Meleklerin ruhu var mıdır; ecsam-ı nurani oldukları ifade edilmektedir, buna göre meleklerin cisimleri mi vardır?

Tarih: 22.07.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hadis-i şerifte; "Melekler nurdan yaratıldı. Cinler de alevli bir ateşten yaratıldı. Âdem ise size vasf olunan şeyden yaratıldı." (Müslim, Zühd, 10/60) diye ifade edilmiştir.

Melekler, nurdan yaratılmıştır. Nur ise ayn-ı şuurdur. Bir anda nurlu varlıklarıyla pek çok yerlerde bulunabilirler, pek çok şekle girebilirler, aynı anda pek çok dillerle konuşmaları da söz konusudur. Nitekim, Hz. Cebrail (as) bir anda hem arşın altında Allah’a secde ederken, aynı anda Dihye suretinde Hz. Peygamber (a.s.m)’in meclisinde bulunuyordu.

Keza, Hz. Cebrail (as) Hz. Musa (as)’a Tevrat’ı İbranice, Hz. İsa (as)’a İncil’i Süryanice, Hz. Muhammed (asm)’e Kur’an’ı Arapça indirmiştir. Demek ki bütün bu dilleri biliyordu ve farklı dil konuşan farklı peygamberlerle konuşuyordu.

Meleklerin nurdan yaratılmış olmaları onların ayrıca bir ruhlarının olmadığını göstermez. Ancak kaynaklarda buna dair bir bilgiye rastlayamadık. Yalnız, güneşin bir nuranî cismi ve yedi renkli ışığı olduğu gibi, meleklerin de nurdan bir bünyelerinin ve bu bünyede yer alan bir ruhlarının olması mümkündür.

Melekler büyüklük, küçüklük bakımından çok farklı türlere sahip bir millettir. Güneşe müekkel bir melek ile yağmur tanelerini yere indirmekle görevli bir melek elbette çok farklıdır.

Bazı meleklerin şarktan garba / dünyanın doğusundan batısına kadar her yeri kaplayacak kanatlara sahip olması, onların sadece uçmalarını sağlamaya yönelik değil, aynı zamanda Allah’ın yarattığı pek harika bir sanat eseri olarak melekut aleminde arz-ı endam etmeleri içindir.

"Bazı rivayetlerin işaretiyle ve intizam-ı alemin hikmetiyle denilebilir ki, gezegenlerden tut ta su damlacıklarına kadar hareket halindeki bazı cisimler bir kısım meleklerin binitleridir. Onlar bunlara izn-i ilahî ile binerler, alem-i şahadeti seyredip gezerler." (Nursi, Sözler, On beşinci Söz).

Gök güneş ve yıldızlar kelimeleriyle şahadet aleminde -lisan-ı hâl ile- Allah’ı tespih ettikleri gibi, melekler de melekut aleminde -lisan-ı kal ile- bunları temsilen şuurdarane Allah’ı tepsih ederler.(Sözler/, Yirmi Dördüncü Söz, Dördüncü Esas).

İşte melekler nurdan oldukları için bütün zerreleriyle bu tesbihatı yaparlar. Kanatların olması onların tesbihatını arttıran bir husustur.

Kainatta iki türlü şeriat vardır.

Birisi; Allah’ın Kelam sıfatından gelen ve vahiy ve peygamberler vasıtası ile insanlığa gönderilen dinlerdir. Bu şeriatın asıl muhatabı insanlıktır. Bu şeriata uyarak yaşamak ve hayatları ile aksettirmek insanların görevidir.

Diğer şeriat ise; Allah’ın İrade ve Kudret sıfatından gelen tekvini şeriattır. Yani kainata konulmuş bütün kanun ve adetullahlardır. Çekirdeğin bir sistem ile çatlayıp büyümesi, yıldızların hassas bir şekilde yörünge içinde hareket etmeleri, bütün canlıların hayat şartlarının ve rızıklarının mükemmelen tanzim ve tedbir edilmesi hepsi irade sıfatından gelen şeriatın meseleleri ve hükümleridir.

İşte nasıl kelam sıfatından gelen dinin mükellef ümmeti insanlar ve cinler ise, şu irade sıfatından gelen fıtri ve tekvini şeriatın mükellef ümmeti de; her şeye nezaret ve vekalet eden meleklerdir. Herbir yağmur damlasına nezaret ve vekalet eden meleğin olduğu hadislerle sabittir.(bk. Taberi, İbn Kesir, Suyuti/ed-durru’l-Mensur, Hakka:6-12. ayetlerin tefsiri; Kenzu’l-Ummal, h. no:4679)

Melekler bu kainat olaylarının ve meselelerinin seyircisi ve mütefekkiridir.

Konuşmak nasıl Allah’ın Kelam sıfatının bir tecellisi ise; yaratmak da İrade ve Kudret sıfatlarının bir tecellisidir. Şeriatlar da bu sıfatlara göre şekil alıyor. İrade ve kudret sıfatının icraatları olan tekvini hadiseler; tekvini şeriat olarak tavsif ediliyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun