Allah, Ayın bölünmesi mucizesinde neden inanmayan müşrikleri yok etmedi?

Tarih: 07.11.2013 - 01:21 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Müşriklerin Peygamberimiz (asm)'den mucize istemeleri üzerine Kur’an’da Allah "Onlara mucize verirsem, eğer onlar da inanmazlarsa, helak ederim demesi.", üzerine;

“Ayın Bölünmesi” mucizesinde neden inanmayan müşrikleri yok etmedi?..

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetin meali şöyledir:

“Kâfirlerin keyfî olarak istedikleri mucizeleri göndermeyişimizin tek sebebi, daha önceki kâfirlerin bu gibi mucizeleri yalanlamış olmalarıdır. Nitekim Semud halkına açık bir mucize olarak o dişi deveyi verdik de onu öldürdüler ve bu yüzden kendilerine zulmettiler. Biz o ayetleri sadece korkutmak için göndeririz.” (İsra, 17/59)

Ayın yarılması mucizesiyle ilgili ayet gibi bu  ayet de Mekke’de inmiştir.

Ancak, kaynaklardan bu ayetin nüzul sebebi, Ay’ın yarılması olayı değildir. Görebildiğimiz bütün kaynaklarda, bu ayetin nüzul sebebi, müşriklerin Hz. Peygamber (asm)'den daha önceki peygamberlerin gösterdiği türden bir mucize olarak, örneğin Safa tepesinin altından bir külçeye çevirmesini, dağları giderip yerine ziraat ekmeye uygun verimli tarlalara döndürmesini istemişlerdir.

Ancak, iman etmemeleri durumunda bunların da daha önceki ümmetler gibi helak edileceğini öğrenen Hz. Peygamber (asm), bunu istememiştir. Çünkü o, müşriklerin bir kısmının mümin olacaklarını ve onların nesillerinden iman edecek olanların geleceğini -Allah’ın izniyle- düşünmüş ve onların hatırı için bunların helak olmalarını istememiştir.

Bundan daha önemlisi, Allah bu müşriklerin bir kısmının imana geleceklerini ve o müşriklerin soyundan gelen bir çok insanın mümin olacağını bildiği için, onları toptan yok edecek bir sünnetullaha maruz kalmalarına fırsat vermemiştir. (bk. Taberi, Razî, Beydavî, Nesefî, Kurtubî, İbn Kesir, Şevkânî,  el-Merağî, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)

1) Nüzul sebebi itibariyle, bu ayetin sadece o anda önerilen mucizeyle ilgili olması mümkündür. “Nüzul sebebinin hususi olması, hükmün umumi olmasına mani değildir.” şeklinde bir kural olsa da bu ayetle ilgili bir istisnanın olması mümkündür.

2) Bu ayetin içinde yer aldığı İsra suresi, yaklaşık nübüvvetin/peygamberliğin 12. yılında inmiştir. Nitekim, bu ayetin ardından gelen

“Unutma ki vaktiyle sana: ‘Rabbin insanları ilim ve kudretiyle kuşatmıştır.’ demiştik. Gerek (miraçta) sana gösterdiğimiz temaşayı, gerek Kur’ân’da lânetlenen ve cehennemin dibinde biten o zakkum ağacını, sırf insanları deneme vesilesi kıldık. Biz onları tehdit ediyoruz da bu, onların azgınlığını artırmaktan başka bir işe yaramıyor.” (İsra, 17/60)

mealindeki ayette -alimlerin büyük çoğunluğuna göre- mi'raçtan söz edilmektedir. (bk. a.g.e, a.y.) Bu da bu ve önceki ayetin mi'raçtan sonra indiğini göstermektedir.

Buna göre, Ay’ın Yarılması olayı İsra suresindeki ayetten 2-3 yıl önce meydana gelmiştir. (bk. İbn Aşur, Kamer, 1. ayetinin tefsiri)  Buna göre, Ay’ın yarılması mucizesi, “mucizeye iman etmeyenlerin helak olacağına” dair hükmün gelmesinden önce gerçekleşmiş olduğundan bu hükmün dışında kalmıştır.

3) Ay’ın yarılması mucizesine inanmayanların Bedir savaşında öldürülen yetmiş müşrik grubu içinde olmaları da düşünülebilir. Şayet ille de bir helak olacaksa, onların Bedir’de helak olduğunu söylemekte bir sakınca yoktur.

4) Daha önce mucizeye inanmadıkları için helak olan kavimler, genellikle toptan iman etmeyen kimselerdi ve ceza geldiği zaman da hepsini helak ediverdi. Halbuki, Ay’ın yarılması mucizesi hicretten beş yıl önce olduysa, nübüvvetin dokuzuncu yılında olmuş demektir. O güne kadar yüzlerce insan iman etmiştir.

Bu sebeple, eski kavimlerde olduğu gibi, Mekke müşriklerinin hepsinin toptan helak olması diye bir şey söz konusu olmaz. Ancak Kur’an’da müşriklerin helak olmamaları için ortaya koyduğu iki sebep vardır. Bunlardan biri: Hz. Muhammed (asm)’in aralarında olduğu süre. İkincisi: Onların tövbe istiğfar ettikleri süre.. Bu iki sebepten biri veya her ikisi devam ettiği sürece, bu “toptan helak” olmayacağına dair ilahî bir söz vardır. Bu da Mekke müşriklerine hususi bir statü tanımak anlamına gelir.

Bu konuda onlar önce büyük bir küstahlıkta bulunmuş ve şöyle demişlerdi:

 “Ya Rabbî, eğer bu Kur’ân senin tarafından gelmiş hak bir kitap ise, hemen üzerimize gökten taş yağdır, yahut bize acı bir azap ver!” (Enfal, 8/32)

Bunun üzerine Allah, (Son Peygamber Hz. Muhammed’in ve ümmetlerin sonuncusu olan İslam ümmetinin gelecek mümin nesillerinin yüzü suyu hürmetine) bunları helak etmeyeceğini bildirmiş ve

“Sen onların aralarında bulunduğun müddetçe Allah onları azaba uğratmaz; eğer onlar istiğfar ederlerse Allah bu takdirde de onlara azab etmez.” (Enfal, 8/33) buyurmuştur.

Bazı alimlere göre, “Hz. Peygamber onların aralarında bulunduğu sürece Mekke müşriklerini cezalandırmamıştır. O hicret edip çıktıktan sonra ve istiğfar eden müminler de orayı terk ettikten sonra, hemen Bedir’de onların cezalarını vermiştir." (Taberi, ilgili ayetin tefsiri)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun