Madem bize verilen uzuvlarımız emanettir, Allah neden emanet olan uzuvları cehennemde cismen yakmakla tehdit ediyor?

Tarih: 27.02.2012 - 11:24 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Allah’ın bize emanet verdiği uzuvlarımızı, Allah’ın rızasını kazandıracak ve cennetin kapılarını açacak birer anahtar olarak kullanmamız gerekir. Bu emanetler bunlar için verilmiştir. Bunları cehennemin kapılarını açacak birer anahtar gibi kullandığımızda ise, bu emanetlere hıyanet etmiş oluruz.

Bu organlarımız kime emanet? Bunlar, şuurlu, özgür iradeli olan ruhumuza emanettir. Emanete riayet ettiği takdirde mükafatı, hıyanet ettiği takdirde cezayı çekmeyi hakeden ruhumuzdur. Lezzet alan da acı çeken de ruhtur.

- Peki, neden ruh  kendisine emanet edilen cesetle birlikte mükafat veya ceza görür?

Birer alet de olsa organların da güzel hizmetlerinin mükafatını ve çirkin işlerinin cezasını görmeleri adaletin gereğidir. Çünkü bizzat ruhun kendi organları üzerinden yaptıklarının karşılığını görmesi, lezzetini veya acısını daha da arttıracaktır.

“Bugün mühür vuracağız ağızlarına, elleri bize (yaptıklarını) söyler, ayakları şahitlik eder, kendi yaptıklarına.” (Yasin, 36/65)

mealindeki ayetten anlaşılacağı üzere, organlar -kendilerine hıyanet eden ve Rablerine karşı isyan ettiren- ruhun aleyhine şahitlik ederler.

“el-Cezâu min cinsil amel = karşılıklar yapılan işin türünden olur.” kuralı gereğince, cesedin de ruh ile birlikte mükafat veya ceza görmesi gerekir. Nitekim hadislerden  öğreniyoruz ki, güneş de o ateşli kütlesiyle cehenneme konacak ve ona tapanları yakacaktır. Sadece güneş değil, müşriklerin ilah diye taptıkları ne kadar yalancı ilahlar varsa hepsi de tapanlarıyla birlikte cehenneme sokulacaktır.

“Hem siz hem de Allah’tan başka taptığınız tanrılar, hepiniz cehennem odunusunuz, siz hep beraber cehenneme gireceksiniz!” (Enbiya, 21/98)

mealindeki ayetten bunu öğreniyoruz.

Çünkü ilah diye taptıkları bir cisim tarafından yakılmak, maddi azap yanında vicdan azabını da çektirir. Meşhur Sezar’ın isyancılar arasında en yakını olarak gördüğü adamına “Sen de mi Brutus?” demesi olayında görüldüğü gibi, insanların en yakınlarından göreceği sıkıntının boyutu çok farklıdır.

“Nihayet oraya ulaştıklarında kulakları, gözleri ve derileri yaptıkları işleri söyleyip kendi aleyhlerinde şahitlik ederler. Derilerine: 'Niçin aleyhimizde şahitlik ettiniz?' deyince onlar: 'Bizi konuşturan, her şeyi konuşturan Allah’tır. Zaten sizi ilkin yaratan ve sonunda da huzuruna götürüleceğiniz Rabbiniz de O’dur.' (derler)” (Fussilet, 41/20-21)

mealindeki ayetten de anlaşılacağı üzere, şahitliğin en yakınlarından gelmesi, ruhu şaşkına çevirir ve âdeta “Sen de mi Brutus?” diyerek şaşkınlığını ortaya koyacaktır.

Bu konuyu daha detaylı anlatmak mümkündür. Ancak arife işaret yeter...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun