"Mümin bir kulumun canını almakta tereddüt ettiğim kadar hiçbir şeyde tereddüt etmiş değilim..." anlamındaki kudsi hadis sahih midir? Rabbimiz tereddüt eder mi? Nasıl açıklanır?

Tarih: 28.01.2012 - 04:47 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Rabbimiz tereddüt eder mi; nasıl açıklanır?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Uzun bir kudsi hadisin bir parçası olarak zikredilen,

 "Mümin bir kulumun canını almakta tereddüt ettiğim kadar hiçbir şeyde tereddüt etmiş değilim” mealindeki ifadeden sonra “O ölmek istemiyor, ben de onun üzülmesini istemiyorum.”(Buharî, Rikak, 38)

cümlesi bu tereddüdün gerekçesidir. 

Bilinen manasıyla Allah hakkında kullanılması uygun olmayan “tereddüd” kavramına gelince; alimlerin bu konuda yaptıkları değişik yorumlarının özetini birkaç madde halinde arz edeceğiz:

- Hattabi’ye göre, hadiste yer alan tereddüd sözcüğünün iki tevili vardır:

a. Mümin bir kimse, hayatında ölümcül bir hastalığa maruz kalır. Allah’tan kendisini bu sıkıntıdan kurtarmasını ister. Allah da ona şifa verir, sıkıntısını giderir. İnsanlar, bu tür işleri bir nevi tereddüt sözcüğüyle “öldüren Allah öldürmedi” şeklinde ifade ederler. İşte hadiste yer alan Allah’ın “tereddüdü” bu fiilinden kinâyedir. 

b. Buradaki tereddüd, terdid = tekrar tekrar göndermek anlamındadır. Nitekim Hz. Musa’ya giden ölüm meleği ile Hz. Musa arasında geçen meşhur kıssada, ölüm meleği defalarca Allah’a müracaat etmek zorunda kalmış ve Allah da onu tekrar ona yollamıştır. Buna göre hadisin manası: “Ben yapmak istediğim bir iş hususunda elçilerimi gönderirken, mümin kulumun canını almaya gönderdiğim zaman kadar tereddüd etmem.” Yani; başka konularda elçilerimi bir defa gönderir işi bitiririm, ama bu konuda onların defalarca gidip gelmelerine, aramızda mekik dokumalarına izin veririm(krş. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi)

- Tevili ne olursa olsun, hadiste yer alan “tereddüd” sözcüğü, Allah’ın mümin kuluna olan şefkati, merhameti ve lütfundan kinâyedir(İbn Hacer, a.y).

- Kelâbâzî’ye göre, burada fiilin terdid sıfatı yerine zatın tereddüd sıfatı kullanılmıştır. Yani, Allah’ın zatında bir tereddüd, gidip-gelme yoktur. Tereddüd, fiilin vasfı olan kulun kendi durumuyla ilgilidir.

Bunun özeti şudur: Mümin kul ölümden hoşlanmadığı için, Allah’a kavuşma arzusu ile, ölümden korkma duygusu arasında tereddüd etmektedir. Allah merhametiyle, onun Allah’a kavuşma arzu ve iştiyakını arttırmak suretiyle gel-gitlerden kurtarır ve o da ölmeye hazır hale gelir, hoşlanmadığı ölümden hoşlanmaya başlar. Allah da onun bu tereddüdünü giderdikten sonra onun canını alır. 

Hadiste, insanların daha kolay anlaması için mecaz olarak, kulun vasfı olan tereddüd sıfatı, Allah’a ait olan terdid (kulun korkusunu gidermek, onu tereddüten kurtarmak) fiilinin yerine kullanılmıştır(krş. İbn Hacer, a.y).

İlgili hadisin tamamı ve açıklaması için tıklayınız:

Hadis-i Kudsi'de Allah Teâlâ "Kulumu sevince gören gözü, duyan kulağı, tutan eli olurum. Artık o benimle duyar, benimle görür, benimle tutar, benimle yürür." buyurmaktadır. Bu hadisi açıklar mısınız?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun