İnsanlar görmediği halde, göklerle yerin ayrılmasını görmediler mi diye soruluyor?

Tarih: 27.11.2017 - 01:25 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Göklerle yer ikisi bitişik bir halde iken, bizim onları birbirinden yarıp ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı o kafirler görmezler mi? Hala inanmayacaklar mı?” (Enbiya, 21/30)
- Bu ayette kafirlerin görmeleri gerektiği söylenir. Ancak insanlar göklerin ve yerin yaratılmasını ve ayrılmasını görmediler.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetin meali şöyledir:

"O inkârcılar görmediler mi ki, göklerle yer bitişik idi, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık? Hâlâ inanmıyorlar mı?" (Enbiya, 21/30)

Bu konuda şunları söylemek mümkündür:

Ayette yer alan “rüyet = görmek” iki anlama gelmektedir: Gözle görmek, ilmen görmek.

Birinci anlamının burada mümkün olmadığı açıktır. O halde buradaki “görmediler mi?” ifadesinden maksat “bilmediler mi/bilmezler mi?” şeklinde anlamak gerekir.

Bunu şöyle açıklayabiliriz:

a) Hz. Muhammed (asm)’in düşmanlığında müşriklerle Yahudiler birlikte hareket ediyorlardı. Eskiden beri aralarında dostluk olduğu için müşrikler -ehl-i kitap olan- Yahudilerin söylediklerine itibar ediyorlardı.

Yahudiler ise, bu konuda az da olsa bir bilgiye sahip idiler. Nitekim Tevrat’ta bu konuda şu bilgiler vermiştir:

“Allah önce bir cevhereyi yarattı. Sonra heybet nazarıyla ona bakınca o cevhere su oldu. Sonra gökler ile yeri yarattı ve aralarını ayırdı.”

İşte ayette öncelikle müşriklere hitap söz konusu olsa da bu hitap netice itibariyle dolaylı olarak  onların sözlerini kabul ettikleri hocaları olan Yahudiler için söz konusudur. (bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri)

b) Kur'an’ın maksadı -modern ilimler gibi- varlıkların detaylarını ders vermek değildir. Onun maksadı, İslam’ın gerçekliğini ispat etmektir.

Bu maksadın zorunlu bir neticesi olarak, Kur’an’ın muhatapları kıyamete kadar gelen tüm insanlardır. Arzu edilen ifadelerin bir delil olabilmesi için, muhatap olan insanların farklı görgü, bilgi seviyelerine hitap etmek gerekir.

Bunun içindir ki, Kur'an’ın aynı ifadesinde kullanılan kelimeler -hepsi de doğru olan- çeşitli manalara gelecek şekilde geniş kapsam alanına sahiptir. Bu ayette de “retk ve fetk” kelimeleri farklı kesimlere hitap edecek şekilde farklı manaları kapsamaktadır.

Mesela: Başta Abdullah İbn Abbas olarak, bu konuda onu takip edenlerden İkrime, Abdurrahman b. Zeyd ve İbn Cerir Taberî, İbn Cevzi gibi âlimlere göre, bu ayetin birinci cümlesinin manası şöyledir:

“Yer ile gök bitişik (retk) idi.” Yani, yukarıdan yağmur inmiyor, yerden de bitki bitmiyordu. Adeta ikisi de kupkuru idi. Üretmeye kabiliyetleri yoktu. Sonra Allah, onları “fetk etti / ayırdı”. Yani yukarıda yağmurun oluşumunu gerçekleştirecek olan atmosferi yarattı, yeryüzünü de toprak tabakası ile bitkilerin bitmesine elverişli bir hâle getirdi. (krş.Taberî, Suyutî, İbn Kesir,Kurtubî, ilgili ayetin tefsiri)

c) Kur'an’ın mucizeliği bu ayetten önce ispat edilmiştir. Çünkü Arapların belagat dâhilerine, şairlerine, kâhinlerine meydan okumuş, onların bilgilerini beş paralık hale getirmiştir. Öyle ki, altın harflerle Kâbenin duvarına asılan yedi askı (Muallakat-ı seb’a)dan biri olan Lebid’in kızı bizzat babasının bu askısını duvardan sökmüş ve “Kur’an’ın karşısında artık bunların bir değeri kalmamıştır” demiştir.

İşte mucizeliğiyle Allah’ın kelamı olduğu ortaya çıkan Kuran’da “göklerin ve yerin bitişik olduğu..” ifade edilmesi, müşrikler için Allah’ın sonsuz kudret ve ilminin bir delili olarak kabul edilmesi gerekir. İşin tam mahiyetini bilmeseler de bu harika yaratılış öyküsü, ortağa ihtiyacı olmayan bir yaratıcının varlığına delil olarak görülebilir. (krş. Zemahşeri, ilgili yer)

d) Ayette “rtk”, adem/yokluk, “ftk” varlık manasına da yorumlanabilir.

Buna göre ayette, “göklerin ve yerin yokluk karanlığından varlık aydınlığına nasıl çıkarıldığını görmezler mi/bilmezler mi?” mesajı verilmiştir. Bunu kâfirlerin de bildiği bir husus olduğu açıktır.

İşte ayette bu harika işleri yapan Allah’a ortak koşmanın bir cehalet olduğuna vurgu yapılmıştır. (bk. İbn Aşur, ilgili yer)

Buna mukabil,  çağımız ilminin ulaştığı şöyle bir gerçek de ayetten anlaşılabilir:

Kâinat başlangıçta bir gaz bulutu halinde idi. Sonra bu maddeden küreler şeklinde cisimler fırlamıştır. Dünyamız da bu cisimlerden biridir. Güneşten ateş halinde kopan dünya yavaş yavaş soğuyup kabuk bağlamıştır. Oluşum sırasında dünyadan yükselen gazlar ve buharlar, yağmur şeklinde tekrar dünya üzerine dökülmüş ve bundan da denizler, okyanuslar meydana gelmiştir. (bk. Meraği, ilgili ayetin tefsiri;  Kırca, Celâl, Kur'an-ı Kerim ve Modern İlimler, 129-133)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun