Ebu Hanife, bir kişi tevhid ilminin inceliklerinden birinde tereddüt ederek beklerse kafir olur, demiş midir?
- Ebu Hanife’nin "Fıkhu’l-ekber" isimli eserinde, bir kişi tevhid ilminin inceliklerinden bir güçlükle karşılaşırsa bir alim buluncaya kadar beklesin. Tereddüt ederek beklerse kafir olur, fetvasını nasıl anlatmalıyız?
- Aklımıza Allah ile ilgili gelen sorular buna dahil midir?
Değerli kardeşimiz,
Bizim görebildiğimiz kadarıyla, İmam Azam'ın ilgili yerdeki ifadesi -sorudaki az bir farkla- şöyle tercüme edilebilir:
“Bir kişi tevhid ilminin inceliklerinden bir güçlükle karşılaşırsa, kendisine konuyu soracağı bir alim buluncaya kadar, Allah katında (kendi gücü nispetinde kanaat getirdiği şekilde) doğru olduğuna itikat (iman) etmesi gerekir. Bu konuyu (bir bilene) sormayı tehir edemez. Bu tereddütlü halinde bekleyemez. Eğer (bu tereddüt halinde) beklerse kafir olur.”
- Burada şu noktalar ön plana çıkmaktadır:
a) Tevhide dair bir konuda tereddüde düşen bir kimsenin, o anda soracak bir alim yoksa, kendi gayretiyle/bilgi birikimiyle Allah katında savab/doğru olduğuna inandığı şekilde iman edip tereddüdünü gidermesi gerekir.
b) Bu merhaleden sonra en kısa zamanda bir alimi bulması ve problemini çözmesi şarttır.
c) Böyle bir tereddüt halinde kalmaya devam etmesi caiz değildir. Aksi takdirde, onun bu tereddütlü halde bulunmaya devam etmesi, bir nevi “küfre rıza” manasına geldiğinden, dinin dışına çıkması kaçınılmaz olur.
d) Aliyyu'l-Kari, “Kişinin tereddüt ettiği anda (bir alim buluncaya kadar) Allah katında (kendi gücü nispetinde kanaat getirdiği şekilde) doğru olduğuna inandığı” konusunu “icmali bir şekilde iman etmesi gerekir” şeklinde açıklamıştır. (bk. Şerhu kitabi “el-Fıkhu’l-Ekber”, 165)
Bu ifadeden şunu anlayabiliriz: Örneğin, bir kimse “Allah’ın geçmiş ve gelecekle ilgili her şeyi ezeli ilmiyle bilip bilmediği”nde tereddüt ederse, bu konuda genel bilgilerine dayanarak -detaylara girmeden- icmali bir şekilde “Allah’ın her şeyi bildiğine” iman etmesi gerekir.
Veya: “Allah’ın insanın cüzi iradesini yaratıp yaratmadığı”nda tereddüt ederse, derhal, detaylara girmeden icmali bir şekilde “Allah’ın her şeyi yarattığı”na iman etmesi gerekir. Çünkü, icmal ile de olsa böyle bir itikada sahip olmayan kimse, ister istemez iman konusunda tereddüt içindedir, demektir.
İmanın tereddüde tahammülü olmadığı gibi, tereddütlü bir halde beklemeyi kabul eden kimse dolaylı olarak küfre rıza göstermiş olur. İmam-ı Azam bu muazzam inceliğe dikkat çekmiştir.
e) Bununla beraber, bu cehalet asrında, böyle bir tereddüt geçiren kimse, icmali bir iman cihetini düşünecek durumda değilse, hiç olmazsa, samimi bir şekilde: “Ben bunu şu anda bilemiyorum. En doğrusunu Allah bilir. Ben bunun doğrusunu ilk fırsatta öğreneceğim…” şeklinde bir düşünceyle küfre girmekten kurtulacağını ümit ediyoruz.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Kur'an'ın mahluk olduğuna dair Peygamberimiz ne söylemiştir?
- Allah irade sıfatıyla, diğer sıfatlarıyla yaptıklarını irade eder mi?
- Kudret ve irade sıfatı ezelde taalluk edip bir daha taalluk etmez mi?
- Allah'ın kelamı ses ve harflerden oluşmaz ne demektir?
- Allah'ın zatı ve sıfatları sonsuz güzellikte midir?
- Allah'ın bizi sonradan yaratmasına mahluk diyemiyorum, kadim de değil, bunu nasıl anlatmalıyız?
- Saltanat-ı Uluhiyet, Saltanat-ı Rubûbiyyet, Saltanat-ı Hâlık’ıyet, Saltanat-ı Rezzakiyet, Saltanat-ı Malikiyet ne demektir?
- Allah'ın sıfatları Allah'ın zatındandır, ne demek?
- Allah, varlığı mümkün olmayan/mümteni şeyleri de yaratabilir mi?
- Allah'ın her işinde bir hikmet var mıdır?