Bir tecavüzcü, birine tecavüz etmeyi dilemişse, "Allah'ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz." (İnsan, 76/30) ayetine göre, "Bunu Allah korumadığına göre, vardır bir pisliği." demek mi lazım?

Tarih: 08.12.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hayır, öyle olmuyor…

Allah’ın iki çeşit meşieti/dilemesi vardır. Birincisi: Tekvinî meşiet, ikincisi teşriî meşiet.

Teşriî meşiet, Allah’ın gönderdiği peygamberler vasıtasıyla hoşnut olduğunu bildirdiği hususlarda kendini gösterir. Bu meşiet, Allah’ın emir ve yasaklarını ortaya koyan bir dilemesidir.

“Eğer inkâr edecek olursanız bilin ki Allah sizden mustağnidir / hiç kimseye ve  hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, ama kullarının küfre-inkâra sapmalarına razı olmaz.” (Zümer, 39/7)

mealindeki ayette, Allah’ın bu teşrii meşietine işaret edilmiştir.

Bu meşietin özelliği, Allah’ın sadece rızasını, hoşnutluğunu gösteren ve zorlamaya yer vermeyen bir emir niteliğinde olmasıdır. “Dileyen iman etsin, dileyen inkâra sapsın.” (Kehf, 18/29) mealindeki ayette, kulların bu ilahî meşiet/dileme karşısındaki özgürlüğüne vurgu yapılmıştır. Bu özgürlük, insanların tabi tutulduğu imtihanın da bir gereğidir.

Tekvinî meşiet ise, Allah’ın yaratmasını, yapmasını ve icadını ifade etmektedir. Bu dileme, kudretin bir yansımasıdır, yaratıcıdır, icbar edicidir, muhalefeti kabul etmeyen özelliğe sahiptir. Bu dilemeyi gösteren en veciz ifadeyi “Allah bir şeyi dilediğinde onun buyruğu, sadece 'Ol'..' demektir, hemen oluverir.” (Ya Sin, 36/82) mealindeki ayette görmek mümkündür.

“De ki: Allah dilemedikçe, ben ne kendime bir fayda sağlayabilirim ve ne de kendimden bir zarar uzaklaştırabilirim.” (Araf, 7/188)

mealindeki ayette ise, tekvinî meşiete/dilemeye vurgu yapılmıştır.

Yukarıda izah edildiği üzere, tekvinî dileme -deyiş yerindeyse- Allah’ın son kararı olduğundan, karşı konulmaz bir sıfattır. Fakat bu sıfat, hiçbir zaman insanın hikmet dairesindeki bütün fırsatlarını elinden alan, ona hiçbir tasarruf hakkı bırakmayan bir icbarı zorunluluğu ifade etmez. Çünkü, bu meşietin yanında teşrii meşiet de söz konusudur.

Örneğin, bir caninin bir adamı haksız yere öldürmeye teşebbüs etmesi, bu teşebbüsünü fiilî olarak gerçekleştirmesi, yani adama kurşun sıkması, tamamen Allah’ın buna rıza göstermeyen, bu fiilî yasaklayan teşriî meşietine rağmen gerçekleşmiştir. Bununla beraber, son sözü söyleyen yaratıcı iradenin özelliği olan tekvinî meşiet/dileme olmadıkça bu adam ölemez, kimse onu öldüremez.

Özetlersek,  insanlar özgür iradeleriyle bir hayır veya şer olan işe teşebbüs eder, gücünü ve iradesini kullanır; Allah ise onun yapmak istediği işi yaratmayı dilerse onu yaratır. İnsanlar yaratamadığı için, elbette işlerinin son noktası olan yaratma cihetinde Allah’ın tekvinî meşietine/dilemesine muhtaçtır. Ancak, Allah’ın teşriî meşietini temsil eden Kur’an’ın emirlerini çiğnediği için sorumluluk kendisine aittir.

Bu pencereden hakikate bakıldığı takdirde, Allah’ın meşietine/dilemesine vurgu yapan ayetlerde, insanın elini-kolunu bağlayan bir ifadenin olmadığı görülecektir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Allah dilemedikçe, hiçbir şeyin olamaması, ayetini nasıl anlamalıyız?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun