Müminin kalbine atılan ölümü sevmemek, "vehen" duygusu nasıl anlaşılmalıdır?
- İki farklı rivayetin birinde ölüm duygusu yerilmektedir. Ebu Hurayra (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resalullah (asm) buyurdular ki: "Allah Teâla şöyle buyurdu: ".... Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem." [Buhârî, Rikak 38]
- Sevbân radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu "Yemek yiyenlerin büyük tabağa üşüştükleri gibi insanların size karşı birleşip üşüşmeleri yakındır. ... Sizin kalplerinize de vehen atacaktır" buyurdu. "Vehen nedir, ey Allah'ın Resulü?" diye sorduklarında şöyle buyurdu: "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu." |Ebû Dâvud]
Değerli kardeşimiz,
a) Buhari’deki kudsi hadisin bir parçası olan,
“Ben yaptığım hiçbir şeyde, kulumun canını alırken gösterdiğim tereddüt kadar tereddüt göstermedim. Çünkü o ölümden hoşlanmaz; ben de onun hoşlanmadığı bir iş yapmayı sevmem.” (Buhari, Rikak, 38)
manasındaki ifadede, genel olarak ölümün insanlar tarafından arzu edilmeyen bir husus olduğuna işaret edilmiştir.
- Buradaki ölümden hoşlanmamak, Allah’ın emirlerine karşı gelmek gibi bir anlam ifade etmez. Bu insanın fıtratının gereği olarak ölmeyi istemediğine yapılan bir vurgudur. Maksat, Allah’ın mümin kullarına karşı gösterdiği sevgi ve merhametin boyutuna işaret etmektir. Aslında ölüm bir mümin için güzel şeydir. Dünyanın sıkıntısından kurtulup cennet gibi bir yurda yerleşmek anlamına gelir.
- Allah’ın bir işte tereddüt etmesi düşünülemez. Bazı alimler, bu kelimeye değişik anlamlar yüklemiş ve değişik yorumlar yapmışlar. (bk. İbn Hacer, 11/345-346)
Ancak bizim kanaatimize göre, bu ifade insanların duygularına hitap eden “tenezzülat” veya “mümaşat” denilen mecaza mütahammil bir irşat üslubudur. Buna göre bu ifadenin açıklaması şöyledir:
“Bir insanın bir işi yapmakta gösterdiği tereddüt, onun o işi yapmaktan hoşlanmadığını gösterdiği gibi, ben de kulumun hoşlanmadığı ölümünü tahakkuk ettirirken, aslında onu üzmek de istemem. Ancak bu iş mukadderdir, olacaktır ve her nefis ölümü tadacaktır. Ecel geldi mi bir saat ne ileri ne de geri alınacaktır.”
Özetlersek: Bu hadiste “efal-i mükellefin” denilen emir ve yasaklar karşısında insanların gösterdiği bir zafiyetten söz edilmiyor. İnsanların ölüme karşı yaratılıştan kendilerinde var olan bir duyguyu Allah’ın çok iyi bilindiğine, onların bu tedirgin edici duygularının farkında olduğuna, ancak bunun başka bir çaresinin olmadığına vurgu yapılmıştır.
b) Ebu Davud’un hadisinin tamamı şöyledir:
Hz. Sevban’ın bildirdiğine göre Resulullah (asm) şöyle buyurdu:
“Yemek yiyenlerin yemek kabının başına üşüştükleri gibi, insanların size karşı birleşip başınıza üşüşmeleri yakındır." Biri “O gün biz sayıca az olduğumuz için mi (bu duruma düşeriz)?” diye sorunca, “Hayır, bilakis o gün sayıca oldukça fazlasınız. Fakat selin kenara attığı çar çöp gibi (değersiz)siniz. (öyle ki:) Allah düşmanlarınızın kalbinden sizin mehabetinizi çekip çıkarır ve sizin kalbinize de VEHN koyar.” diye buyurdu. "Vehn nedir, ey Allah'ın Resulü?" diye sorduklarında, şöyle buyurdu: "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu." (Ebu Davud, Melahim, 5)
- Bu hadiste, insanların normal fıtri duygularının dışında, Allah’ın emir ve yasaklarını, müjde ve uyarılarını göz ardı etmenin bir sonucu olarak oluşan bir “ölüm korkusu”ndan söz edilmektedir. Nitekim, sahabe de ve daha sonra onların izini süren müminler de birer insan olarak elbette ölümden korkuyorlardı. Fakat bu korku onların elinden tutup Allah yolunda cihad etmekten alıkoyamıyordu. Şehitlik veya gazilik düşüncesinden gelen cesaret, ölüm korkusunu yenmeye yetiyordu.
Demek burada vurgulanan husus, Allah’ın emirlerini yerine getirmeye engel olan ölüm korkusudur. Yerilen budur. Bu da dünyevileşmeye, dünyayı ahirete tercih etmeye dayanan yanlış bir duygu ve düşünceden kaynaklanıyor. Dünyaya fazla düşkünlük, şehitlik gibi bir mertebeyi bile gözden kaçırıyor.
Nitekim, Ahmed b. Hanbel ve Taberani (Evsat)’in -yine Hz. Sevban’dan- rivayet ettiği bir hadiste aynı konu işlenmiş ve orada “ölümden hoşlanmamak” yerine “kıtal / savaşmaktan hoşlanmamak” şeklinde ifade edilmiştir. (bk. Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, h. no:12244)
Demek ki, burada yerilen husus, normal fıtri bir ölüm korkusu değil, Allah’ın bir emri olan cihattan alıkoyan bir ölüm korkusudur.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- "Mümin bir kulumun canını almakta tereddüt ettiğim kadar hiçbir şeyde tereddüt etmiş değilim..." anlamındaki kudsi hadis sahih midir? Rabbimiz tereddüt eder mi? Nasıl açıklanır?
- Kul, Allah'a kavuşmayı çok arzuluyorsa, Allah da kuluna kavuşmayı çok arzular mı?
- Dünyadaki zulümlere karşı Müslümanların tavırları nasıl olmalı?
- Müsibete sabredersek karşılığı cennet mi?
- Mahşer günü ile ilgili hikayeler doğru mu?
- “Allah sevmediği bir kulun duasını hemen kabul eder, sevdiğinin duasını ise geciktirir.” anlamında bir rivayet var mıdır; sıhhat durumu nedir?
- Kırk iyilik vardır ki bunlardan birini yapan cennete girer, hadisini açıklar mısınız?
- Şehidin ölümden duyduğu ızdırab sizden birinin çimdikten duyduğu ızdırap kadardır, hadisi sahih mi?
- Haşir meydanında cehenneme koşarak giden kişi ile cehenneme götürülürken arkasına bakıp Allah’ın kendisini cennete koyacağını ümit edeni Allah cennetine göndereciğini bildiren hadis var mıdır?
- Reenkarnasyonun olmadığını bildiren hadis var mıdır?