Tercihlerimizin hiç mi önemi yok, onlar da mı Allah’tan?

Tarih: 15.10.2023 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu hadisler sahih mi, sahih değillerse bile şiddetli zafiyet taşıyorlar mı?
* Bu hadise göre çabalarımız Allah’ın takdiri ile oluyor.
- HADİS: Ebû Huzâme’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre, babası Allah Resûlü’ne (s.a.v.) şöyle sormuştur: “Ey Allah’ın Resûlü! Şifa niyetiyle yaptığımız okumalar, tedavi olduğumuz ilaçlar ve korunma tedbirleri, Allah’ın takdirinden bir şeyi geri çevirir mi?” Resûlullah, “Onlar da Allah’ın takdiridir.” buyurmuştur. (Tirmizî, Tıb, 21)
- Hadisteki “tabiatlandırılmıştır” ifadesine göre Hızır’ın öldürdüğü çocuğun seçim şansı olamazdı.
- HADİS: Ubeyy İbn Kâ’b (radıyallâhu anh) şöyle dedi: Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem) buyurdu:
− Hızır’ın öldürmüş olduğu çocuk, KÂFİR OLARAK tabiatlandırılmıştır! Eğer yaşasaydı, muhakkak ana ve babasını azgınlık, tecavüz ve kâfirlikle sarıp bürüyecekti!..
* Burada ise emek çekip didine geldikleri şey için, yani çaba sarf etmelerinin kaderden kendilerine isabet eden bir şey olduğu yazıyor.
- HADİS: Müzeyn kabilesinden iki kişi Rasûlullâh’ın yanına geldiler ve şöyle sordular:
 − Yâ Rasûlullâh!.. İnsanların bugün yapmakta oldukları ve emek çekip didine geldikleri şeye ne buyurursun?.. Bu üzerlerine hüküm edilen ve önceden yazılan bir kaderden olarak, kendilerine isâbet eden bir şey midir?.. Yahut Nebi ve Rasûllerinin getirdiği ve üzerlerine hüccet sâbit olan şeylerden olarak, kendilerinin karşılayacakları şeyler içinde midir?..
- Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:
− Hayır!.. Bu ikinci şekil değil!.. ÜZERLERİNE HÜKÜM OLUNAN VE KENDİLERİNE GELEN BİR ŞEYDİR (kaderdir). Aziz ve Celil olan Allâh’ın kitabında bunun tasdiki şu âyettir: “Nefse (bilince) ve onu düzenleyene; sonra da ona (bilince) hem fücurunu (Hakk’tan ve sistemden sapmayı) ve hem de takvasını (korunmasını) ilham edene ki..."

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İnsanın özgür iradesiyle ilgili yaptıklarının Allah'tan olması konusu, yaratma anlamındadır. Kul ister, Allah yaratır demektir. Yoksa "Kulun tercih hakkı yoktur -haşa- Allah kulu zorla tercih ettirir." şeklinde anlamak yanlıştır, büyük hatadır, iftira olur.

Bu konuda derin manalarının bilinmesi gerekir. Bunun için de en kısa, kolay ve amacına ulaştıran bilgi, "kader"in ne olduğunu bilmektir. 

Mesela, sorudaki hadiste yer alan “Onlar da Allah’ın takdiridir.” manasındaki ifadede kaderin her şeyi zorla yaptırdığını bildirmiyor. Bilakis, -söz gelişi- içilen ilacın şifaya vesile olup olmaması da bir kader olduğu bildirilmiştir. Bu şu demektir:

Kader, Allah’ın ilminin bir nevidir. Yani olmuş, olmakta olan ve olacak her şeyi Allah ezelî ilmiyle bilmektedir. Kuran’da defalarca “Allah her şeyi bilir.” mealindeki ayetlerin varlığı bunun kesin kanıtıdır. 

- Peki, Allah’ın her şeyi bilmesi, bizim elimizi kolumuz bağlamıyor mu? 

Hayır! Çünkü kader ilim nevindendir. İlim sıfatı ise, kudret gibi yaptırım gücü yoktur. Bir şey nasıl olacaksa öyle bilinir. “İlim maluma tabidir.” şeklindeki kaidenin manası da budur.

Kaderin takdir sahası iki şekilde takdir edilebilir:

Birincisi: İnsanın dini imtihan sınırlarının dışında cereyan eden kader: Mesela, anne-babamız, yaratıldığımız zaman ve özgür irademiz dışında hayatın binlerce yansıması bu türden bir kaderdir. İnsanoğlu bundan sorumlu değildir. Boyu kısa, uzun, kişinin teni, zenci, sarı beyaz vs. gibi ontolojik durumların bu sahada olan enfüsi ve afaki olayların hiçbirinden insanoğlu sorumlu değildir. Ancak, bunları özgür iradesiyle nerede ve nasıl kullandığından sorumlu olur.

İkincisi: İnsanın imtihan alanında cereyan eden kaderin varlığı. Bu kaderin iki yansıması vardır. 

- İnsan gücünün dâhilinde olan işler. Bu çeşit işlerden veya işlerin bu kısmından insan sorumludur. Mesela, Allah’ın emir ve yasaklarını öğrenmek, ona göre hareket etmek, şeriatın emirlerine uymak, yasaklarından uzak durmak insanın gücü dâhilindedir ve yaptığı kötü işlerden kendisi sorumludur. 

- Diğeri insan gücünün dâhilinde olmayan işler. Bu durumda yapılan kötü bir işin insanların gücünün dâhilinde bulunan bölümü insan aittir; sorumluluğu da kendisine aittir. Bu işin içinde bulunan ve insan gücünü aşan -icat ve yaratmaya dayanan- kısmı ise Allah’a aittir.

Buna göre, yapılan kötü bir işin bir bölümün faili insan, bir bölümünün faili / mucidi de Allah’tır. İnsan gücünün içinde olan kötü işlere teşebbüs edildiği zaman, Allah iki şekilde buna müdahale edebilir: 

Birincisi: İnsanın yaptığı işi -ne kadar kötü olursa olsun- onun yapmak isteyip de yapamadığı kısmını yaratmak suretiyle ona yardımcı olabilir. Örneğin; tabancayı alıp, mermiyi koymak, bir adama nişan alıp tetiği çekmek, insanın özgür iradesi bağlamında tahakkuk eden bir husustur. Fakat, bütün bu çabalarına rağmen öldürmek istediği kişi ölmeyebilir.

İşte eğer Allah bu kişinin ölümünü yaratır ve canını alırsa, bu bir adalettir, insanın hür bir varlık olmasını sağlayan bir durumdur; fakat sonucundan kendisi sorumludur. 

İkincisi: Normal şartlarda ölmesi gereken bu adamı Allah öldürmeyebilir. Bu ise bir lütuftur, bir ikramdır, bir atadır. Çünkü kurşunlanan adam ölseydi, öldüren kişi katil olacağından hem dünyada hem ahirette ceza çekerdi. Maktul da hayatını kaybederdi. Allah’ın bunu gerçekleştirmemesi, her iki taraf için ilahi bir lütuftur.

Soruda geçen hadis-i şeriflere gelince:

İki hadis-i şerif de sahihtir.(1)

Her iki hadiste de ifade edilen mana, olmuş, olan ve olacak her şeyin Allah’ın ilminde olmasıdır, Allah’ın ilmi sonradan olmaz, ezelî ve ebedidir, değişmez demektir. Bu nedenle olacağı haliyle Allah’ın ilminde olduğu ifade edilmiştir.

Hz. Hızır aleyhisselamın Allah’ın izniyle öldürdüğü çocuk eğer büluğa erseydi iman etmeyip kâfir olacaktı diye tevil edilir. Vefat ettiğinde çocuk olduğu için kâfir olduğu söylenemez.(2)

Demek ki, Hz. Hızır'ın öldürdüğü çocuk şayet yaşasaydı anne babasını isyana ve küfre zorlayacaktı.

Tercümede geçen "tabiatlandırılmış" ifadesi ayetlerde de geçen "mühür vurma" demektir. Mühür vurmanın, damgalamanın ve perdelemenin anlamı, adlandırmak, hüküm vermek, onların iman etmeyeceklerini haber vermektir. Yoksa bunun fiilen yapılması değildir.(3)

Çünkü Allah Teala ilim, hikmet ve adalet sahibidir. Kullarını, onların irade ve etkileri olmayan bir sebepten dolayı ayıplaması, cezalandırılması düşünülemez.(4)

Şu hâlde Allah, kâinatta var olan ve olacak her şeyi, mahiyetini bilmediğimiz bir kitapta kayıt altına almıştır. Ancak bu yazma işi onun ilmi ile ilgili bir durum olup bizleri cebre zorlamaz. Bu yazma bir hüküm değil ihbar şeklindedir yani Allah’ın geleceği de bildiğinin haber verilmesidir.(5)

Diğer taraftan, sorudaki ikinci hadis-i şerifin sonundaki ayetin meali şöyle verilebilir:

“Nefse ve onu biçimlendirene, sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene and olsun!” (Şems, 93/7-8)

Sonuç olarak:

Allah, iradesi ve yaratması noktasında mutlak tektir. Bu bağlamda hidayet ve dalalet gibi insan için olan bütün fiiller Allah'a nispet edilmektedir. Allah kendi fiili ile nitelendirilmiştir.

"Allah’ın fiili" demek her şeyi, o şeye en uygun olacak şekilde yaratması demektir. Allah kendi fiilini ya lütuf ya da adalet ilkesiyle gerçekleştirir. Bu iki yöntemden hangisiyle olursa olsun ona izafe edilen her fiil yarattı manasıyla gerçekleştirilmiş olur.(6)

Bunun yanında iradesi yönüyle de fiiller insana nispet edilmektedir.

İnsanı, hidayet ve dalalet noktasında cebir altında gösteren hadisler, Allah'ın mutlak ilmine, iradesine ve kudretine dikkat çekerken, bu noktada insanın hürriyetine vurgu yapan hadisler ise, Allah'ın üstün kudretinin sınırları dahilinde insanın irade ve kudretinin olduğunu göstermektedir.

İnsanların, ceza ve mükâfat görmelerine sebep olacak durumlara girmeleri, Allah'ın onları zorlamasıyla olacak değildir.

İnsanlara, irade ve tercih gibi imkânları veren Allah'tır. İradeyi, onun rızasına veya gazabına yönelik kullanan insandır.

İnsan dünyadan ahirete göç ettiğinde tercihlerini de yanına almaktadır. Ya cenneti kazanacak tercihlerle göç edecek ya da cehennemi hak edecek tercihlerle göç edecektir.

Bu hususta Bediüzzaman Hazretlerinin "Kader Risalesi" cehalet hastalığının şifa bulmasına en müessir bir ilaçtır. 

İlave bilgi için tıklayınız.

“İyilik de kötülük de hepsi Allah'tandır...” ayetini nasıl anlamalıyız?

Ata, kaza ve kader hususlarını hadis-i şerif ile açıklar mısınız?

Kadere İman Videoları.

Kaynaklar:

1) bk. Müslim, Kader, 29, 8.
2) bk. Nevevi, Şerhu Müslim ilgili hadisin şerhi.
3) Kurtubi, Tefsir 5/548.
4) DİB. Kuran Yolu, 1/76:
5) Ebû Hanîfe, Nu’man b. Sâbit, el-Fıkhu’l-Ekber (İslam'ın İnanç Esasları), trc., İsmail Bayer, İhtar Yay., Ankara, 1992, s. 15.
6) Mâturîdî, Kitâbu’t-Tevhîd, s. 401.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun