Hz. İsa'ya Tanrı hulul etmiş olabilir mi?

Tarih: 16.04.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hristiyanlar diyor ki, Hz. İsa (as)'ya -haşa- Tanrı hulul etmiş olabilir, onun her şeye gücü yeter, neden olmasın?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu konuyu birkaç madde halinde özetleyelim:

"Allah yanında İsa’nın durumu, aynen Âdem’in durumu gibidir. Allah Âdem’i topraktan yaratıp ona 'Ol!..' dedi, o da derhal oluverdi.” (Al-i İmran, 3/59)

mealindeki ayette, Hz. İsa (as)’ın babasız yaratılması, Hem babasız hem de annesiz  var edilen Hz. Âdem (as)'in yaratılışına benzetilmiştir. Bu benzetmede aynı zamanda Hz. İsa (as)’ın da Hz. Adem (as) gibi bir beşer olduğuna, ilahlıkla bir ilgisinin olmadığına işaret edilmiştir.

“Allah üçten biridir, diyenler kâfir olurlar. Gerçek şudur ki, bir tek ilahtan başka ilah yoktur…” (Maide, 5/73)

mealindeki ayette, teslisin tevhit inancına aykırı olduğu açıkça ifade edilmiş ve böyle bir saplantıya girenlerin inkârcı ve nankör olduklarına işaret edilmiştir.

“Mesih oğlu İsa sadece bir Resuldür. Nitekim ondan önce de pek çok elçi gelip geçmiştir. Onun annesi son derece dürüst ve iffetli bir hanımdı. Her ikisi de -diğer insanlar gibi- yemek yerlerdi. Dikkat et: biz onlara delilleri nasıl açıklıyoruz. Sonra bak; nasıl oluyor da akılları çelinip bu hakikatlerden yüz çeviriyorlar.” (Maide, 5/75)

mealindeki ayette, insanın aklıselimi iş başına davet edilmiştir. Çok basit bir misal getirilerek, meselenin pek açık olduğuna işaret edilmiştir. “Her ikisi de -diğer insanlar gibi- yemek yerlerdi...” mealindeki ifadeden şu delilleri çıkarabiliriz:

a.  İsa (as) ve annesi birer insandır, çünkü diğer insanlar gibi yemek yerlerdi.

b. Yemek yemeğe muhtaç olan ilah olamaz.

c.  Yemek yiyenin ağzı, midesi, bağırsaklarının olması gerekir, bu organlar maddiliğin en açık unsurlarıdır. Oysa Allah maddeden sosuz derece  münezzehtir.

d. Yemek yiyenin WC’ye çıkması zorunludur. WC’ye çıkmaya muhtaç olan bir varlığın ilahlığı düşünülebilir mi? Gerisini aklıseliminize havale  ediyoruz..

Hulul iddiasına gelince:

Allah’ın Hz. İsa (as)’a hulul ettiği iddiası doğru değildir. Çünkü Ezelî bir varlık hadis olan bir varlığa hulul etmez. Hulul aynı zamanda bir mekân edinmektir ki, Allah mekândan münezzehtir. Hululun gerçekleştiğini düşünen kimse, bunun Hz. Meryem’in rahminde gerçekleştiğini kabul etmek zorundadır. Mutlak sonsuzlukta olan Allah’ı -hâşâ- Meryem'in dar rahmine sıkıştığını tasavvur etmek için iki kat deli olmak gerekir.

Başta Ehl-i sünnet olmak üzere Mu‘tezile’ye ve mûtedil Şîa’ya mensup İslâm kelâmcıları ister mutlak ister muayyen olsun, bütün şekilleriyle hulûlün İslâm inancına aykırı olduğunda da ittifak etmişlerdir.

Allah’ın belirli bir varlığa hulûl etmesi mümkün değildir. Zira hulûl bir varlığa tahsis edilmeyi, başkasına muhtaç olmayı, bir yerde ve yönde bulunmayı, parçalara bölünmeyi, başka bir nesneye bitişip onunla tek varlık haline gelmeyi, yapısal değişmeyi ve aşağı varlıklara intikal etmeyi gerektirir. Bütün bunlar hâdis olan ve maddeden ibaret bulunan mevcutlara ait özellikler olup hulûl eden varlığın araz, cevher veya cisim olmasını gerektirir. Halbuki Allah Teâlâ vâcibü’l-vücûd olup mümkin veya hâdis değildir, madde üstü yetkin bir varlıktır, cevher yahut da araz olmaktan ve bunlara ait nitelikler taşımaktan münezzehtir. Hulûl O’nun zâtı gibi sıfatları hakkında da imkânsızdır. Zira sıfatların zâttan ayrılması muhaldir.(1)

Allah’ın bütün varlıklara hulûl edip onlarla ittihad etmesi de mümkün değildir. Zira bu hem naslara hem de akla aykırıdır. Kur’an ve Sünnet’te böyle bir akîdeyi doğrulayacak hiçbir delil yoktur. Aksine naslarda Allah’ın zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde benzersiz olduğu ve O’nun dışındaki her şeyin yaratılmış varlıklardan ibaret bulunduğu te’vile imkân bırakmayacak bir açıklıkla ifade edilmiş, İslâm âlimleri de nasları bu çerçevede anlamışlardır.

Hulûl ve ittihad telakkisi aklın ilkeleriyle de bağdaşmaz. Çünkü böyle bir anlayış Allah âlem ikiliğini ortadan kaldırmakta ve aklın temel ilkelerinden biri olan ayniyetle çelişmektedir.

1) bk. İbn Metteveyh, I, 224; Bağdâdî, Usûlü’d-dîn, s. 77-78; Hillî, s. 36; Fahreddin er-Râzî, el-Metâlibü’l-’âliye, II, 101-103.

İlave bilgi için tıklayınız:

Teslise inanan bir Hristiyan’ın Allah inancı ne derece makbûl ve ne ölçüde geçerlidir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun