Sünnilere göre kadere iman etmek, Şiilere göre ise imamete iman etmek imanın şartıdır. Bunu nasıl anlamalıyız?

Tarih: 12.01.2012 - 00:38 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Eğer kadere iman şart ise Şiiler kafir, imamete iman şart ise Sünniler kafir olmaz mı?
- Sünnilere göre imanın şartı altı, Şiilere göre ise beş. Kadere inanmak Sünnilerde imanın şartı, Şiilerde değil. Şiilerde imamet imanın şartı, Sünnilerde değil.
- Eğer Allah katında kadere inanmak imanın şartıysa, bütün Şiiler kâfir olup ebedi cehennemde kalmazlar mı?
- Eğer Allah katında imamet imanın şartıysa, bütün Sünniler kâfir olup ebedi cehennemde kalmazlar mı?
- Bunun bir sorumluluğu olmayacak mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Bugün Ehl-i sünnet denilen insanlar, ümmetin büyük çoğunluğunu meydana getirmektedir. Meşhur olan İslam alimlerinin ve evliyalarının kahir ekseriyeti Ehl-i sünnet camiasındandır.

“Ümmetim dalalette birleşmez.” (Aclunî, 2/350)

mealindeki hadis-i şerifin manasına göre Ehl-i sünnet, ehl-i haktır.

- Bir hadis-i şerifte: “fırka-i naciye = kurtuluşa erecek olan insanlar, Hz. Peygamberin ve ashabının yolunu takip edenler olduğu” (Mecmau’z-zevaid, 1/189) ifade edilmiştir.

Bugün Kur’an’da ve elimizdeki hadis kaynaklarında söz konusu olan hükümlere tabi olmayı kendilerine şiar edinenler Ehl-i sünnettir. Bu sebeple, Ehl-i sünnetin itikadı üzerinde bulunmak, her zaman zararsız ve kârlı bir meslektir.

Tabii ki, kendine Ehl-i sünnet deyip de Ehl-i sünnetin çizgisi dışında bir takım yanlış itikatta bulunan veya yanlış ameller yapanların durumu farklı olabilir. Çünkü İslam sadece isimden ibaret değildir.

- Sahabenin, dört mezhep imamlarının, keşf-u kerametleriyle veli oldukları açıkça kabul gören binlerce evliyanın, fakihlerin, hadis alimlerinin “imametin, bir iman meselesi olmadığına” dair ittifakları bu konuda kati bir hüccettir.

Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadeleri de bunu göstermektedir:

“Mes'ele-i İmamet, bir mes'ele-i fer'iye olduğu halde, ziyade ehemmiyet verildiğinden, bir mesail-i imaniye sırasına girip, İlm-i Kelâm'da ve usûl-üd dinde medar-ı nazar olduğu cihetle, Kur'ana ve imana ait hizmet-i esasiyemize münasebeti bulunduğundan cüz'î bahsedildi.” (Lem'alar, Dördüncü Lem'a).

- Bununla beraber, Şia’yı tekfir etmemek gerekir. Ehl-i sünnet alimleri kadere inanmamakla en meşhur olan Mutezileyi tekfir etmemiş, sadece "ehl-i bida" yani hak yola uymayanlar ifadesini kullanmışlardır. Şiiler de kader konusunda Mutezile itikadındadır. Onlara kâfir demek doğru değildir. Nitekim bazı hadis rivayetlerinde geldiğine göre “kıble ehlini/namaz kılanı -büyük günah da işlese- tekfir etmek/kafir demek caiz değildir." (bk. Mecmau’z-zevaid, 1/107)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun