Kur'an okurken veya dinlerken nasıl bir hava ve ruh hali içinde olmalıyız?

Tarih: 08.09.2016 - 05:49 | Güncelleme:

Soru Detayı

- "Seleften hiç kimse Kuran-ı Kerim’in tilâveti sırasında bayılıp düşmezdi" şeklinde Esma (ra) tarafından bildirilen sözde geçen bayılmaktan kasıt nedir?
- Bayılanlar niçin bayılıyordu?
- Kuran okurken veya dinlerken nasıl bir hava ve ruh hali içinde olmalıyız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sözün tamamı şöyledir:

“Seleften hiç kimse Kur'an-ı Kerim’in tilâveti sırasında bayılıp düşmezdi. Onlar ağlarlar ve ürperirlerdi. Sonra bedenleri ve kalpleri zikrullah için yumuşardı.” (bk. Kütüb-ü Sitte Tercümesi, 4/448)

"Seleften hiç kimse Kur'an-ı Kerim’in tilâveti sırasında bayılıp düşmezdi." ifadesinden maksat şudur:

Sahabe veya Selef Kur'an okunurken şov yapmazdı. Okunan ayetlerdeki derin anlamları tefekkür ederek içselleştirirdi ve derinliği kendi içinde yaşardı. Ayılıp bayılmazdı, tribünlere oynamazdı...

Ancak şunu ifade eldim ki, ayetlerin muhtevasından etkilenip, bu etki neticesinde, bayılma niyeti olmadan ve bu düşünceyi aklına bile getirmeden gerçekten bayılanlar, elbette bu ifadenin içine girmezler.

Nitekim İmam-ı Nevevi de Seleften bazı kimselerin Kur'an okurken bayıldıklarını, bazılarının ise vefat ettiklerini ifade etmiştir.

Demek ki Kur'an okurken veya dinlerken bayılanların hepsi aynı değildir.

“Ağlaya­rak yü­züs­tü sec­de­ye ka­pa­nır­lar. İş­te Kuran, on­la­rın say­gı­sı­nı böy­le ar­tırır.” (İsra, 17/109) 

Peygamber Efendimiz de (asm) şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz bu Kur’an, hüzünle inmiştir. Artık onu okuduğunuz zaman ağlayınız. Ağlayamazsanız kendinizi ağlamaya zorlayınız.” (İbni Mâce, İkâme, 176) 

Sahabe, Peygamber Efendimiz (asm)’in namazda ağlamaktan dolayı göğsünden tencerenin kaynarken çıkardığı uğultu gibi bir ses çıkardığını rivayet etmişlerdir. (Ebû Dâvûd, Salât 156)

Allah Resûlü (asm) “Ben Kuran’ı başkasından dinlemeyi severim” diyerek Abdullah b. Mes’ud’dan (r.a) kendisi için Kur’an okumasını istemiştir. İbni Mes’ud Nisa Suresi’nin 41. ayetine geldiğinde Efendimiz (asm) ona yeter demiştir.

Bunun üzerine İbni Mes’ud dönüp Allah Resülü’ne baktığında iki gözünden de yaşlar aktığını görmüştür. (Buharî, Fedâilu'l-Kur'ân 32) 

Eğer kişi Kur'an okurken ağlayamıyorsa, Kur'an’da geçen tehdid, vaid ve azap ayetlerini veya kıyamet ve cehennem sahnelerini inceden inceye düşündükten sonra, Allah’ın emir ve yasaklarındaki eksikliklerini düşünmeli ve bu suretle kalbinde bir hüzün hasıl olmasını temin etmelidir. Çünkü kalpteki bu hüznün neticesinde gözyaşları dökülmeye başlayacaktır.

Hüzün ve gözyaşıyla Kur'an okumanın bir diğer yolu da kimsenin olmadığı gece vakitlerini seçmektir.

Efendimiz (asm) başka bir hadislerinde de: “İnsanların en güzel Kur’ân okuyanı, Kur’ân okurken ciddî bir hüzün içinde okuyanıdır”(Münâvi, Feyzu’l-kadir, 2/529) buyurarak, Kur'an okuyan bir kimsenin nasıl bir hava içinde Allah’ın ayetlerini tilavet ve tefekkür etmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Mümin, Cenab-ı Hakk’ın kullarına en büyük bir ihsanı olan Kuran’ı, en saygılı bir eda ile, saygı dolu bir hisle, en saygılı nağmelerle ve en saygılı olduğu bir ruh haleti içinde okumaya çalışmalıdır. Çünkü her kelamın kıymeti onu söyleyenin kıymeti nispetindedir.

Kur'an-ı Kerim bütün âlemlerin yaratıcısı ve bütün kemal sıfatlarla muttasıf olan Azamet ve Celal Sahibi Cenab-ı Hakk’ın kelamı olduğuna göre, Onu okuyan kimse bunun şuurunda olmalıdır.

İkrime’nin (r.a), Kur’an okumak için Mushaf’ı açtığında onu tazim duygularıyla dolduğu ve: “Bu benim Rabbimin kelâmıdır” diyerek düşüp bayıldığı rivayet edilmiştir.

Peygamber Efendimiz (asm): “Kur'an okuyan bir insan, Allah ile konuştuğunu söylese ve yemin etse, yemininde yalancı olmaz.” buyurmuştur.

Amiriyle veya hocasıyla konuşan bir insan bile kendine çeki düzen vererek saygısızlık sayılabilecek her türlü hareketten uzak durduğuna göre, konuşulan kimse Cenab-ı Hak olursa elbette öncelikle insanın hal ve tavırlarından saygı dökülmeli sonra da kalbini her türlü dünyevi meşgaleden tecrid ederek huzur-u kalb ile tilavetine devam etmelidir.

Çünkü Kur'an’dan istifade edebilmek, öncelikle ona açık durmaya ve bütün gönlüyle ona yönelmeye bağlıdır.

Kaf Suresinde geçen bir ayet buna işaret etmektedir:

“Bu Kuran, kalbi ona açık olanlar ve gözünü Kur'an’a dikip ona kulak verenler için bir öğüttür.” (Kaf Suresi, 50/37)

Peygamber Efendimiz (asm);

“Kur'an-ı Kerim’den tek bir harf okuyana bile bir sevap vardır. Her hasene on misliyle değerlendirilir. Ben ‘elif, lâm, mîm' bir harf demiyorum. Aksine 'elif' bir harf, 'lâm' bir harf, 'mîm' de bir harftir.” (Tirmizî, Sevabü'l-Kur’ân, 16)

buyurarak, Kur'an okuyan bir kimsenin harf başına en az on sevap kazanacağı müjdesini vermiştir.

Kur'an-ı Kerim’in lafız ve ibarelerini okumak kişiye çok sevap kazandırsa da asıl olan onun mana ve muhtevasını anlamak suretiyle Kur'an’ı hayatımıza hayat kılmaktır.

Kur'an’da geçen birçok ayeti kerime bizi Kur'an’ı tefekkür, tedebbür ve teemmül etmeye çağırmıştır. Bunlardan birkaçı şu şekildedir:

“Böylece Allah size âyetlerini açıklıyor ki dünya ve âhiret hakkında düşünesiniz.” (Bakara, 2/219, 266)

“Kur'an’ı gereği gibi düşünmeyecekler mi?” (Nisa, 4/82)

“Biz sa­na feyizli ve be­re­ke­tli bir ki­tap in­dir­dik ki, in­san­lar onun ayet­le­ri­ni iyi­ce dü­şün­sün­ler ve ak­lı ye­rin­de olan­lar ders ve ib­ret al­sın­lar.” (Sa’d, 38/29)

Kur'an’ın dili Arapça olduğu için, bu dili bilmeyenler doğrudan Kur'an’ın manasını anlayamazlar. Ancak bu durumda olan kişilerin de meal ve tefsirler aracılığıyla Kur'an’ı anlamaya çalışmaları gerekir. Çünkü Kur'an-ı Kerim;

- Peygamber ve geçmiş kavimlerin kıssalarından cennet, cehennem ve ahiret ahvaline;

- Ahkâmla ilgili ayetlerden, Allah’ın ululuk ve azametini, isim ve sıfatlarını izah eden ayetlere;

- Allah’ın bize bahşettiği nimetlerin izahından, iman hakikatlerinin ispatına kadar ihtiva ettiği hakikatlerle bizim için dünya ve ahiret saadetini temin edecek bir Kitap’tır...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun