Mümin hem dünyada hem de ahirette mükafat alacak mı?

Tarih: 21.11.2019 - 20:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Mümin dünyada ve ahirette mükafat alacak mı ayetlerle de kanıtlar mısınız?
- Mükafat var diyor ama nerede?
- Allah bizim bu dünyada ne yapmamızı istiyor, eğer emir ve yasaklarına uymaz isek dünya ve ahiret hayatımız nasıl olur?
- Allah’ın emir ve yasaklarına uymayan dünyada zarar ahirette ebedi azap mı görürüz, emirlerine uyanlar dünyada ve ahirette sonsuza kadar mükafat görür mü?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evvela bazı ayetlerin meallerine bakalım;

“Allah kullarına çok lütufkârdır; dilediğini, dilediği şekilde rızıklandırır! O Kavî'dir, Azîz'dir!

Kim ahiret ekinini murad ederse, ona o ekinini ziyadeleştiririz!

Kim de sadece dünya ekinini murad ederse, ona da ondan veririz!

Ancak bu takdirde onun ahirette hiçbir nasibi olmaz!” (Şura, 42/19-20)

“... İnsanlardan, 'Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver.' diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.

Onlardan, 'Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru.' diyenler de vardır.

İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir.” (Bakara, 2/200-202)

Cenab-ı Hak imtihan edildiğimiz bu dünyayı hikmetlerle dolu yaratmıştır; her işin arkasında muhakkak farkına vardığımız veya varmadığımız nice hikmetler vardır.

Bizim esas hedefimiz elbette ki imtihan alemi olan dünyamızda ekip, mahsulünü ebedi ahiret yurdunda almaktır.

Ancak bunu yaparken dünyada da rahat ve huzurlu olmamız için Rabbimiz sebepler koymuştur. Sebeplere sarılmazsak, bu dünyada karşılık almamız çok güçleşir.

Örneğin, tarlamızı ekmezsek ürün alamayız, çalışmadan bir şey başaramayız, okumadan öğrenemeyiz... Kısacası kainat kitabının kanunlarına uyarsak bu dünyada karşılığını inşallah alırız. 

Bu kitabın kanunlarını da başta fenler ve beşeri bilimler hep araştırmıştır, araştırmaktadır ve kıyamete kadar da araştıracaktır. Zaten Rabbimiz de bunu bizden istemekte ve bizi buna teşvik etmektedir.

Bu konuda kim gayret gösterse, mümin olsun, kafir olsun fark etmez, bu dünyada karşılığını almaktadır. Mesela, İslam alemi yaklaşık 200 senedir, bu konularda tembellik ve atalet gösterdiği için dünyevi meselelerde sıkıntı çekmekte iken, dinsiz Batı alemi kainat kanunlarına riayet ettiğinden, dünyevi ve maddi konularda zahiri bir başarı elde etmiştir.

Diğer taraftan bizim için asıl önemli olan ebedi ahiret aleminde ulaşmayı hedeflediğimiz ebedi mükafatlar ve huzurdur; bunun anahtarı da Kur'an ve Kur'an’ın canlı rol modeli olan Hz. Peygamber Efendimiz (asm)'in hayatıdır. 

Kur'an’a riayet edip, onun rehberliğinde ulaştığımız bilgiler ile bütün bu harikulade nizamın arkasında Allah’ın olduğunu idrak edersek, Allah’ın da yardımının eksik olmayacağı vaad edilmektedir. 

Dikkat edin! Dünyada Allah’ın yardımı, evvela sebepleri yerine getirmemize ve O’nu layıkıyla tanımamıza bağlanmıştır.

Diğer taraftan da ahirette huzur bulabilmemiz için, gerek sebeplere bağlı olarak ama esas rızayı ilahiyi kazanmamız için, nasıl ibadet edip kulluk vazifelerimizi yerine getirmemiz gerektiğini öğretmektedir. 

Bu arada hikmetli işler dedik ya; bazen olur ki çok gayret ederiz, ama zahiren dünya gözüyle bir menfaat, bir mükâfat göremeyiz, hatta belki zarar bile görürüz! 

Ama işin aslı, hakikat boyutu böyle değildir:

- Ya gayretimizde sebeplere ters ve/veya eksik gelen bir iş yapmışızdır.

- Ya başka bir kusurumuz veya günahımız gereği Allah o işi kefaret sayıp karşılığında günahımızı affetmiştir.

- Ya o işin istediğimiz gibi olmasının aslında bizim için hiç hayırlı bir tarafı yoktur.

- Ya musibet karşısında nasıl davranacağımız konusunda imtihan edilmekteyizdir.

-Ya da ahirette bize çok daha iyisi verilecektir!

Yani sonuç itibarıyla Allah’ı tanıyıp, bilip, sebeplere sarılıp netice ortaya çıktığı zaman, her ne olursa olsun mutlak kazanmışızdır!

Bu şuurdan gaflet etmeden, uğradığımız musibetler, hayal kırıklıklarının da âdetullah icabı olduklarını unutmayarak, şu ayetlerin gereğini yerine getirmemiz gerekir;

“Sizi mutlaka biraz korku ve açlık ile biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden bir noksanlık ile imtihan edeceğiz. O hâlde sabredenleri müjdele!

O sabredenler ki, kendilerine bir musibet geldiği zaman: 'Muhakkak ki biz, Allah'a aitiz ve muhakkak ki biz, ancak O'na döneceğiz!' derler.

İşte onlara Rablerinden salavat; mağfiretler, bereketler ve bir rahmet vardır. Hidayete erenler de işte ancak onlardır.” (Bakara, 2/155-157)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun