Şükredenlerden olacağız, ne demek?

Tarih: 17.12.2020 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Lokman 32, Yunus 22
“​Dini sadece Allah’a tahsis ederek ona yalvarmaya başlarlar. Daha sonra Allah, kendilerini kurtarıp karaya çıkardığı zaman da içlerinden bir kısmı orta yolu tutar.” (Lokman 32)
- Sorum: Ayette geçen bu durum bir örnek midir, insanlar bundan ders çıkarsın diye midir? Mesela bir gemide hepsi ders çıkardı ve aklı başına gelip Müslüman oldu veyahut araştırdı Müslüman oldu. O zaman ayeti nasıl anlamalıyız?
“Şükredenlerden olacağız.” (Yunus 22)
- Sorum: Kafir bu duayı aynı bu şekilde mi söylüyor? Normalde depremlerde dahi duymuyoruz böyle bir sözü. Bu durumda ayeti nasıl anlamalıyız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Lokman Suresi 32. Ayet:

"Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak (ihlâsla) O'na yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten bizim âyetlerimizi, ancak nankör hâinler bilerek inkâr eder."

Kur'an’ın verdiği misaller genellikle yaşanmış olayların bir yansımasıdır.

Bu ayette de belki defalarca yaşanmış bir olaydan söz edilmiştir. Tabii ki Kur'an’da bunların zikredilmesi insanların ders çıkarmalarına fırsat vermek içindir.

Bu ayet, yaşanmış bir olay olduğundan gemide olanların “bu ayete bakarak” iman etmeleri düşünülemez. Fakat akıllarını kullanarak ders çıkarıp iman edenlerin olması mümkündür.

Nitekim bu ayette üç manzaraya dikkat çekilmiştir:

Birincisi: Gemide bulunan bütün inkârcı-müşriklerin korkudan iman etmeleri, ayette açıkça ifade edilmiştir. 

İkincisi: Onlardan bir kısmının denizdeki ölüm korkusuyla iman ettikten sonra, karaya çıktıklarında da bu imanlarını devam etmeleri. Ayette bu husus “Muktesid” (doğru / orta yolu tutanlar) sözcüğüyle ifade edilmiştir.

Üçüncüsü: Onlardan bazılarının denizdeki korku sebebiyle iman ettikten sonra, karaya çıktıklarında tekrar inkara dönmeleri. Ayette bunlar: “Bizim ayetlerimizi gaddar ve nankör olandan başkası inkâr etmez.” ifadesiyle işaret edilmiştir. (bk. Razi, Beydavi, Kurtubi, ilgili ayetin tefsiri)

Gemideki bütün insanların iman etmesi meselesi ise, hayali bir tasavvurdur. Ayette tasvir edilen durum ise bir vakıadır. Vaki olmuş bir olayın tersini düşünemeyiz. Şayet böyle bir olay tahakkuk etse, bu takdirde bu olay ayetteki misalden ayrı bir şey olur.

Yunus Suresi 22. Ayet:

"Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: 'Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız.' diye Allah'a yalvarırlar."

Kur'an’da açıkça ifade edilen bir sözü -akıl ve nakle muhalif olmadığı sürece- tevil etmeye ihtiyaç yoktur. Böyle bir sözün insanlar tarafından sıkıntı anlarında hep söylendiğini düşünüyoruz.

Ancak buradaki “şükür”den maksat, Allah’ı birlemek, şirk koştukları putlarından tamamen vazgeçmektir. (bk. Taberi, Razi, Kurtubi, İbn Kesir ilgili yer)

Yani buradaki şükür, yalnız Allah’a yönelmeyi, bütün nimetlerin O’nun ihsanları olduğunu itiraf etmeyi, bundan böyle Allah’tan başka hiçbir şeye tapmamayı ifade etmektedir.

Genel olarak insanlar bir sıkıntıya düştükleri zaman, Allah’ım! Bu sıkıntımı izale edersen, senin rızan için üç gün oruç tutacağım / bir deve kurban keseceğim...” gibi sözler söylüyorlar. Bunlar da aslında Allah’a şükretmek manasına gelir. 

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun