Sınava çok çalışıp dua etmeden 100 alabiliyorum, dua ettiğimde neden alamıyorum?

Tarih: 20.12.2015 - 11:38 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Allah’ın varlığına kanıt bulamıyorum diyen bir kardeşimize verdiğiniz cevabı da okudum. Ancak gerçekten bende de öyle bir şey var.
- Hayat, bir Allah olmadan da gidiyor, sınava çok çalışıp dua etmeden 100 alabiliyorum, sınava çalışmayıp dua etsem de sadece bildiğim soruları yapabiliyorum.
- Yani ben duayı şuna benzetiyorum bir onay makinesi, yani ben sınava çalıştığımda dua edince Allah tamam buna 100 verin diyor. Ancak eğer 99 alacaksam ve dua ettiğimde Allah bu kul dua etti ona 1 puan verin demiyor...
- Bunlara bağlı olarak bir Allah’a çok zor inanacağım gibi gözüküyorum…

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- İnsanlar her zaman bir imtihanla karşı karşıyadır. Hayat bir test merkezi gibidir. İmtihan ise gizlidir. Doğru ve yanlışa imkân verecek şekilde düzenlenir. Sorular ona göre sorulur.

Her şey, göklerde “Allah vardır ve birdir.” sözünün yazılması gibi açık-seçik olsa, hiç kimse yanlış yapmaz ve sınıfta kalmaz. En çalışkan bir Kur’an talebesi olan Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali gibi insanlık yıldızları ile en tembel, en cahil birer öğrenci olan veya olmaları gereken Ebu Cehil, Ebu Leheb, Müseyleme-i Kezzab gibi -imtihan sahibi Allah’ın nazarında- bir yıldız böceği kadar bile bir değer ifade etmeyen kimseler, aynı puanı almış ve birlikte sınıfı geçmiş olacaklardı. Bu ise, adalet anlayışına taban tabana zıttır.

Bununla beraber, dünya hayatındaki her imtihan sorusu, akla kapı açar, fakat özgür iradesini ipotek altına almaz. “Dileyen iman etsin, dileyen küfrü seçsin.” mealindeki ayet ve benzerlerinde bu özgürlüğün altı çizilmiştir.

Şunu da unutmamak gerekir ki, milyonlarca hatta milyarlarca insanın aklı, Allah’ın varlığını kabul ederken, bazı kimselerin aklının bunu kavrayamamasının altında yatan önemli sebeplerden biri, bu kimselerin akıllarının özgürce çalışmalarına fırsat vermemeleridir. İnat, menfaat, makam-mevki, ideolojik maksatlar, ön yargı fanatizmi, çalışma ve düşünme azminden yoksun olmak, heva-heves ve nefsin, akla ve mantığa uymayan istek ve arzuları, his ve duyguların coşkunluğu gibi değişik arızalardan dolayı aklın “aklıselim” formatını kaybetmesidir.

Kör hissiyatın düşünce arenasında dizgini ele alıp aklın hareketini engellemesi ve tökezletmesidir. Kur’an’da defalarca inkârcılara hitaben: “Bunlar akıllarını kullanmıyorlar...” gibi ifadeler kullanması bu söylenenlerin, bu tespitlerin doğruluğunu göstermektedir.

- Dualar, fiili ve kavli/sözlü olmak üzere iki çeşittir.

Fiili dua, Allah’ın kainat çapında yarattığı sebeplere yapışmaktır. Dersini iyi çalışmış bir adam bu fiili duayı yaptığı için, genellikle bu duası makbul olur ve kendisi imtihanlarda başarılı olur. Fiili dua, dua edenin kimliğine, şahsiyetine, dinine, imanına bakılmadan genellikle kabul edilir ve kimsenin emeği zayi edilmez.

Sözlü duanın kabulü ise, daha ziyade dua edenin kimliğine, samimiyetine ve ihlasına bakar. Peygamberlerin, evliyaların dualarının -daha fazla- kabul olması, bunun delilidir.

Şu da var ki; ızdırar derecesinde (çok büyük bir sıkıntı içinde) olan kimselerin duası da genellikle onun dinine dindarlığına bakılmaksızın kabul edilir. Müşriklerin denizde boğulma tehlikesi anında yaptıkları dualarının kabul olduğunu bildiren ayetlerden de bu gerçeği anlamak mümkündür,

Bu konuyu Bediüzzaman Hazretleri şöyle özetlemiştir:

“Dördüncü nevi ki; en meşhurudur, bizim duamızdır. Bu da iki kısımdır: Biri, fiilî ve halî; diğeri, kalbî ve kalîdir."

"Meselâ: Esbaba teşebbüs, bir dua-yı fiilîdir. Esbabın içtimaı; müsebbebi icad etmek için değil, belki lisan-ı hal ile müsebbebi Cenab-ı Hak'tan istemek için bir vaziyet-i marziye almaktır. Hattâ çift sürmek hazine-i rahmet kapısını çalmaktır. Bu nevi dua-yı fiilî, Cevvad-ı Mutlak'ın isim ve ünvanına müteveccih olduğundan, kabule mazhariyeti ekseriyet-i mutlakadır."

"İkinci kısım; lisan ile kalb ile dua etmektir. Eli yetişmediği bir kısım metalibi istemektir. Bunun en mühim ciheti, en güzel gayesi, en tatlı meyvesi şudur ki: "Dua eden adam anlar ki: Birisi var; onun hatırat-ı kalbini işitir, herşeye eli yetişir, her bir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına meded eder." (bk. Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, s. 318)

- Son olarak şu ayetin uyarısına da kulak verelim. Kulak verelim ki, bu imtihan dünyasında işlerimiz ters gidince hemen dinimizi, inancımızı da tersine çevirmeyelim:

“İnsanlardan öyleleri de var ki; Allah'a bir yar kenarındaymış gibi kulluk eder. Ona bir iyilik gelirse yatışır. Başına bir bela gelirse; yüz üstü döner. Artık bu kimse, dünyayı da ahireti de kaybetmiştir. İşte apaçık kayıp budur.” (Hac, 22/11)

İlave bilgi için tıklayınız:

Sebepler, Tabiat ve Kendi Kendine Var Olma...
Allah'ın sebepleri yaratmasının ve çalıştırmasının hikmeti nedir?
Allah Neden Sebepleri Çalıştırıyor?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun