayvanları keserken kendilerine fazla elem vermeyecek surette kesmek, bu suretle onlara karşı bir merhamet eseri göstermek, insanî bir görev addedilmiştir. Bu bağlamda Hz. Peygamber hayvan keserken bile ona şefkatli olunmasını, eziyet edilmemesini emreder. Hz. Peygamber’in açık ve ısrarlı talimatına göre, kurban kesimi, hayvanın acı çekmesini en aza indirecek şekilde olmalıdır. (Müslim, Sayd, 11, 57; Tirmizî, Diyât, 14; Ebû Dâvûd, Edâhî, 12; Nesâî,Dahâyâ, 22; İbn Mâce, Zebâih, 3)

Nasslarda hayvan haklarına çekilen dikkatler hayvanlar hakları kuramının bilincinde olan bir Müslüman toplum ortaya çıkarmış, söz konusu nasslar, hayvanlara yönelik muamelelerle ilgili kuramın etik ve hukukî dayanağını oluşturmuştur. İslâm tarihinde Hulefâyi Râşidîn döneminden itibaren hayvan hakların korumaya yönelik emirler verildiği, aksine davrananların uyarıldığı ve cezalandırıldığı bilinmektedir.

Özellikle Osmanlılar devrinde sahipsiz hayvanların bakım ve korumasının devlet tarafından sağlandığı bu amaçla vakıflar kurulduğu da burada hatırlanabilir.Hayvan haklarına ilişkin hukuksal normlar, Osmanlı Kanunnâmelerinde ilk dönemlerden beri yer almış bulunmaktadır. Sözgelimi, II. Bâyezid devrinde hazırlanan1502 tarihli Istanbul Belediye Kanunnamesindeki şu hüküm bu kabildendir:

"Ve ayağı yaramaz bârgiri işletmeyeler. Ve at ve katır ve eşek ayağını gözedeler ve semerin göreler. Ve ağır yük urmayalar; zira dilsüz canavardır. Her kangısında eksük bulunursa, sâhibine tamam etdüre. Etmeyeni ve eslemeyeni gereği gibi hakkından gele. Filcümle bu zikr olunanlardan gayrı her ne kim Allah Teâlâ yaratmıştır, hepsinin hukukunu muhtesip görüp gözetse gerektir, şer’î hükmi vardır."(4)

Dolayısıyla hayvanların hukukî statüsü taşınır mal statüsünden daha ileri seviyede olmuştur. Nassların ifadelerini nihaî tahlilde ve ayrıca tarihsel geçmişi ve fakihlerin ilgili nasslara yaklaşımlarını göz önünde bulundurduğumuzda, hak kavramını hayvanları da içine alacak şekilde genişletebiliriz. İlgili nasslardan sadece hayvanların hak sahibi olmalarını değil, ayrıca ne gibi haklara sahibi olduklarını da anlamamız mümkündür.

Bu minvalde söz konusu hayvan haklarını sayacak olursak şunları ifade edebiliriz:

a) Bunların en başında geleni hayvanların yaşama haklarıdır.

b) Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce işlem yapılamaz.

c) Bütün hayvanların, insanlarca gözetilme, bakılma ve korunma hakkı vardır.

d) Hayvanlar meşru bir gerekçe olmadan öldürülemez. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa, bu, bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır.

e) Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel ve doğal çevrelerinde, karada, havada ve suda yaşama ve üreme haklarına sahiptir.

f) Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan türden olan hayvanlar, uyumlu bir biçimde yaşama ve üreme haklarına sahiptir.

g) İnsanların kendi çıkarları yada eğlenceleri için bu uyumda yada şartlarda yapacakları her türlü değişiklik, bu haklara aykırıdır.

h) Bütün çalışan hayvanlar, iş süresinin yoğunluğunun sınırlandırılması, onarıcı ve güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme haklarına sahiptirler.

ı) Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz.

Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, hayvanlara tanınan söz konusu hakların insanlar tarafından verilen başka bir ifadeyle beşerî kaynaklı değil, üstün bir iradeye dayanmakta olduğudur. Hayvanların insanlar üzerinde haklarının yalnızca günah korkusuna dayanmayıp İlâhî irade tarafından hayvanlara bahşedildiği bilincinin, Müslüman toplumların tarih boyunca hayvan hakları olgusunda hassas olmalarında etkin olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Hz. Peygamber’in (asm) özellikle evcil hayvanlarla ilgili olarak üzerinde durduğu önemli hususlardan biri, onların yapılarına uygun düşmeyen tasarruflardan kaçınmaktır. Hayvanların yaratılış gayeleri doğrultusundan saparak, fıtrat harici işlerde kullanılmaları İslâm’a aykırı olmaktadır. (bk. Doç. Dr. Adnan Koşum, Diyanet Aylık Dergi Şubat 20079)

İlave bilgi için tıklayınız:

Hayvanlardan bahseden ayetler ve hayvanların görevleri (Hayvan Deyip Geçmeyin)

Dipnotlar:

1. Söz konusu gündeme gelme, hukuk mevzuatında yer alma şeklinde değil, bildirge yayınlama şeklinde olmuştur. Bkz. 15 Ekim1978 tarihli Unesco tarafından ilân edilen hayvan hakları bildirgesi. Sungurbey, İsmet, Hayvan Hakları, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 1999, s. 10331035. Nitekim, Türk hukuk sisteminde, hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinin medenî kanunlarında ve İngiliz UluslarTopluluğu ülkeleri ile ABD’nin mevcut hukuk sisteminde hayvanlar insanların malı olarak görülür. İnsanlardan farklı olarak hayvanların herhangi bir hakka sahip olamayacağı kabul edilir. Hayvanlar hakkın sujesi değil sadece objesi olabilirler.
2. İmam Mâlik, Muvattâ, Dâru İhyâi’tTürâsi’l Arabî, thk. M. Fuâd Abdülbâkî, Mısır ty., II, 933; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 436; Beyhakî, es Sünenü’l Kübrâ,II, 449; Heysemî, Mecmau’zZevâid,II, 27, IV, 67; Demîrî, Hayâtü’l Hayevâni’l Kübrâ, II, 257.
3. el Azîm el Âbâdî, Ebu’t Tîb, Muhammedşemsü’l Hak, Avnu’lMa’bûd şerhi Süneni Ebû Dâvûd, 7:221, Hadis no:2532.
4. bk. İstanbul İhtisâb Kanunnâmesi, Topkapı Sarayı,R. 1935, Vrk. 96/b106/b, md. 58,73; Akgündüz Ahmed, Osmanlı KanunnameleriVe Hukukî  Tahlilleri, II. Kitap, II Bâyezid Devri Kanunnâmeleri, İstanbul 1990, sh.296297. Benzeri kanunlar ve hayvan vakıfları için bkz. Sungurbey, İsmet, Hayvan Hakları, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1993, s. 165168; 23 Muharrem 1278 (31 Temmuz 1861) tarihli padişah iradesiyle yürürlüğe giren Zabıtaca Men’i Lazım Gelen Mevad Hakkında Zabıta Memurları ile Merkezde Bulunan Bilcümle Zabitanı Asakiri Zabtiye’ye Verilen Talimatın alt başlığı Yük Taşıyan Beygir Hamallarının ve Merkepçilerin Sureti Hareketlerine dair kanun. (Hayvan Hakları (ek: ikinci kitap), Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul1999, s. 1087’den naklen.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun