Sebepler birer perdedir. Peki bu perdeler neden vardır?
1. Milyonlarca spermden sadece 1 tanesinin yumurtalığa girmesini tesadüfe bağlıyorlar.
2. Madem Allah sonsuz güç ve kudret sahibi ve ol demesiyle her şey oluyor, ne için anne karnında bebek 9 ayda anca gelişebiliyor. Neden 1 saat veya daha kısa sürelerde gelişmiyor da 9 ayda gelişiyor?
3. Mesela insanlar çalışmakla yoruluyorlar, ne için yaz sıcağında veya kış sıcağında tarlalarda o meyveler sebzeler ekilmeye dikilmeye mecbur. Direkt tarlalarda neden yoktan var olmuyorlar. Ne için tohumu atmak gerekiyor, ne için onlara bakmak gerekiyor. Mesela bazen o bitkilere su vermek gerekiyor. Bazense budamak gerekiyor, bazense gübrelemek gerekiyor. Bütün bunları neden yapıyoruz?
4. Çevremizde ehli bidat ve ehli küfür hat safhada, ne için onlar rahatlıkla televizyonlarda, internet ortamında dilediklerini söyleyip, gençlerin akıllarını karıştırabiliyorlar. Bunlara Allah bu dünyada müdahalede bulunuyor mu, fitne fesat çıkartmalarını engelliyor mu?
5. Misal insan ne için yorulur ve niçin uyur? 70 sene yaşayan bir insan günde 8 saat uyusa hayatının 1/3 (3 te 1 i) yani 70/3 desek 23.3 senesi sadece uykuya gider. Bu insan 70-23 = 47 sene yaşasa ve hiç uyumadan verimli geçinse de olabilirdi. Fakat ne hikmet üzere 23 senesini uykuya vermek için dünyaya geldi?
Not: Allah'ın bir ismi de Hakim'dir. Yaptığı her işte mutlaka bir hikmet vardır. Ben de sizden Allah rızası için, yukarıdaki madde madde belirttiğim şeylerin hikmetini bana anlatmanızı istiyorum.
Değerli kardeşimiz,
Allah kâinattaki büyük-küçük, canlı-cansız istisnasız her şeyi birçok hikmetle ve hak ile yaratmıştır, hiçbir şey abes ve boş yere değildir.
Gözümüzün önünde cereyan eden ve çoğuna ünsiyet peyda ettiğimiz, her gün şahit olduğumuz binlerce olayın hiçbirisi abes ve hikmetsiz değildir.
Her şey vazifesini, hiç aksatmadan ve mükemmel ötesi çalışan bir saatin dişlileri gibi icra etmektedir; gök cisimlerinden kum tanelerine, rüzgârdan kuşlara, bitkilerden hayvanlara kadar bu böyledir.
Bu saatin dişlilerine zarar verir görünen tek mahluk insandır. Çünkü Allah, gene hikmetine binaen onu imtihana tabi tutmuş ve ona özgür bir irade vermiştir.
Hiç kimse, bal yapmayacağım diyen bir arı, süt vermeyeceğim diyen bir inek, yumurtlamayacağım diyen bir tavuk, bekçilik yapmayacağım diyen bir köpek, meyve vermeyeceğim diyen bir ağaç görmemiştir.
Kainatta vazifesini aksatan, yapmayan, beğenmeyen sadece biziz, çünkü bize Allah’ın hikmeti ve iradesi mucibince özgür ve cüzi bir irade verilmiş ve O’nun bütün esmasına mazhar olmuşuz.
Olmuşuz ki, bizdeki özelliklerle O’nu tanıyalım ve aklımızı da O’nun gönderdiği kitap ve resulleri anlamakta ve O’nun emirlerini yerine getirmekte kullanalım.
Yoksa aklı ve nefsi başıboş bırakırsak ve onu vahyin önüne geçirirsek, vazifelerimizi yapmaz ve yaratılış amacımızın dışında bir hayat yaşarız; namaz kılmayız, oruç tutmayız, hacca gitmeyiz, zekât-sadaka vermeyiz, tasarruflarımızı faizde değerlendiririz, tesettüre dikkat etmeyiz, içki-kumar-eğlencede nefsimize göre takılırız, gıybette beis görmeyiz, ilahir…
Akıl bıçak gibidir;
- Nefsin emrine verirsek ebedi helak!
- Vahyin emrine verirsek ebedi huzur!
- Karar da tamamen bize ait.
Tercihimizi yanlış yaparsak, içinde bulunduğumuz kısacık imtihan aleminde ikmali ve tekrarı olmayacak şekilde sınıfta kalır ve -Allah korusun- ebediyen ateşte yanmaya müstahak oluruz.
Her şeyin hikmetini bulabilir miyiz?
Elbette ki hayır. Ancak her şeyin hikmetini araştırmamızda beis yoktur, hatta teşvik vardır. Nasıl ki bundan yüzlerce yıl evvel hikmeti bilinmeyen veya yanlış bilinen birçok olayın hikmeti artık bugün bilinmekte; aynen bugünden kıyamete kadar da hikmeti henüz tam bilinmeyen çok şeyin hikmeti de zaman içinde ortaya çıkacaktır.
Bize düşen, bu hikmetleri araştırmak ve bulmaya, anlamaya gayret etmek. Ancak bu hikmetleri bulmamız veya bulmamamız, o işlerin hikmetsiz ve abes olduğuna asla delalet etmez, çünkü az evvel dediğimiz ve her an şahit olduğumuz ve kati bir şekilde iman ettiğimiz gibi;
“Hem göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Artık, ateşten dolayı vay haline o küfre düşenlerin!” (Sad, 38/27)
“Sizi ancak boşuna yarattığımızı ve gerçekten siz bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (Müminun, 23/115)
Bu izahattan sonra suallerinizin cevaplarını da tek bir prensiple cevaplamaya gayret edelim ki, bu ve bu tip suallerin hepsine örnek teşkil etsin.
Öncelikle bu ve bunlara benzer sualleri soran kişi neye iman ediyor onu bilmeliyiz. Çünkü İslam’ın emrettiği şekilde iman esaslarına iman etmiyorsa, hiçbir cevap onu tatmin etmeyebilir.
Teşbihte hata olmasın, Cenab-ı Hak “Anlat bakalım, aklıma yatarsa iman ederim.” diye yaklaşan bir kuluna imanı nasip etmeyeceğini çok net ifade ediyor:
“Celalim hakkı için, cinlerden ve insanlardan birçoğunu kendi iradeleriyle hak edecekleri üzere cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, ancak kendi küfürleri sebebiyle artık onlarla hakkı zevk edip anlamazlar; onların gözleri vardır, ama onlarla Allah’ın delillerini görmezler; onların kulakları da vardır, ama onlarla İlahi nasihatleri işitmezler! İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da aşağıdırlar. İşte onlar, gafillerin ta kendileridir.” (Araf, 7/179)
“Allah, onların kalplerine ve kulaklarına küfürlerindeki inatları yüzünden mühür vurmuştur. Gözlerinin üzerinde ise bir perde bulunur. Ve onlar için pek büyük bir azap vardır.” (Bakara, 2/7)
Yani, onların kalpleri, gözleri, kulakları iman etmemelerinden dolayı mühürlenmiş; mühürlendikleri için iman etmiyor değiller, aksine onlar iman etmemeyi tercih ettikleri için Allah da onların kalplerini mühürlemiş.
Dolayısıyla evvela iman şart, yani:
“Allah vardır, birdir, misli ve benzeri yoktur. İsim ve sıfatları mutlak kemaldedir. Her an her şey O’nun ilmi ve kontrolü altında yapılmaktadır. İnsan bu dünyaya imtihan için gönderilmiştir. Dünyada yapması gerekenler Allah’ın kitaplarında özetlenmiş ve birer muallim olan resulleri tarafından uygulamalı olarak insanlara talim edilmiştir. Son olarak gönderilen ve Allah tarafından korunmuş kitap olan Kur'an ve onun muallimi Hz. Muhammed (asm) bu silsilenin sonuncularıdırlar ve içerdikleri şer’i hükümler de kıyamete kadar geçerlidir. Allah hikmetsiz iş yapmaz ve gene hikmetine binaen işlerini melekler ordularıyla ve sebeplerle yapar, daha doğrusu bunları kendisine perde yapar. Allah’ın kitabına ve Resulüne tabi olup, O’nun istediği şekilde bir hayat sürenleri ebedi cennete, aksi davranışta bulunanları da ebedi cehenneme gönderecektir. Allah zaman ve mekandan münezzeh olduğu için olmuş, olan ve olacak her şey O’na müsavidir, her şey ilmi dahilindedir ve kayıtlıdır, O her şeyi bilir, buna da kısaca kader denir.”
İmanın çok kısa bir tarifi bu şekildedir diyebiliriz. Kelime-i şehadet getiren bir kimse de esasen bunlara iman ettiğini söyleyerek Müslüman olmuş olur.
Bunların tamamına veya bir tanesine iman etmeyen veya tereddüt eden bir kişi, iman dairesi içinde değildir. Ve bize düşen böyle bir kişinin muhtelif suallerine cevap vermezden evvel, onun imanını Allah’ın izniyle düzeltmeye çalışmamız olmalıdır. Yoksa suallerine bizce ne kadar tatmin edici cevaplar versek dahi o mutmain olmayabilir. Yani temel çürük ise, boşuna dairenin içine tadilat yapmamalı, evvela binayı sağlamlaştırmalıyız.
Muhatabımız iman konusunda tamam ise, zaten o zaman bilecek ki biz imtihan dünyasındayız. Her şey hikmetli oluyor. Allah sebepleri perde yapıyor ki sebepleri görerek O’nun isim ve sıfatlarını ve şuunatını farkedelim. Sübhanallah, Barekallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber diyelim.
Gece uyuyalım ki; rüya alemini müşahede edip tefekkür edelim, uykudan zorlukla kalkıp teheccüd namazı, sabah namazı kılalım,
Sıcakta-soğukta güçlükle çalışıp kazanalım ki; bunun zorluğunu idrak edelim, şükredelim, bu zorluklara rağmen ibadetlerimizi aksatmayalım, zahmetlerle kazandığımızı nafakamızı imkanı dar olan insanlarla paylaşalım;
Sayısız spermden bazen bir tanesin bazen hiçbirisinin döllenmediğini müşahede edelim ki; buna hayret edelim ve düşünelim ki bazen de tek bir incir çekirdeğinden on binlerce incir çekirdeği oluştuğunu görüp birden bini, binden biri yaratan Allah’ın tecellisini görebilelim, ilahir…
İşte bunları ve benzerlerini bütün sebeplerde görelim ki; bunların tesadüf sebebi veya kör, cahil, şuursuz, iradesiz ve hikmetsiz tabiat ve atomlar tarafından yapılmalarının imkansız olduğunu idrak edip Cenab-ı Hakkı bütün işlerin arkasında bulup tesbih ve hamd edip birleyelim.
Adil-i Mutlak olan Allah da ister ki bunlar belli olsun; ta ki kömür kalpli Ebu Cehiller ve Elmas kalpli Ebu Bekirler ayrılsın. Böylece insanlar hakkında hüküm verildiğinde de nankör ve cahil insan "Ben niye yanıyorum?" demesin.
Unutmayalım ki cehennem boşuna değil, cennet de ucuz değil.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Allah Neden Sebepleri Çalıştırıyor?
- Yerler ve göklerin altı günde yaratılışının hikmeti nedir? Bu altı ...
- İnsanın yaratılışında ve tabiat olaylarında, Allah'ın sebepleri ...
- Sebepler, Tabiat ve Kendi Kendine Var Olma.
- Unutkanlığın nedeni nedir? Hafızayı zayıflatan sebepler nelerdir ...
- Sebepler konusunda en çok merak edilenler.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İmanımızı kaybetmemek için neler yapmalıyız?
- Peygamberimizin şefaati konusunda bilgi verir misiniz? Şefaate inamamak imani bir konu mudur?
- Şefaat dilemek ve şirk
- Allah’ın elçi göndermeye ihtiyacı mı var veya bu Onun için vacip mi?
- Ontoloji nedir?
- Gaybı Bildirme 7. Bölüm- Allah’ın Hz. Nuh’a gaybı bildirmesi
- Kabuğuna giremeyen kaplumbağa, evrime delil mi?
- Cehennemle korkutmak, insanın özgür iradesini yok eder mi?
- İsteklerimizi ve dualarımızı gerçekleştiren bilinçaltımız mı?
- Allah, kâinatı ve içindekileri neden kimya, fizik kanunlarıyla yarattı?