Bazı Hristiyanların, tanrının Hz. İsa’nın içine girmesi veya ona hulul etmesi, tanrının mekândan münezzeh olmasına aykırı olmaz, anlayışını nasıl değerlendirirsiniz?
- Ayrıca, bizim inanışımıza göre Allah mekandan münezzehtir; bu ne demektir?
Değerli kardeşimiz,
"Allah mekândan münezzehtir." demek, hiçbir yerde olmaması, hiçbir yeri mekân edinmemesi, hiçbir mekâna muhtaç olmaması demektir.
“...Allah’ın hiçbir benzeri yoktur...” (Şura, 42/11)
mealindeki ayette de bu gerçeğe işaret vardır. Çünkü, mekânda yer almak demek, başka varlıklara benzemek anlamına gelir.
“Allah vardı, onunla birlikte hiçbir şey yoktu.” (Kenzu’l-ummal, H. No: 29850)
mealindeki hadisten anlaşılacağı üzere, yer ve göklerin de içinde bulunduğu yaratılmış varlıktan hiç bir eser yokken Allah vardı.
Ehl-i sünnetin bu konudaki akidesi / inancı budur: “Allah vardı, onunla birlikte hiçbir şey yoktu.” Ne gök vardı, ne de yer vardı ve ne de Hz. İsa (as) vardı. Allah, zamanın, mekanın, göklerin ve yerin olmadığı vakitte neredeyse yine oradadır. Orada ne zaman ve ne de mekân vardır. Demek ki, Allah zaman ve mekândan münezzehtir.
Şunu da unutmayalım ki, Allah ilim ve kudret sıfatlarıyla her yerde hazır ve nazırdır; yoksa, kendi Zat-ı Akdesiyle hiçbir yerde değildir, çünkü, Allah zaman ve mekândan münezzehtir. Çünkü, zaman ve mekân yok iken de o vardı. Onun Zat-ı Akdesini idrak edemediğimiz gibi, onun ezelde nerede olduğunu da idrak edemeyiz. Ezelde nerdeyse şimdi de oradadır. Orası zaman ve mekânın olmadığı vücup dairesidir.
Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Allah’ın -haşa- Hz. İsa (as)’ın vücuduna hulul ettiğine dair iddialarını Müslümanlarca kabul edilen “Allah her yerde hazır ve nazırdır.” prensibiyle karşılaştırmaları son derece yanlıştır. Çünkü bu ikisi arasında dağlar kadar fark vardır.
Öyle zannediyoruz ki, "Hulul" iddiasında bulunanlar, Hristiyanların cahil olan avam tabakasıdır. Bilenler bunu böyle anlamıyorlar. Yalnız Hz. İsa (as)’ın Allah’ın tekvinî bir sözü olarak farklı bir vahiy şeklinde olduğunu söylüyorlar. Amerika’da bazı papazlarla yaptığımız sohbetlerde bunu dediğimiz şekilde seslendirdiklerini algılamıştık.
Bir keresinde doktora ve mastır eğitimini veren bir fakültede bir papaz, “üçleme itikadının aklî olmadığını, bunu yeniden yorumlamak gerektiğini ve bunun öncülüğünü de kiliselerin yapmasının zorunlu olduğunu.” söylemişti. Bu konuşmasından sonra -dışarıya çıktığımızda- biz de kendisini tebrik etmiştik.
Gerçek şudur ki, ilah olan Allah bütün kainatın yaratıcısıdır. Hz. İsa (as) da diğer insanlar gibi bir beşerdir; diğer peygamberler gibi Allah’ın kuludur ve elçisidir.
İlave bilgiler için tıklayınız:
- Hz. İsa’ya veya bir başka insana “İlâh” demenin hükmü nedir?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İmam Rabbani, Allah zaman ve mekandan münezzehtir, demiş midir?
- Yaratıcı neden yalnız değil; çevresinde neden melekler, şeytanlar, insanlar var?
- “Allah’ın zatı alem-i şahadette değildir, bu alemde esmaları tecelli eder.” şeklindeki yorum doğru mudur? Allah’ın Zatî sıfatlarının diğer sıfatlarından mana olarak farkı nedir?
- Hz. İsa'ya Tanrı hulul etmiş olabilir mi?
- Allah mekandan münezzeh midir? Bu konuda ayet var mıdır?
- Rivayetlerde geçen, nurdan bulutları, sekineyi ve amayı nasıl anlamalıyız?
- Allah’ın hareket ve sükundan münezzeh olmasını akıl nasıl kabul eder?
- "Allah’ın varlığı, zatının icabıdır." sözü ne demektir?
- Bakara 144. ayet Allah'ın gökte olduğuna dair bir delil değil mi?
- Tasavvufta ilerlemiş İslam alimleri insanlar ile Allah'ın ayrı varlık sayılmasını istememişler midir?