Ruhu nereye koyacağız?

Tarih: 23.01.2024 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Frontal lob'a müdahale edildiğinde hastaların davranışları değişiyor bu durumda ruhu nereye koyacağız?
- Beynimizin ön kısmında frontal lob bulunuyor ve bu yere müdahale edildiğinde davranışlarımız kararlarımız değişebiliyor bu durumda ruhu nereye koyacağız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ruhu sizin bir yere koymanıza gerek yok. Allah ruhu insan bedenine koymuştur. Ruh madde değildir ki bir yer işgal etsin. Ruh, elektrik enerjisinin daha da nuraniyet kazanmış ve şeklidir. Dolayısıyla yer ve mekân işgal etmez. Bir anda vücudun her yeri ile alakalıdır. Gözüne çöp kaçsa ruh vasıtasıyla oraya emir verilir. Ayağına diken batsa aynı anda oraya gerekli emir gönderilir. Ruh için uzaklık yakınlık söz konusu değildir.

Televizyonu çalıştıran enerjidir. Bunun orada işgal ettiği bir mekân yoktur. Tellerde sadece elektron akımı söz konusudur. Ruh yer çekimi gibi bir kanundur. Yer çekiminden farkı şuurunun bulunmasıdır. İnsandaki bütün fiilleri Allah ruh vasıtasıyla yapmaktadır. Mesela, gören göz değil ruhtur. Ama ruhun görmesi için göz penceresinin olması gerekir. İşiten de ruhtur. Ama o işitmenin olabilmesi için işitme sisteminin arızalı olmaması gerekir.

Kendinizi bir odada farz edin. Önünüzde pencere var. Siz o pencere vasıtasıyla dışarıyı görürsünüz. Dışarıyı gören pencere olmadığı gibi, insan vücudundaki göz de bir pencere gibidir. Ruh da odadaki insanın pencereden dışarıyı gördüğü gibi, o da göz penceresinden dışarıyı görür. Arkanızda duvar var. Orada pencere olmadığı için arka tarafınızdan dışarıyı göremiyorsunuz.

İşte bunun gibi, göz ya da kulak veya beynin fonksiyonları ruh vasıtasıyla yerine getirilir. O organlarda bir arıza olursa ruh o arızalı organla ilgili vazifeyi yerine getiremez. Mesela, beynin ön lopu darbe sebebiyle tahrip edilmişse, o organa ait vazifeler ruh tarafından yerine getirilemez. Pencerede perde olunca dışarıyı göremediğimiz gibi.

Konuşan dil değil ruhtur. Ama insanda ruhun konuşabilmesi için dil ve ona bağlı sistemin arızalı olmaması gerekir. Konuşan dil olsa idi sığır da konuşur, at da insan gibi konuşurdu. Onların ruhu farklı şekilde konuşmaya planlandığı için onların konuşma sistemi farklıdır.

İbrahim Sayar’ın bu konuyu dile getiren şöyle güzel bir şiiri var:

Dil ne bilir şekeri şerbeti,
Aldığın lezzeti baldan mı sandın?
Ne arı, ne ağaç verir nimeti,
Elmayı, narı daldan mı sandın?

Baharı gönderir al gelin gibi,
Bir hazinedir ki görünmez dibi,
O Cemil’dir, Cemal onun tecellisi,
Güzeli yeşilden, aldan mı sandın?

Çok istesen de inadın olmaz,
Takdirden öte muradın olmaz,
O uçurursa senin kanadın olmaz,
Uçmayı kuştan, kartaldan mı sandın?

Gördüğün görmediğin göz onun,
Bildiğin, bilmediğin öz onun,
Dediğin, diyemediğin söz onun,
Kelamı dudaktan, dilden mi sandın?

O dilerse azlar çok olur,
O dilerse varlar yok olur,
Allah dilerse açlar tok olur,
Tokluğu paradan puldan mı sandın?

İbrahim duada, Nemrut’un ateşinde,
Ateşler güzel olur, türlü esrar içinde,
Oğul razı kurbandır babasının peşinde,
Kesmeyen bıçağı İsmail’den mi sandın?

Onun sanatı varlığın nakışında,
Onun şefkati ananın bakışında,
Onun rahmeti, suyun akışında,
Suyu pınardan gölden mi sandın?

Ellerin titrer fer kesilir gözlerden,
Kapılırsın bir amansız derde,
Maraz, musibet ancak bir perde,
Ey kul eceli, Azrail’den mi sandın?

Ameline bakarsın ateşi tartar,
Rahmete bakarsın ümidin artar,
Kurtar bizi Ya Rabbim kurtar,
Gönül necatı, kurtuluşu amelden mi sandın?

Netice olarak ruh bedenin her yerindedir, ama hiçbir mekânda madde ile kayıtlı değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun