Fasıklara yaklaşımımız nasıl olmalıdır?

Tarih: 08.04.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Fasıklara yani açıktan günah işleyen kimselere, yaklaşımımız nasıl olmalıdır?
- Herkes seni severse imanından şüphe et, sözü doğru mudur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hadis-i şerifte “Ameller niyetlere göredir.” (bk. Buhârî, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11) buyurulmuştur. O halde, her konuda olduğu gibi insanlarla olan ilişkilerimizde de Allah’ın rızasını gözetmek durumundayız. Konuyu kısa birkaç madde halinde özetlemeye ve farklı yönlerine işaret etmeye çalışacağız. Bunların toplamının penceresinden hakikatin yüzüne bakabilirsiniz:

- Eğer güzel ilişki kurduğumuz fasık kimseleri İslam’a ısındırmaya, güzel ahlaka alıştırmaya, en azından İslam’a ve Müslümanlara karşı oluşmuş ön yargılarını kırmaya yönelik ise bu güzel bir davranış olur, çünkü bunda Allah rızası vardır.

Şayet bu ilişkimizi herhangi bir dünya menfaati adına yapıyorsak, bunda Allah’ın rızası aramak mümkün değildir.

- Genel olarak insanı cehenneme davet eden dört şeydir: Dünya, nefis, şeytan ve kötü arkadaş / kötü çevre...

- Kötü insanlara karşı etken olarak yaklaşacağız, ama edilgen olarak uzak duracağız. Onlara güzel ahlakı öğretmek için yakalaşacağız, kötü ahlaklarından etkileneceğimizden endişe ettiğimizde ise uzak duracağız.

- Hz. İsa (as) ile Hz. Yahya (as) birlikte irşada çıktıklarında, Hz. İsa (as) hep kötü insanların yanına gitmeyi tercih ediyordu. Hz. Yahya (as) bunun sebebini sorunca, şu cevabı almıştır:

“Ben bir hekimim / doktorum, hasta olanları bulup tedavi etmeye çalışıyorum. Sağlığı yerinde olan insanlarla bir işim olmaz.”

- Hz. Peygamber (a.s.m) şöyle buyurmuştur:

“Herkes arkadaşının dini üzerindedir, o halde arkadaş / dost edindiğiniz kimsenin durumuna iyi bakmalısınız.” (Ebu Davud, edep, 16; Tirmizî, Züht, 45).

Bu hadis-i şerifin anlamı “Üzüm üzüme baka baka kararır.” ifadesiyle özetlenmiştir.

- “Herkes seni severse imanından şüphe et.” sözü bildiğimiz kadarıyla bazı âlimlere aittir. Bu genel bir kural değil ve her zaman geçerli de değildir. Ancak, insanı herkese karşı riyakârlık yapmaması, gerçeği gizlemekle geçirmemesi için söylenmiş bir uyarı üslubudur.

- Bir hadiste, “Hediyeleşin ki birbirinizi sevesiniz.” (bk. Aclunî, 1/319) diye buyurulmuştur. .

- Hafız Şirazî diyor ki “Her iki cihanın saadeti şu iki prensipten geçer: Dostlarınıza karşı mertçe davranmak, düşmanlarınıza karşı da vaziyeti idare etmek.”

- Şunu da unutmamak gerekir ki, bir kimsenin imanı varsa, içki de içse, hırsızlık da yapsa, kumar da oynasa, namaz da kılmasa, yine de iman noktasında kardeşimizdir. Onun imanını takviye etmeye, ahlakını düzeltmeye hakkımız vardır. Ona gerçek insanlık olan İslamiyet'in güzelliklerini göstermek, manevî zevkleri tattırmak gibi bir sorumluluğumuz da vardır.

- Bir Müslüman doğru İslamiyeti ve İslamiyet'e layık doğruluğu yaşamakla sorumludur. Zaten onu yaşamanın ve hayata geçirmenin kendisi aynı zamanda tebliğdir. Bu açıdan toplumla beraber olup onlara güzel örnek olmak gerekir.

Sonuç olarak: çevremizdeki olumsuz davranışlara karşı yapmamız gerekenleri kısaca şöyle özetlemek mümkündür:

Nefisle cihad, İslamı yaşamak, Peygamber Efendimiz (asm)'in hayatını hayata geçirmek, Müslümanları sevmek ve eğer zarar vermeyecekse nasihat etmektir.

İlave bilgi için tıklayınız: 

Tebliğ metodu nasıl olmalıdır? Nelere dikkat etmek gerekir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun