Marifetname adlı eserdeki bilgilerin kaynağı var mı?
- İbrahim Hakkı Hazretlerinin Marifetname adlı kitabını keşfettim, okurken çok ilginç cenneti, yeri, göğü, evreni öyle tasvir etmiş ki insan gözü ile görse bu kadar anlatamaz gibi geliyor.
- Bir kayayı sabit tutmak için liyunan adlı öküzün kırk bin başı, boynuzu olduğundan bahsediyor. Bunun gibi bir sürü bilgi geçiyor.
- Merak ediyorum bu bilgiler Kuran da veya Hadislerde geçiyor mu?
- Bu kadar dolu dolu bilgiyi bizlere nereden naklediliyor?
Değerli kardeşimiz,
- İbrahim Hakkı Hazretlerinin "Marifetname" adlı kitabındaki bilgilerin hepsinin doğru olduğunu söylemek mümkün değildir.
İçindeki bilgilerin bir kısmı, açıkça olmazsa da ayet ve hadislerin yorumunda zımnen anlaşılabilen doğru bilgiler olduğunu düşünmek mümkündür.
Ancak kitaba alınmış bir kısım bilgilerin İsrailiyat, o günkü astroloji, astronomi, fizyonomi bilgilerine dayanmaktadır. Bunların bugünkü kesin verileri saptanmış fen bilimleriyle örtüşüp örtüşmediğini tespit etmek için işin uzmanları tarafından uzun araştırmalarına ihtiyaç vardır.
- Soruda geçen bazı garip manzaraların tasviri ise, yukarıda ifade edildiği üzere, bazı hadis yorumlarıyla bağlantılı olması mümkün olduğu gibi, -velayet ve kerametleri sabit ise- bunları bir keşif sonucu bulup bilmesi de mümkündür.
- Bu konuda işin erbabından biri olan Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadeleri konumuza bir ışık tutmaktadır:
"Fütuhat-ı Mekkiye" sahibi Muhyiddin-i Arab (ks) ve "İnsan-ı Kâmil" denilen meşhur bir kitabın sahibi Seyyid Abdülkerim (ks) gibi evliya-i meşhure; küre-i arzın tabakat-ı seb'asından ve Kaf Dağı arkasındaki Arz-ı Beyza'dan ve Fütuhat'ta Meşmeşiye dedikleri acaibden bahsediyorlar; "Gördük" diyorlar. Acaba bunların dedikleri doğru mudur? Doğru ise; halbuki, bu yerlerin yerde yerleri yoktur. Hem coğrafya ve fen onların bu dediklerini kabul edemiyor. Eğer doğru olmazsa, bunlar nasıl veli olabilirler? Böyle hilaf-ı vaki' ve hilaf-ı hak söyleyen nasıl ehl-i hakikat olabilir?"
"Elcevab: Onlar ehl-i hak ve hakikattırlar; hem ehl-i velayet ve şuhuddurlar. Gördüklerini doğru görmüşler, fakat ihatasız olan halet-i şuhudda ve rü'ya gibi rü'yetlerini tabirde verdikleri hükümlerinde hakları olmadığı için, kısmen yanlıştır. Rüyadaki adam kendi rüyasını tabir edemediği gibi, o kısım ehl-i keşf ve şuhud dahi rüyetlerini o hâlde iken kendileri tabir edemezler. Onları tabir edecek, "asfiya" denilen veraset-i nübüvvet muhakkikleridir. Elbette o kısım ehl-i şuhud dahi, asfiya makamına çıktıkları zaman, Kitab ve Sünnet'in irşadıyla yanlışlarını anlarlar, tashih ederler; hem etmişler.” (Mektubat. s. 81)
Biz de asfiyadan olmadığımıza göre, fazla bir şey söyleyip de haddimizi aşmayacağız...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Muhakkikini evliya ile asfiya arasında ne gibi farklar vardır?
- Veli olan kişi kendini neden değersiz görür?
- Evliyalar mı fakihler mi daha doğru fetva verir?
- Velayet-i Kübra feyizleri nereden ve nasıl alınabilir?
- Kalp ayağıyla veraset-i nübüvvete ulaşılabilir mi?
- Sizden hiçbiriniz yaşlanmadıkça ölmezsiniz, diye bir hadis var mı?
- İmam Gazali, "Beni görmen Rabbini görmenden hayırlıdır." demiş midir?
- Tasavvufta ilerlemiş İslam alimleri insanlar ile Allah'ın ayrı varlık sayılmasını istememişler midir?
- Kalbi manevi körlükten canlılığa nasıl götürebiliriz?
- Borcundan dolayı bir caminin elektriğinin kesilip ezanın susmasından kim sorumludur?