Tanrı kavramı mantık çerçevesinde sürekli çelişkilere dönüşüyor?

Tarih: 15.08.2015 - 04:56 | Güncelleme:

Soru Detayı

Bir ateistin iddiası:
- Tanrı kavramı mantık çerçevesinde sürekli çelişkilere dönüşüyor. Herhangi bir varlık mantıksal açıdan, hem her şeyi bilen, hem sonsuz, hem tek, hem her şeye gücü yeten, hem yaratma ihtiyacına sahip olamaz. Eldeki bu verilerin her birinin bir diğeri ile kıyaslanması paradoksal mantıksız durumlar oluşturuyor.
Örnek-1; Hem her şeye gücü yeten bir tanrı, hem ölümsüz olamaz. Ölmüyorsa, ölmeye ya da kendini öldürmeye gücü yetmiyor demektir.
Örnek-2; Her şeyi bilen bir tanrının her şeye gücü yetiyorsa, insan gibi bir varlık yaratıp kendini kanıtlama gibi bir dert sahibi olamaz. Bu durumda insan yaratmak gibi bir ihtiyaca sahip olmuş, ki bu konuda bir yetersizliği var demektir. Yetersizliği olan tanrı olabilir mi?
Örnek-3; Her şeyi bilen, ama yaratma ihtiyacı olan bir tanrı da yine mantıksal olarak hatalı olur. Her şeyi biliyor ise, neden bir şeyleri yaratma gereği duymuş olsun. Kendine kendini mi ispatlamak istemiş, yoksa canı mı sıkılmış?
- Bunlar gibi onlarca çelişki kolayca üretilebilir. Anlaşılan, var olduğu iddia edilen tanrı, bu mantık dengesini kuramayacak düzeyde ya da tanrı kavramını ortaya atan insanlar yeterince düşünmemiş.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu safsatalar kadar mantık dışı paradoksal bir çelişki olamaz:

Örnek 1:

- Ölüm, ölen kimseyi mağlup eden bir olgudur. Her ölen istemeyerek bu ölüm hükümdarının karşısında el pençe durmak ve emrini yerine getirmek zorundadır.

Allah, ölümsüz olmakla, ölüm gibi bir olgu karşısında sonsuz kuvvet sahibi olduğunu göstermiştir.

- Kaldı ki, ölüm olgusu sonradan var olanların başına gelen bir olaydır. Ezeli olan Allah ise aynı zamanda ebedidir. Çünkü ebedi olmayan ezeli olamaz. Çünkü ezeli olana sonradan var olan ölüm gibi hadiseler arız olamaz.

- Bir de farz edelim ki -haşa- Allah kendini öldürebilir. Ama niye böyle bir şey yapsın ki!..

Hz. Nuh yaklaşık bin sene yaşamış, fakat hiçbir zaman ölmek istememiştir. Mükemmel bir hayata sahip bir insanın milyar sene ömrü olsa yine ölmek istemez...

Bu olayı Allah’ın sonsuz kudretiyle karşılaştırmak bir cinnet versiyonudur.

Örnek 2:

- Bugün bütün dünyada değişik konularda imtihanlar olmaktadır. Acaba, dünyada zerre kadar aklı olan “Bu devletlerin bu imtihanlara ne ihtiyacı var?”diye bir akıl yürütme cihetine gider mi?

- Allah iyi insanlarla kötü insanları ayırmak için bu imtihanı yapmaktadır. Yoksa onun hiç de ihtiyacı yoktur.

“Eğer dileseydik bütün insanlara hidâyet verir, doğru yola koyardık. Lâkin 'Cehennemi cinlerden ve insanlardan bir kısmıyla dolduracağım.' hükmü kesinleşmiştir.” (Secde, 32/13)

mealindeki ayette bu imtihanın gerekçesi açıkça ortaya konulmuştur.

Yoksa Allah isterse hiç imtihan yapmadan herkesi cennete koyardı. Fakat onun merhameti yanında adaleti de vardır. Adalet ihkak-ı haktır.

Biz hiç, Allah’a itaat ve teslimiyet gösterenleri suçlu kâfirlerle bir tutar mıyız?” (Kalem, 68/35)

mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

Örnek 3:

Bu kadar mantıksızlık ancak ateist birinde bulunur. Bu mantığa göre;

Şair bile şiir yazmamalıdır.
Doktor olan reçete yazmamalıdır.
Mühendis olan bir mimar inşaat yapmamalıdır.
Hiçbir bilen, bir iş yapmamalıdır. Çünkü madem biliyor, yapmaya ne gerek var?

Allah aşkınıza buna güler misiniz, ağlar mısınız?

- İşin hakikatini Bediüzzaman Hazretlerinden dinleyelim:

“Malûmdur ki;

- Her bir cemal sahibi, kendi cemalini görmek ve göstermek ister.
- Her bir hüner sahibi, kendi hünerini teşhir ve ilân etmekle nazar-ı dikkati celbetmek ister ve sever.
- Ve hüneri gizli kalmış bir güzel hakikat ve güzel bir mana, meydana çıkmak ve müşterileri bulmak ister ve sever.

Madem bu esaslı kaideler, her şeyde derecesine göre cereyan ediyor;

Elbette Cemil-i Mutlak olan Zât-ı Kayyum-u Zülcelal'in bin bir esma-i hüsnasından her bir ismin, kâinatın şehadetiyle ve cilvelerinin delaletiyle ve nakışlarının işaretiyle, her birisinin her bir mertebesinde hakikî bir hüsün, hakikî bir kemal, hakikî bir cemal ve gayet güzel bir hakikat, belki her bir ismin her bir mertebesinde hadsiz enva'-ı hüsünle hadsiz hakaik-i cemile vardır.” (Lem'alar, s. 348)

Allah için sıkılmak söz konusu olamaz. İnsanların Allah'ı kendileri gibi düşünme cehaleti bu gibi yanlış fikirlere yol açabilmektedir. Allah yarattıklarına benzemez. Hiçbir sanatkar sanatı cinsinden olamaz. Misal bir mobilya ustası mobilya cinsinden değildir. Mobilyacıyı koltuk cinsinden düşünmek kadar büyük bir cehalet olamaz.

Öyle de Allah'ı sanatı olan insan özelliklerinde düşünmek ve Allah'a sıkılmayı atfetmek o kadar büyük bir cehalet örneğidir.

Rotası olmayan bir düşüncenin ortaya koyduğu fikir de öylesine çürük bir fikirdir ki, varlıkta sıkılmanın çaresini, yoklukta arıyor.

İlave bilgi için tıklayınız:

Allah için ezeliyet, zamansızlık ve zaman üstülük müdür?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun