Hücre tesadüfen meydana gelebilir mi?
- Hücrenin tesadüfen oluşabilmesi hakkında
- Bir Evrim sitesi, DNA’nın nasıl meydana geldiğiyle alakalı makaleler yazmış, bunlara sitenizde özel cevap verirseniz sevinirim benim simdi cevaplamanızı istediğim sorular şunlar:
A) Aminoasitlerin bir tanesi bile yanlış dizilse hayat olmaz kavramı yalandır. Bu durumda 10 üzeri 400’de bir ihtimali nasıl anlamalıyız ya da şöyle sorayım, kaç tane aminoasit hatalı dizilirse protein oluşmaz?
B) Protein protein üretemez diye biliyorum. Peki evrime göre bütün proteinler zamanla tesadüfen mi oluşmuştur?
C) DNA’da üç buçuk milyon nükleotid var, bunlardan bir tanesi hatalı dizilse mutasyon olabiliyor bilgisi doğru mu?
- Öyleyse evrimci iddiaya göre ilk balık kusursuz bir DNA ile oluştu diyebilir miyiz?
D) DNA neden tesadüfen oluşamaz?
E) Elementlere elektrik verildiğinde aminoasit oluştuğunu duymuştum, bunu evrime delil sayanlara ne diyebiliriz?
Değerli kardeşimiz,
Soru:
10 üzeri 400’de bir ihtimali nasıl anlamalıyız?
Cevap:
Bunun manası, tesadüfen bir proteinin meydana gelme ihtimali, bir rakamının önüne 400 tane sıfır koyarak elde edilen sayıda bir ihtimaldir. Böyle bir rakamı okumak mümkün değildir. Bunun matematik manası, böyle bir şey olmaz ve meydana gelmez demektir.
Kaldı ki, ikinci bir protein için yine aynı ihtimal söz konusudur. Bir saniyede bir hücre içerisinde üç bin değişik reaksiyon meydana geliyor. Her reaksiyonun tesadüfen meydana gelme ihtimali, önünde 400 tane sıfır konan bir rakamın ifade ettiği manada bir ihtimaldir. Bu da hiçbir olayın tesadüfen meydana gelmediğinin ve gelemeyeceğinin matematik ifadesidir.
Soru:
Kaç tane aminoasit hatalı dizilirse protein oluşmaz?
Cevap:
Bir tane amino asit hatalı dizilse, ya hiç protein teşekkül etmez ya da istenen protein meydana gelmez. Burada mühim olan istenen proteindir. Proteinler canlılara özeldir. Doku uyuşmazlığının esası zaten budur. Vücut o proteini yabancı madde kabul eder.
Soru:
Peki, evrime göre bütün proteinler zamanla tesadüfen mi oluşmuştur?
Cevap:
Bir eser varsa mutlaka bir ustası olacaktır. Bütün varlıkların ustası, yani yaratıcısı da Allah’tır. Onlar Allah’ı kabul etmedikleri için, varlıkların meydana gelmesini ya tesadüfe ya da tabiata havale ediyorlar.
Soru:
DNA’da üç buçuk milyon nükleotid var. Bunlardan bir tanesi hatalı dizilse mutasyon olabiliyor bilgisi doğru mu? Öyleyse evrimci iddiaya göre ilk balık kusursuz bir DNA ile oluştu diyebilir miyiz?
Cevap:
Mutasyon canlıların mükemmel hale gelmesine değil, bir takım anormalliklerine ve bozulmalarına sebep olur. Mutasyon, sistemde bozulma ver anormalliktir.
Canlının içinden veya dışından gelebilecek etkiye göre mutasyon teşekkül eder ve bu etkilere göre mutasyonun farklı dereceleri olabilir. Etki derecesi fazla olursa, o canlı daha embriyo safhasında ölür.
İlk balık ile son balık arasında DNA bakımından bir fark yoktur. İlk balık hangi genetik yapıya sahipse, son balık da o genetik yapıya sahiptir.
Soru:
DNA neden tesadüfen oluşamaz?
Cevap:
Sen hangi şehirde yaşıyorsan, o şehirdeki bütün elektrik hatları ve sistemleri, su kanalları, temiz ve atık su boruları, yollar ve kaldırımlar, binalar, fabrikalar, alet ve edevatlar, senin üstündeki elbise ve ayağındaki ayakkabı tesadüfen yapılmadığı, bir ustayı gerektirdiği için, DNA da tesadüfen oluşmaz.
Anladın mı şimdi DNA niçin tesadüfen oluşmazmış.
Bir varlığı veya eseri ustasız ve sahipsiz kabul etmek ahmaklıktır. Son derece planlı ve programlı yapılmış bir elma çekirdeğinin hücreleri içerisindeki bir DNA molekülü veya insanın bütün genetik özelliklerini ihtiva eden ve hücrelerinin içerisine yerleştirilmiş bulunan bir DNA molekülünü, sahipsiz ve ustasız kabul edip tesadüfe veren adama ebedî cehennem azabı bile az gelir.
DNA’nın tesadüfen meydana geldiği iddiasının ne ilmi bir delili ve ne de akli bir yolu vardır. Sadece bir safsata ve Allah’ı inkâr için uydurulmuş bir hurafeden ibarettir.
Soru:
Elementlere elektrik verildiğinde aminoasit oluştuğunu duymuştum. Bunu evrime delil sayanlara ne diyebiliriz?
Cevap:
Bu hadise yaklaşık 70 yıl önce bir kimya yüksek lisans öğrencisinin yaptığı deneyle ilgilidir. Bunun evrime delil olacak tarafı yoktur. Stanley Miller Deneyi olarak bilinen hadisenin aslı ve değerlendirilmesi şöyledir:
Stanley Miller Deneyi
Bir kimya öğrencisi olan Stanley Miller, 1953 yılında Şikago’da; metan, amonyak ve hidrojeni su içerisinde çözerek bir cam balona koyup elektrik deşarjına tâbi tutmuştur. Miller, o devirde dünyada bulunması varsayılan karışımları ve enerji kaynaklarını kullanmıştır. Miller ultraviyole ışınlarının yanı sıra, atmosfer hareketlerinden dolayı ortaya çıkan şimşekleri, yani elektrik deşarjını enerji kaynağı olarak almıştır. Bu denemede 24 saat içinde birçok bileşiğin yanı sıra, tabiatta çok bulunan üç amino asit teşekkül etmiştir. Bunlar; glisin, asparagin ve alanindir.
Stanley Miller Deneyinin Değerlendirilmesi
Miller’in deneyi birkaç yönden tenkit edilmektedir:
1. Miller’in aletlerinin can alıcı kısmı soğuk tuzaktır. Bu yapı kimyevî tepkimelerden hasıl olan ürünleri toplama ödevi görüyordu. Şayet soğuk tuzak kullanmamış olsaydı, o amino asitler, elektrik kıvılcımları tarafından parçalanacaktı. Halbuki Miller’in bu koruyucusuna benzeyen bir vasıta, ilkel yeryüzünde yoktu.
2. 1980 yılından sonraki literatürler, ilk dünya şartlarının zannedildiği gibi; metal, kaya ve buzun homojen karışımı olmadığını, ilk atmosferin metan, amonyak ve hidrojenden meydana gelmediğini göstermiştir. Son çalışmalarla o zamanlar dünyanın çok sıcak olduğu, ergimiş nikel ve demir karışımından meydana geldiği belirtilir. O devirdeki atmosferde daha çok azot, karbondioksit ve su buharı karışımı olması gerektiği kanaati yaygındır. Halbuki bunlar, organik moleküllerin teşekkülü için amonyak ve metan kadar uygun değildir.
3. Stanley Miller, ilk atmosferde oksijen bulunmadığını farzederek deneyinde oksijen kullanmamıştır. Çünkü oksijen, oksidasyon sebebiyle amino asitlerin teşekkülüne mani olur. Halbuki fotoliz olayı ile su ve karbondioksitten oksijen açığa çıkmaktadır. Su ve karbondioksit ultraviyole ışını tesiri ile parçalanır. Zira, ilk atmosferde ozon (O3) tabakası olmadığından yeterli miktarda ultraviyole ışığının yer yüzüne ulaştığı kabul edilmektedir.
H2O + UV fotonu OH- +H+
OH- + OH- H2O+O= ý Fotoliz
CO2 + UV fotonu CO+O=
4. Canlı bünyesinde bulunan bütün proteinler levo (sol elli) amino asitlerdir. Şimdiye kadar hiçbir canlıda dekstro (sağ elli) amino aside rastlanmamıştır. Stanley Miller’in deneyinde hem levo ve hem de dekstro amino asitler hasıl olmuştur. Halbuki dekstro amino asitleri canlı yapı ve fonksiyonunu bozucu tiptedir.
Sonuç olarak;
Yaklaşık 70 yıl önce bir kimya öğrencisi tarafından yapılan ve hakikati yansıtmayan bir deney kasıtlı olarak evrime delil gösterilmektedir. Her şeyden önce ortada bir düzenek vardır. O düzenekleri koyan ve kuran ve belirli oranlarda karışımı sağlayan birisi vardır. Kâinattaki bütün teşekkülleri tesadüfe veren evrimciler, bu deneyi niye tesadüfen veya kendi kendine olmuştur demiyorlar? Bu deneyi yapan varsa, bu kâinatı da yapan ve yaratan, her şeyi yerli yerine koyan vardır.
Evrimcilerin iddia ettiği gibi, cansızlardan kendiliğinden hayat ortaya çıkmaz. Çıkmayacağını onlar da biliyorlar. Onun için 70 yıldır o konuda bir şey yapmadılar ve yapamadılar. Ama Allah, cansız elementlerden canlıları halk etmiştir ve her an etmektedir.
Sen evrimcileri değil, kâinatta olan hadiseleri dinle ve Allah’ın yarattığı eserleri incele ve düşün. Hepsi de sonsuz bir ilmin, sonsuz bir iradenin ve sonsuz bir kudretin eseri olduğunu güneş gibi göstermektedirler. Evrimcileri değil, onları dinle.
Kendi vücuduna bak. Hangi organı lüzumsuz ve gereksiz görüyorsun? Gözlerin mi lüzumsuz? Kulaklarının şeklini mi beğenmiyorsun? Ağzının ensende veya omzunda olmadığına şükret. Sende aklın, hayalin, muhabbet ve sevginin varlığını hangi elementte vereceksin? Bütün bunlar doğrudan Allah’ın lütfu ve ikramı değil mi? Hele ruhunun varlığını neyle izah edeceksin? Hangi serveti vererek bu beden nimetlerini aldın? Bütün bunlar Allah’ın varlığını ve birliğini sana göstermiyorsa, evrimcilerin safsataları ve yalanları arkasına düşebilirsin. O karanlıklı ve ızdıraplı âlem sana dünyada da ahirette de sıkıntı, ızdırap ve pişmanlıktan başka bir şey vermeyeceğini ve vermediğini, şimdi düşünüp anlayamıyorsan merak etme çok kısa bir süre sonra kabre girince anlarsın.
Evrimciler değişik sebeplerle Allah’ı inkar ettirmeye gayret ederek cehenneme adam topluyorlar. Onların insanın ve kâinatın yaratılışı konusunda ileriye sürdükleri iddiaların hiçbirisinin ilmi olarak ne aslı vardır ve ne de esası.
Cennet adamı istediği ve beklediği gibi, cehennem de adam istemekte ve beklemektedir.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Yaratılışta tesadüfün hissesi var mıdır?
- Hücreyi oluşturan parçalar tesadüfen birleşip bir Zara girip ...
- İnsan beyin hücrelerinin genetik yapısının genetik değişim evrim ...
- Laboratuvarlarda canlı hücre yapılabilir mi?
- Craig Venterin, yapay DNA' yı bakteriye mi, hücreye mi nakletti ...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- 11 aminoasit sentezlenmesi iddiası doğru mu?
- Panspermia ve yabancı gen evrime delil olur mu?
- Tür içi ve türler arası evrimle ilgili sorulara cevap var mı?
- Harverde’da yapılan keşif İslamiyet’i destekler mi ters mi düşer?
- Evrime delil olarak gösterilen "Miller-Urey Deneyi" hakkında bilgi verir misiniz?
- Hayatın Kökeni
- Miller Urey Deneyine verdiğiniz cevaba yapılan itiraza ne dersiniz?
- Aminoasit, Protein Güneş ile Bitkiler ve DNA Arasında ki Münasebet Teadüfü Reddediyor(Bilim Yaratılış Diyor- 38)
- Hayat, yeryüzünde ilk defa nasıl meydana gelmiştir?
- Aminoasit ile Enzimlerin Doğru Şekil ve Sırasını Kim Tercih Ediyor? (Bilim Yaratılış Diyor- 37)