Kur'an okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz, ayetini nasıl anlamak gerekir?

Tarih: 14.04.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

En güzel Allah kelamına bazı insanlar niçin kulak vermezler, niçin iman etmezler, neden kulaklarını kaparlar, diye kendimize sorarız. İşte bu ve bunu açıklayan ayetler nedenini ve niçinini haber verir.

Bir insanı dikkatle dinlerken öbürünü dinleyemezsiniz. Halbuki ku­lağınız açık olduğu halde söyleneni anlayamazsınız. İşte ayette haber verilen kafirler de ku­laklarını kendileri gibi bir insanın sözüne çevirdiklerinden kulaklarına görünmez perde çekilmiş olur. Bunu kafirlerin dilinden Fussilet suresi­nin beşinci ayetinde, kafirlere Allah'ı zikrettiğinizde kalbleri tiksinir ama tapındıkları adamın adı anıldığında sevindiklerini haber verir.

Bu ayette maddî perdelerden değil, manevî perdelerden söz edilmektedir. İnkârcıların Kur’an gibi bir mucizeyi görüp işitmelerine rağmen iman etmemelerinin sebebi anlatılarak, herkesin imana gelmesini çok arzulayan, iman etmemelerinden ötürü çok üzülen Hz. Peygamber (a.s.m)’e teselli verilmektedir. Yoksa, inkârcılarla inananlar arasında bir mesafeyi koymak gibi bir olguyu buradan çıkarmak oldukça zor bir tevil olur.

Hz. Peygamber (a.s.m)’in inkârcılara karşı tutumu, onlara hep hakkı tebliğ etmesi, hakka davet etmesiyle ilgili davranışları bilinmektedir. Bunun yanında, “kötü arkadaş/kötü çevreden uzak durulmasını” isteyen hadisleri de bilinmektedir.

Demek ki, kötülere karşı etken olarak yaklaşacağız, ama edilgen olarak uzak duracağız. Onlara güzel ahlakı öğretmek için yaklaşacağız, kötü ahlaklarından etkileneceğimizden endişe ettiğimizde ise uzak duracağız.

Bu ayeti takip eden ayetten, bu perdelerin manevî olduğunu, inkârcıların -manevî olarak- kulaklarının sağır, gözlerinin kör olduğundan söz edilmekte olduğunu anlamak mümkündür. Müşriklerin "âhirete inanmayanlar" şeklinde tanıtılması, bu inkâra dayalı olarak sorumsuzluğu ilke edindiklerine, bundan dolayı her türlü haksızlığı fütursuzca yapmaktan çekinmediklerine işaret eder. Bu psikolojide olan insanlar, kaçınılmaz olarak akıl ve vicdanlarına göre hüküm vermekten de uzaklaşırlar.

Müşrikler, Hz. Peygamber (asv) kendilerine Kur'an âyetlerini okuduğunda bunların üzerinde dürüst, samimi ve objektif olarak düşünecekleri yerde ona sorumsuzca karşı çıkıyorlardı. Âyetlerde bu husus Allah tarafından onların gözlerinin perdelenmiş, kalplerinin mühürlenmiş, kulaklarının tıkanmış olmasıyla izah edilmiştir. Bu üslûp, olup biten her şeyin Allah'ın izni ve iradesiyle olduğunu vurgulayan Kur'an'ın hâkim üslûbudur.

Devamındaki âyetler yanında konuya ilişkin başka birçok âyet dikkate alındığında bu âyetin, kesinlikle Allah'ın insanları hak etmedikleri halde böyle durumlara mahkûm ettiği anlamına gelmediği görülür. Onlar bunu istemiş, Allah da bu hususta imkân ve hürriyet vermiştir. Allah âdildir, insanların hakikati görmelerine, bunun üzerinde düşünmelerine asla engel olmaz. Burada anlatılmak istenen, inkarcıların Kur'an karşısındaki olumsuz ön yargılandır. Nitekim 46. âyetin sonunda bu tavrın arkasında inanç bozukluğu bulunduğuna işaret edilmektedir; ayrıca 41. âyette de bu husus ifade edilmiştir.

“İyice düşünmeleri için bu Kur'an'da ayrıntılı açıklamalar yaptık. Ama bu, sadece onların kaçışlarını arttırdı.”
(İsra, 17/41)

İlave bilgi için tıklayınız: 

Tebliğ metodu nasıl olmalıdır, nelere dikkat etmek gerekir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun