Kur'anı'ın Yedi Lehçe üzere okunması ne demektir?

Tarih: 12.05.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu durum Kur'an'ın değiştirildiği anlamına mı gelir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

- “Kur’an yedi harf üzere indirildi.” mealindeki hadis-i şerif, farklı değişik “yediler” olarak yorumlanmıştır ki, lehçeler de bunlardan biridir. Yani, lehçe farklılığı yüzde yüz kesin değildir. Tabii ki yorumlarda önemli bir yere sahiptir.

"Yedi Harf" Müslümanlara Kur’an-ı Kerimi iyice okuyup anlamaları için verilmiş bir ruhsattır. Nitekim konu ile ilgili hadislerde; bu durum açıkça vurgulanmaktadır. Bu ruhsatla Kur’an’ın süratle yayılması ve Müslümanların dini kolayca anlayıp benimsemeleri hedeflenmiş olmalıdır.

"Yedi Harf" ruhsatı uyarınca, çeşitli şekillerde okunmasına izin verilen kelimeler, Kur’an’ın az bir kısmını teşkil eder. Kur’an’ın büyük bir kısmın da böyle okuyuş vecihleri yoktur. Yedi Harf’ten vecihler çelişki ve tezatla ifade edilemez. Kolaylık ve rahmet olarak değerlendirilmelidir.

Yedi Harf, Kur’an kıraatinde çeşitliliği ifade eder. Tenakuz ve zıtlığı ifade etmez.

Yedi harf terkibinde geçen “es-Seb’a”dan maksat yedi sayısı değildir. Kesretten kinayedir. Çünkü yedi, yetmiş, yedi yüz gibi yedili sayılar bütün dillerde olduğu gibi Sami dillerinde de kesretten kinaye olarak kullanılır.

Kur’an-ı Kerim’in Yedi Harf üzere indirilmiş olması, yazılış konusunda değil, kıraat konusunda kolaylıktır. O günün şartlarında yazı üslubunun gelişmediği, yazı malzemesinin fazla bulunmadığı, daha da önemlisi şifahi kültüre dayalı olan yani okuma yazmanın yaygın olmadığı bir toplumda Kur’an’ı ezberleyebildikleri ve okuyabildikleri kadarıyla okuyan ve bu arada şive, uslub v.s. farklılıkları nedeniyle değişik okuyan insanların okuyuşlarından kaynaklanan bir meseledir. Çünkü özellikle okuma yazma bilmeyen bazı Arapların şifahi olarak Kur’an okumaları hayli zor ve meşakkatli oluyordu. Yedi Harf meselesi bu konuda verilmiş bir ruhsattır. Ve bu ruhsat yazı ve imla konusundaki farklılıkları değil, okuyuştaki vecihleri içermiş olsa da aynı manayı ifade eden farklı kelimelerle de okunduğu anlaşılmaktadır. Çünkü;

Kur’an-ı Kerimin yazılması, Mekke döneminde Kureyşli katipler tarafından, Medine döneminde ise bir grup Ensar tarafından icra edilmekte idi. Ve bu iş Hz. Peygamber (asm)'in hayatında tamamlanmıştır. Hz. Ebu Bekir zamanında kitap haline getirme ameliyesi ile Hz. Osman döneminde ise istinsah işlemleri tamamlanmış ve Müslümanların egemenliğinde bulunan bazı beldelere gönderilmiştir.

Bu günün şartlarında yazımı, harekesi, imlası tamamlanmış bir metni (Kur’an’ı) farklı şekillerde farklı kelimelerle okumak mümkün değildir. Çünkü ortada insanların okuyabilmeleri için bütün ameliyesi tamamlanmış bir Mushaf (Kur’an) bulunmaktadır.

Cevap 2:

- Bu lehçe farklılığı sanıldığı gibi öyle fazla değildir. Kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla, belli birkaç kelimeye münhasır gibi görünüyor. Örneğin Abdullah b. Mesud’un “el-ı’hn” kelimesini “el-savf” olarak okuması.  Ki, bu ikisi de “yün” anlamına gelir. Ancak, bunun bir açıklama anlamında olma ihtimali kuvvetlidir. Bu konu daha önceki cevaplarımızda vardır.

- Kaynaklara baktığımızda, soruda yer alan; “çünkü bu lehçe farklılıklarından dolayı insanlar birbirini öldürdüler” ifadesi, pek isabetli olmadığını görürüz.(bk. Menahilu’l-İrfan, 1/178).

- Hz. Osman’ın Kur’an’ı bir nusha halinde yazmasına sebep olarak gösterilen misaller iki elin parklarını geçmez. Bu konuda daha çok, “Ennellahe berîün mine’l-müşrikine ve resulühu” şeklindeki Tevbe suresinin 3. ayeti misal verilir. Bu ayetin meali: “Allah da resulü de müşriklerden beridir.” şeklindedir. Ancak, burada yer alan “Resûlühu” kelimesi, “Resulihi” şeklinde okuyanlar olmuş ki, ayetin manası “Allah müşriklerden de resulünden de beridir.” şeklinde olur. Bu ise, tamamen bozuk bir anlamdır.

- Bu “yedi harf” meselesi, ister “lehçe ihtilafı”, ister başka bir adla adlandırılmış olsun, -birkaç kelime hariç- genellikle manayı bozmayan, fakat i’rap, müfred-cem, takdim-tehir  bakımından farklılık arz eden kelimelerden meydana gelir.

 Bu hususta şu misaller verilebilir:

- Kelimenin müfret-cemi şeklinde okunması: “EMANAT-EMANET = emanetler-emanet”(Müminun, 23/8).

- Fiilin farklı kalıpta okunması: “YAKUFÛN-YAKİFÛN”(A'raf, 7/138); anlam değişmez.

- Farklı i’rab şekli: “KATİB-KATEB-KATUB”(Bakara, 2/282). Yazı resmi bu son iki şekle de ihtimallidir.

- Bir kelimenin fazla-noksan olması: “min tahtiha’l-enhar- Tahteha’l-enhar”(Tevbe, 9/100).

Aslında bu iki ayet şekli zaten Kur’an’ın değişik ayetlerinde söz konusudur. Daha doğru bir ifadeyle bu ayetten başka, geçtiği diğer bütün ayetlerde “Min” kullanılmıştır. Arapça gramer açısından bu iki şekil de doğrudur.

-Takdim-tehir meselsi: “FE YAKTULÛNE VE YUKTELÛNE” ayeti, “FE YUKTELÛNE VE YEKTULÛNE” şeklinde de okunmuştur ki, mana bakımından herhangi bir eksiklik, farklılık söz konusu değildir. Birinci okuyuşun anlamı “Öldürürler ve öldürülürler” şeklindedir. İkinci okuyuşun anlamı ise, “Öldürülürler ve öldürürler” şeklindedir. Resmi yazı iki şekil okunmaya da müsaittir.

- Bir kelimenin farklı olarak algılanması: “FE TEBEYYENÛ”(Hucurat, 49/6) kelimesi “FE TESEBBETÛ” şeklinde de okunmuştur. Yine resmi hat bu iki okuyuşa da müsaittir. İki kelime de “araştırmak, tetkik etmek” anlamına gelir.

- Lehçe farklılığını gösteren okuyuş: “ETAKE”(Tâhâ, 20/9) kelimesindeki “A” harfi, “Y” olarak yazılmıştır ki, bu kelime hem elifle çekilerek, hem de  “y” ile imale edilerek okunabilir.(bk. Menahilu’l-Kur’an, 1/171-173).

- Bu konuda,  Suyutî “İtkan”, Zerkanî “Menahil”,  Subhi Salih “Mebahis”, Ramazan Bûtî, “Min Revaii’l-Kur’an” gibi Arapça eserlerin yanında, Türkçe olarak da Cerrahoğlu “Tefsir usulü”, Keskioğlu “Kur’an-ı kerim bilgileri” adlı eserlere de bakılabilir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Kur'an-ı Kerim'in yazılması, toplanması ve kitap haline getirilmesi.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun