Ayette, Meleklerin ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler olarak yaratıldığı bildiriliyor. (Fâtır, 35/1) Nurdan yaratılmış varlığın kanatlara ne ihtiyacı olabilir?

Tarih: 22.03.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Hamd o Allah'a mahsustur ki, gökleri ve yeri yoktan var etmiş, melekleri de ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılmıştır. O, yarattıkları için neyi dilerse onu arttırır. Muhakkak ki Allah her şeye hakkıyla kadirdir." (Fâtır, 35/1)

Mealini verdiğimiz ayette, kanatların varlığı “elçilik” göreviyle bağlantılı bir şekilde söz konusu edilmiştir. O halde bu kanatların varlığı uçmaktan ziyade meleklerin aynı anda farklı elçilik görevlerine bir işaret olarak algılanmalıdır.

Meleklerin, nuranî mahiyetlerine uygun (yaptıkları iş ve vazifelerine göre) ikişer, üçer, dörder kanatları vardır.

Ancak; gâyb (görülmeyen) âlemden olan, maddî kesafetten soyutlanmış, mahiyeti bilinmeyen melekleri kuşlar gibi kanatlı, maddî varlılar olarak tasavvur etmek, yanlış bir anlayıştır. Çünkü onlar Allah Teâlâ'nın irade ve takdiri ile bizim gözlerimizle görülecek şekilde yaratılmamış, Kur'an-ı Kerim’de ve hadislerde bir konuyla ilgili açık bilgi verilmemiştir.

Sözü edilen kanat, meleğin yaratılış gayesi ve nuranî mahiyeti ile bağdaşan, vazifelerini en süratli bir şekilde yerine getirmelerine delâlet eden manevî bir kanat, bir kuvvet ve iktidar sembolüdür. Bu söz, temsilî ve mecazî bir ifade tarzıdır. Nitekim, din ve dünya ilimlerine sahip olan bir kimseye, mecazen "zül-cenaheyn" iki kanat sahibi dendiği gibi; anaların çocukları için "şefkat ve merhamet kanatları"ndan bahsedilir. Hristiyanlar ise melekleri, bir kuş gibi kanatlı olarak düşünür ve tasvir ederler. Onların İslâm inancından ayrıldıkları bir husus da budur.

Melekler büyüklük, küçüklük bakımından çok farklı türlere sahip bir millettir. Güneşe müekkel bir melek ile yağmur tanesine görevli bir melek elbette çok farklıdır.

Bazı meleklerin şarktan garba / dünyanın doğusundan batısına kadar her yeri kaplayacak kanatlara sahip olması, onların sadece uçmalarını sağlamaya yönelik değil, aynı zamanda Allah’ın yarattığı pek harika bir sanat eseri olarak melekut aleminde arz-ı endam etmeleri içindir.

Bazı rivayetlerin işaretiyle ve intizam-ı alemin hikmetiyle denilebilir ki, gezegenlerden tut ta su damlacıklarına kadar hareket halindeki bazı cisimler bir kısım meleklerin binitleridir. Onlar bunlara Allah’ın izniyle binerler, alem-i şahadeti seyredip gezerler.(Nursi, Sözler, On Beşinci Söz).

Gök, güneş ve yıldızlar kelimeleriyle şahadet aleminde -lisan-ı hâl ile- Allah’ı tespih ettikleri gibi, melekler de melekut aleminde -lisan-ı kal ile- bunları temsil ederek şuurdarane Allah’ı tesbih ederler.(Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, Dördüncü Esas).

İşte melekler nurdan oldukları için bütün zerreleriyle bu tesbihatı yaparlar. Kanatların olması onların tesbihatını arttıran bir husustur.

Bir sineğe, bir meyveden bir meyveye; bir serçeye, bir ağaçtan bir ağaca uçmak kanadını veren Allah, meleklere de bir yıldızdan bir yıldıza uçacak kanatları O veriyor. Cismanî kanatlar gibi nuranî kanatlar da -uçmanın bir özelliği olarak- bir hikmet gereğidir.

Bununla beraber, melekler, yeryüzü sakinleri gibi cüz'iyete münhasır değiller. Belli bir mekân onları kaydedemiyor. Bir vakitte dört veya daha ziyade yıldızlarda bulunduğuna ve oralara ilahî emirleri tebliğ etmek için üstlendikleri elçilik görevlerine işaret etmek üzere, “ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler” ifadesine yer verilmiştir.(bk. Sözler, Yirmi Beşinci Söz, İkinci Şule, Dokuzuncu Nükte-i belagat).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun