Neden teknoloji çok ilerledi, hikmeti nedir?
- Dünya yeni yaratılmadığı halde neden son 200 yıldır bu kadar teknoloji ilerledi? Bunun bir hikmeti var mıdır?
Değerli kardeşimiz,
Bunun en önemli hikmeti, “Ve Âdem’e bütün esmayı talim eyledi...” (Bakara, 2/31) melindeki ayette geçtiği üzere, Allah'ın Âdem babamıza öğrtettiği bütüm isimlerin yani bütün ilimlerin, ahir zamanda her yönüyle ortaya çıkmasıdır.
Teknolojiye karşı olmak değil, onu kötüye kullanmaya karşı olmak ve hayırda kullanarak örnek olmak gerekir.
Hiçbir alet zatıyla iyi veya kötü olmaz, aletler nerede, nasıl ve niçin kullanıldığına göre hüküm alır.
Teker yok iken onun icadı çok önemli bir ilerlemedir. Ateşli silahlar da böyledir. Son iki asırdaki ilerleme, daha öncesine nispetle çok ilerlemedir, ancak bundan sonra olacaklara göre az sayılabilir.
İnsanoğlunda rahatlık arzusu, merak, hakimiyet ve güç iştihası… var; bunlar adına ilerleme dediğiniz şeylere sebep oluyor, ancak bunlara niçin ilerleme dediğinizi de düşünmeniz gerekiyor; çünkü bunlar yüzünden insanlık büyük bir tehlike içinde.
Bilimsel ve teknolojik gelişmeler de bir şeriattır, Allah’ın bu şeriatına da uygun hareket etmeliyiz ve asla kötüde ve kötülükte kullanmamalıyız, sadece hayır da ve iyilikte kullanmalıyız.
Kâinatta iki türlü şeriat vardır.
Birisi; Allah’ın kelam sıfatından gelen ve vahiy ve peygamberler vasıtası ile insanlığa gönderilen dinlerdir. Bu şeriatın asıl muhatabı insanlıktır. Bu şeriata uyarak yaşamak ve hayatları ile aksettirmek insanların görevidir.
Diğer şeriat ise; Allah’ın irade ve kudret sıfatından gelen tekvini şeriattır. Yani kâinata konulmuş bütün kanun ve âdetullahlardır. Çekirdeğin bir sistem ile çatlayıp büyümesi, yıldızların hassas bir şekilde yörünge içinde hareket etmeleri, bütün canlıların hayat şartlarının ve rızıklarının mükemmelen tanzim ve tedbir edilmesi, hepsi irade sıfatından gelen şeriatın meseleleri ve hükümleridir.
İşte nasıl kelam sıfatından gelen dinin hükümlerine uymak, insanların ve cinlerin görev ve vazifesi ise, şu irade sıfatından gelen fıtri ve tekvini şeriata da uymak, yine bütün insanların ve cinlerin görev ve vazifesidir. Dine uymayanların ekserisi ahiret hayatında ceza çekerler; ama fıtri şeriata yani kâinatın bilimsel yasalarına uymayanlar, peşinen cezasını bu dünyada fakir ve zelil olarak çekerler. Bu mümin olsun kâfir olsun fark etmez. Kâinattaki âdet ve kurallara uymayanların peşinen zelil ve hakir olmaları, Allah’ın değişmez bir kanunudur.
Kâinatın maddi şeriatına uymak her insan üzerine farzdır. Bunların terki ve başkalarına havalesi kabil değildir. Maalesef Müslümanlar dünyada Kur’an ve sünnet çizgisinden uzak bir hayat yaşadıkları için, bu nimetlerin keşfinde önceliği ekseri olarak kafirlere kaptırmışlardır. Bunun tek sebebi de Allah’ın tekvini ve fıtri şeriatına uymamalarıdır.
Hâlbuki İslam, insanlara çalışmayı ve dürüstlüğü emrediyor. Demek biz bu emre yeterince özen gösteremedik, keşif hakkı kâfirlerin eline geçti. Yapılacak tek şey var; Allah’ın hem İslam şeriatına hem de fıtri şeriatına; yani bilim ve teknolojiye sımsıkı sarılmaktır. O zaman inşallah İslam dünyası bu makus talihini kırar ve her iki cihanda bahtiyar ve mesut bir hayat sürer.
İnsan hayatında iman, ibadet ve salih amel esastır. Teknolojik ve sınai gelişmeler bu esası unutturur veya gölgeler de ön plana çıkıp başlı başına bir gaye hüviyetinde beşerî yönlenişin ana konusu hâline gelirse küfre, şirke, nifaka ve ahlaki rezilliğe hizmet etmekten başka bir fonksiyon icra etmiş olmaz. O zaman, onun meydana getireceği tahribatın haddi ve hesabı düşünülemez.
İnsan ilgisinin dünyaya yönelmesi ve ona saplanıp kalması ile sonuçlanan; insan dünya hayatını hiçbir zaman bir sonu ve hududu olmayan bir yığın fantezi ve teferruatla dolduran ve suni ihtiyaçlar icad eden bir teknoloji aslında onun hayatını güçleştirmekten başka bir işe yaramamaktadır.
Oysa, İslam, insanın iman ve teslimiyet yoluyla dünyaya dönük ilkel alakalarını aşmasını ve onu sürekli denetim altında tutmasını telkin etmekte; ibadetler bu espri içinde anlam taşımaktadır. O, teferruata ve sunî ilgilere değil, basit fakat temel ihtiyaçlara önem verir; fantezileri değil sadeliği tavsiye ve telkin eder. Manevî kültürün zenginliğini hedef aldığı için maddeye olan bağımlılığı da açıkça kınar.
Şu hâlde teknoloji hayırda, güzelde, iyilikte, fazilette hasılı maddi-manevi güzelliklerde kullanılmalıdır.
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Tasavvuf büyüklerinin bahsettikleri kaf dağı, meşmeşie gibi durumları nasıl değerlendirmeliyiz?
- İbn Arabi gibi zâtların eserlerinde geçen bilime aykırı görüşlere ne dersiniz?
- 7 kat cehennem 7 kat gök yüzü 7 kat yer yüzü 7 gün gibi böyle peryodik oluşumun bir hikmeti var mıdır?
- Meleklerin ruhu var mıdır; ecsam-ı nurani oldukları ifade edilmektedir, buna göre meleklerin cisimleri mi vardır?
- 7 kat cehennem, 7 kat gökyüzü, 7 kat yeryüzü, 7 gün gibi, böyle periyodik oluşumun bir hikmeti var mıdır?
- Bir konuyu veya dersi yazarak çalışmak, Peygamber efendimizin sünneti midir?
- İslamiyetle bilim birbirlerine mani midir?
- Ayın ısısının olmamasının nedeni nedir?
- Suyun kaldırma kanunu ve yer çekimi kanunu gibi kuvvetler nedir, gerçekte var mıdır?
- Bilimi İslam’a göre yorumlama becerisini nasıl alabilirim?