Cennetin dereceleri Kur'an ayetleri kadar var mı?

Tarih: 12.11.2016 - 01:04 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Cennetin dereceleri Kur’ân-ı Kerîm’in âyetleri kadardır. Her bir âyet bir derecedir. Her bir derecenin arası sanki gökle yerin arası miktarındadır. Derecelerinin arası o kadar yüksektir, bu en sonunda âlâ-i illiyyîn denilen yere kadar çıkar. Âlâ-i illiyyîn cennetin en yüksek makamı, en yüksek mertebesidir. Buranın yetmiş bin direği vardır, her birisi yakuttandır ve nuru, nice günlük gecelik mesafeden etrafa saçılır.”

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Buhari’de verilen bilgiye göre, Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

“Cennette yüz derece vardır. Allah onları kendi yolunda cihad edenler için hazırlamıştır. Her iki derece arası, gök ile yer arası kadardır.” (Buhari, h.no.2790; İbn Hacer, 6/12)

- Hz Aişe'den gelen bir rivayete göre Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurdu,

“Cennetin  derecelerinin sayısı, Kur'an ayetlerinin  sayısı kadardır.” (bk. Hakim, Beyhaki, Şuabul-iman, 3/ 380, Avnu'l-Mabud, 4/237)

Hakim’in bu rivayet için “senedi sahih, fakat metin yalnız bu senetle geldiği için şazdır” dediği nakledilmiştir. (bk. Beyhaki, a.g.y; Suyuti, el-Havi lil-fetava, 2/114)

- Deylemi de “Cennetin derecelerinin sayısı, Kur'an ayetlerinin  sayısı kadar olduğunu” bildiren bir rivayete yer vermiştir. Ancak, İbn Main, senedinde yalancı bir ravinin olduğunu bildirmiştir.(bk. el-Havi lil-fetava, a.y.)

- Tirmizi’nin “Hasen Sahih” dediği bir hadis rivayeti de şöyledir:

“Kur'an ehli (yani onu okuyan, onunla amel eden) cennete girdiği vakit, kendisine: 'Oku ve yüksel!' denilir. O da okur ve yükselir. Her ayet için bir derece verilir. Böylece o bildiği ayetleri sonuna kadar okur (ve her biri için bir derece alır).” (Ebû Dâvûd, Vitr 20; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân, 18)

- İslam alimleri “cennetin derecelerinin yüz (veya ayetlerin sayısı) kadar” olduğunu bildiren bu farklı iki rivayeti uzlaştırmak için “buradaki sayılar gerçek değil, çokluktan kinaye olduğunu” söylemişler. (Tuhfetul-ahvezi, 7/198)

Demek ki, insanın dünyada işlediği hayırlı işler ve güzel davranışlar onun hem cennete girmesine, hem cennette elde edeceği mevki ve makamına vesile teşkil eder.

Bilindiği gibi, cennet ve cehennem bu geçici dünyadaki hayatımızın ebedî alemdeki karşılığıdır. Herkes cenneti ya da cehennemi kendisi bu dünyada iken kazanır veya kaybeder.

Kur'an dostları, Kur'an’ı hafız olarak veya olmayarak okumaya devam eden, işlerini onunla düzene koyan, davranışlarını ona uygun yapan, onun ahlâkıyla ahlaklanıp, edebiyle edeplenen kimselerdir. Onlar okudukları ve hayat kitabı haline getirdikleri bu Kur'an sayesinde cennette üstün derecelere ulaşacaklar ve Allah’a yakın kullar arasına gireceklerdir.

İbni Hacer el-Askalani’ye göre bu büyük sevaba nail olacak kimseler, Kur'an hafızı olup, onun edasını ve kıraatini gerektiği şekilde yapanlardır. Çünkü mutlak anlamıyla "sahibu’l-Kur'an" tabiri hafız olanlar için kullanılır.

Ancak Alî el-Kârî bu değerlendirmenin doğru olmadığını ve hadislerin zahir anlamlarına da uygun düşmediğini söyler. Ona göre bu olay, cennette cereyan etmekte olup, dünyadaki durumla doğrudan bağlantılıdır. Dolayısıyla bunu Kur'an’ın ahkamıyla bağlantılı kılan hadisler dikkatten uzak tutulamaz. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm)'in bu konuda pek çok hadisi olup bunlardan birinin anlamı şöyledir:

“Kim Kur'an’ı okur ve onu güzelce ezberler, helalini helal, haramını haram kabul ederse, Allah bu sayede o kimseyi cennetine sokar. O kişi de kendi ailesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat eder.” (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 13; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 148)

Kur'an’ın ve sünnetin genel prensiplerinden hareket ederek konuya yaklaşmak gerekirse, hadiste anılan mertebe, bir kimsenin Kuran’ı sadece hıfz ve tilâvet etmesiyle değil, bilgisi ve ilmî mertebesi, emir ve yasaklarına uymasıyla orantılı olarak kavuşacağı en üstün makamdır.

Sahabe arasında Hz. Ebû Bekir’den daha hafız olan, Kur'an’ı ondan daha çok okuyan kimseler vardı. Fakat Ebu Bekir, Allah’ı ve O’nun kitabını bilmede, onu düşünüp tefekkür etmede ve Kur'an’a göre hareket etmede onların hepsinden önde olduğu için, kesinlikle sahabenin en faziletlisi idi.

Elbette okunan her Kur'an harfi için en az on sevap verilecektir ve hiçbir iyilik zayi olmayacaktır. Ancak, bir insanın okuduğu Kur'an’ın kalbine ve gönlüne hiçbir tesiri olmaz, onun davranışlarına Allah’ın kitabının hükümlerinden bir şey yansımaz, ahlâk ve edebini etkilemezse, böyle bir kimse ahirette çok üstün mertebeler de kazanamaz.

Ayrıca cennette herkesin ameli miktarınca Kuran okuma imkânı olacağına göre, böyle bir kimseye orada da bir imkan tanınmayacağı söylenebilir.

İşte kişinin mertebesinin okuduğu ayetin son noktasında olmasının anlamı, dünyada Kur'an’la alâkası ne kadarsa, ahirette o kadar ayet okuyacağının ve ona göre bir mertebe kazanacağının bildirilmesinden ibarettir.

Diğer taraftan hayatını ve davranışlarını Kuran’a uygun işleyen kimse, hafız olmasa bile veya yüzünden okumasa bile, sürekli Kuran okuyor gibi bir muameleye tabi tutulur.

Nitekim Cenâb-ı Hak: “Bu Kur’an çok mübârek bir kitapdır. Onu sana indirdik ki âyetlerini düşünsünler ve aklı selim sahipleri öğüt alsınlar” buyurmuştur. (Sâd, 38/29)

Özetle:

- Kur'an hafızı olmak ve onu güzel tilâvet etmek bir fazilettir. Ancak bunun Kur'an’ın ahkamını uygulamakla teyit edilmesi gerekir.

- Kur'an hafızı olan, onu güzel okuyan, ahkâmıyla amel eden, ahlâkıyla ahlaklanıp edebiyle edeplenenlere "sahibü’l-Kur'an" denilir.

- Dünyada Kur'an okuyanlar, cennete girince orada da Kur'an okuyacaklardır.

- Kur'an dostlarının cennetteki mertebesi okudukları Kur'an miktarınca olacaktır. Herkes ameli miktarınca Kuran okuma imkanına sahip kılınacaktır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun