Peygamberin evlerine girmeyin, ayetinin binlerce yıl okunmasının mantığı nedir?

Tarih: 25.06.2015 - 02:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ahzab 53:
"Ey o bütün iman edenler! Vaktine bakmaksızın yemeğe izin verilmedikçe size, Peygamberin evlerine girmeyin ve lâkin çağırıldığınız vakit de girin, yemeği yediğinizde de hemen dağılın, söz, sohbet için de izinsiz girmeyin. Çünkü o, Peygambere eza veriyor, üzerine de sizden utanıyor, fakat Allah hakkı söylemekten sıkılmaz. Hem haremlerine gerekli bir şey soracağınız vakit de bir perde arkasından sorun, öyle yapmanız, hem sizin kalpleriniz ve hem onların kalpleri için daha temizdir ve sizin Resulullaha eza etmeniz olamaz, arkasından zevcelerini nikâh eylemeniz de olamaz. Çünkü o günah, Allah indinde çok büyük bulunuyor." 
- Soru: Peygamber bunu etrafındakilere kendisi söyleyemez mi?
- O günün şartları için bu kadar basit bir durumun binlerce yıllık insanlığa hitap eden bir kaynağa konulmasının mantığı nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Önce bu ayette çok önemli âdâb-ı muaşeret dersleri vardır. Bu derslerin Kur’an’da zikredilmesi, onların Allah’ın nezdindeki önemine işaret etmektedir. Hadiste olsaydı, bu kadar etkili olmazdı.

Üstelik sizin de düşündüğünüz gib,i çoğu insanların nazarında “basit işler görünümündeki” bu tavsiyeler bütün bütün unutulur gidebilirdi. Kur’an’da zikredilmesi bunları bakileştirmiş ve on beş asır sonra bile bugün de bizim onları konuşuyor olduğumuz mühim bir “âdâb-ı muaşeret” deklarasyonu konumuna getirmiştir.

- Burada önemli bir nokta da şudur ki, âdâb-ı muaşeret gibi -önemsiz gibi görünen- bir konuda Hz. Peygamber (asm)'in sıkıntıya düşmesi üzerine bu ayetin nazil olması gösteriyor ki, Hz. Peygambere dokunan küçük bir sıkıntı bile gayretullahı harekete geçirmeye yetiyor. Ve Allah Habib-i Edibini bu sıkıntıdan kurtarmak için bizzat ayet indiriyor ve onu himaye altına alıyor.

Dolayısıyla yalnız bu ayetin varlığı bile Hz. Muhammed (asm)’in “habibullah” oluşunun ve makam-ı mahbubiyete mazhar olduğunun delili ve Allah tarafından ne kadar çok sevildiğinin göstergesidir.

Şimdi, bu ayetin tahlilini birkaç madde halinde yapmaya çalışacağız:

1) Ümmetin Hz. Peygamber (asm) ile münasebeti -hayatın akışı içerisinde- iki şekilde cereyan eder. Bu her iki şekilde de insanlar Hz. Peygambere karşı dikkatli olmak durumundadır.

Birincisi: Hz. Peygamber (asm)'in bir insan olarak bulunduğu bir halvette/ hususi hayatında onu rahatsız etmemektir. Ahzab 53. ayette yer alan,

 “Ey iman edenler! Siz, bir yemeğe çağırılmadıkça, zamanını gözetmeksizin, Peygamber'in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin.”

mealindeki ifadede bu edep dersi verilmiştir.

İkincisi: Bir peygamber olarak görevinin başında bulunduğu zamanda da ona gereken saygıyı göstermektir.

“Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salat (rahmet ve sena) ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selâm verin.”

mealindeki Ahzab suresinin 56. ayetinde buna vurgu yapılmıştır. (krş. Razi, Ahzab:53. ayetin tefsiri).

2) Kur’an-ı Hakim, kısa zamanda oldukça bedevi olan bir topluluktan çok medeni bir cemaat ortaya çıkarmıştır. Davet edilmedikleri halde, rastgele Hz. Peygamber (asm)'in evine gidip yemek yemeyi âdet haline getiren bazı kimseler vardı. Bu ayette, bunlara bu konudaki edep dersi verilmiştir.

3) Bu kimseler, izinsiz eve gidiyorlar, yemek yedikten sonra da dağılıp gitmiyorlar. İzin alarak Hz. Peygamber (asm)'in evine giren bazı kimseler de yemekten sonra dağılmayıp orada sohbetlere dalıyor ve uzun süre orada kalıyorlardı. Bu ise Hz. Peygamber (asm)'in sadece insani değil, risalet görevine de aykırı idi. Çünkü, Hz. Peygamber (asm)'in tebliğin yanında, aldığı vahiylerin üzerinde düşünmek, dersler çıkarmak ve insanlara açıklamak gibi bir (tebyin) görevi daha vardı. Bunların bu tutumu Kur’an’ın vahyine de zarar verdiği için, konuyu bizzat Kur’an’da anlatmak ilahi hikmete daha uygundur.

4) Ayette Hz. Peygamber (asm)'in “çok hayalı” olduğuna da vurgu yapılmıştır. Hem devlet reisi, hem peygamber olmasına rağmen Hz. Muhammed (asm)’in insanlara karşı bu hayalı ve mütevazı tutumu, onun hak peygamber olduğunun göstergesidir. Çünkü kendisinin ifade ettiği gibi, “Haya imandandır.” Yani bir insan Allah’a olan imanı nispetinde hayalı olur.

Dolayısıyla bu ayet, Hz. Muhammed (asm)’in insanlar tarafından zor duruma düşürüldüğünde bile, bir peygamber olarak Allah’a karşı yüksek hayası sebebiyle insanları kırmaktan nasıl tevazu ile kaçındığını göstermektedir. Davranışlarını ona göre ayarlar.

İşte nübüvvet delilinin en uygun yeri Kur’an’dır. Onun için orada yer almıştır.

- Allah Kur’an’da Hz. Peygamber (asm)'in güzel ve yüksek bir ahlak üzere olduğunu (Kalem, 68/4) ve ümmetine karşı çok düşkün, çok şefkatli ve pek merhametli olduğunu bildirmiştir. (Tebve, 9/128)

Bu ayetle de bizzat Hz. Peygamber (asm)'in ümmetiyle olan yakın ilişkisi, onlara karşı gösterdiği tevazu ve hayası bizzat Allah tarafından dile getirilmiştir.

Böylelikle kıyamete kadar gelecek insanlara Hz. Peygamber (asm)'in pratikte gösterdiği bu yüksek ahlakının bir örneğini Kur’anla belgelemiştir.

5) Hz. Peygamber (asm)'in hem maddi-manevi makamdaki büyüklüğü, hem şahsi kişiliği diğer insanlardan daha fazla kendisine bir gayret, hanımlarını kem gözlerden himaye misyonunu yüklemiştir.

Halbuki izin almadan eve girip çıkanlar, bu aile mahremiyetine riayet etmiyor ve (yer darlığından dolayı) bazen -istemeyerek de olsa- hanımlarıyla karşılabiliyorlardı.

İşte b u ayette Hz. Peygamber (asm)'in hanımlarına özel bir koruma getirilmiş ve onun vefatından sonra da hiçbir kimsenin onlarla evlenmelerine izin verilmediğine vurgu yapılmıştır.

6) Oldukça bedevi olan o günkü insanlara âdâb-ı muaşeret dersini vermek ne kadar önemliyse, kıyamete kadar gelen insanlara da aynı dersi vermek “Evrensel bir mesaj” olan Kur’an’ın eğitim ve öğretiminin bir gereğidir.

İşte bu ayette bu mesajın ebedi olması adına, ona Kur’an’da yer verilmiştir.

Bu durum aslında sadece Hz. Peygamber (asm)'e özel de değildir. Nur suresinin 27. ayetinde meal olarak şu ifadelere yer verilmiştir:

''Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere izin almadan ve ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir; umulur ki bunu düşünüp anlarsınız.''

Bu ayetten  her Müslümanın evine davetsiz girilemeyeceğini anlıyoruz.

Ancak, konumuzla ilgili ayette Hz. Peygamber (asm)'in evine girmek için izin alınmasının ayrıca belirtilmesi Onun Allah katındaki büyüklüğünü kalplere nakşetmeye yöneliktir.

- Özetlersek, insanların Hz. Peygamber (asm)'in şahsına ve ailesine karşı saygılı olmaları için nasıl davranmalarının gereğine dair ders verildiği gibi, kıyamete kadar gelecek insanların da -Hz. Peygamberi canlı bir örnek almak suretiyle- kendi aralarında bu âdâb-ı muaşerete riayet etmeleri için, ilahi hikmet tarafından bu mesajın Kur’an’da yer alması ön görülmüştür.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun