Kertenkele / keler, Arap tavşanı ve kirpi eti helal mi?

Tarih: 16.02.2024 - 20:05 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Uomastyx adlı kertenkele hakkında hadis bulunan, Peygamberimizin etini haram kılmadığına dair hadis olduğu halde Hanefilere göre niye helal değil?
- Yani sahih hadise aykırı bir hareket olmaz mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hanefîler dışındaki üç mezhep imamı, keler yemenin mübah olduğu konusunda hemfikirdirler. Rivayetlerde geçen “onu yemem haram da kılmam” ifadesi ve Hz. Peygamber (asm) Efendimizin sofrasında keler yenmesine ses çıkarmaması, keler yemenin caiz olduğu hususunda cumhurun dayanağı olmuştur.(1)

Hanefilere göre haram oluşunun asıl gerekçesi onun pis / habis oluşudur. Kelerin helal oluşu ile ilgili hadis-i şerif, “Onlar için pis / habis şeyleri haram kılar.”(2) ayetinin nüzulünden öncesine matuf olduğu görüşündedirler.(3)

Ayrıca Hanefîler(4) kelerin helal olmadığı görüşlerine delil olarak Hz. Aişe’den rivayet edilen, Kütüb-i Sitte’de yer almayan şu rivayeti göstermektedirler:

“Hz. Aişe’ye bir keler hediye edildi. O, bunun yenilip yenilmeyeceğini Resulullah’a sordu. Hz. Peygamber yemek istemedi. Az sonra bir dilenci geldi, Aişe keleri ona vermek istedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm), “Kendin yemediğin şeyi mi ikram ediyorsun?” buyurdu.”(5)

Bu kısa bilgiden sonra detaya gelince:

Kemirgenler, sürüngenler, haşereler ve fare, sıçan, çıyan, yılan, kertenkele, geko, bukalemun, köstebek, yarasa, sincap, kokarca ve kınkanatlılar gibi hayvanlar helal değildir. “Uromastyx” türü kertenkele ve “Cırboğa” denilen Arap tavşanı veya çöl faresi denilen hayvana gelince:

Bazı hadis kaynaklarında bir kısım hayvanlara “haşerâtu’l-ard / yer haşereleri” başlığı altında temas edilmiş, şarihler bu lafzı kertenkele, kirpi ve Arap tavşanı ile örneklendirerek açıklamışlardır.

Bu kelime ile dilimizde kullandığımız haşereler değil, kertenkele / keler, kirpi, Arap tavşanı gibi bazı küçük hayvanlar kastedilmiştir.(6)

Bu hayvanlardan keler ve kirpi hakkında rivayet bulunmakta, Arap tavşanı ile ilgili ise bir rivayete rastlanmamaktadır.

Arap Tavşanı

Kaynaklarda yerbû’ olarak geçen bu kelime, cerboğa, kır, ada ve Arap tavşanı, yer köpeği gibi çeşitli kelimelerle ifade edilmektedir. Arap tavşanı, adı tavşan olmakla birlikte bu türün özelliklerini taşımamakta, gececil (gündüzleri dinlenen geceleri faal olan) kemirgen bir tür olarak tanımlanmaktadır. İlk bakışta ne olduğu kestirilemeyen, kulakları tavşan, arka ayakları kanguru ve gövdesi fare şeklinde, arka ayakları ön ayaklarından daha uzun, kuyruğu ve kulakları çok uzun bir hayvan olarak tasvir edilmektedir. Günümüzde Arap ülkelerinde özellikle de Suriye’de avlanılıp yenilmekte olan Arap tavşanı nesli tükenmekte olan hayvanlar arasında yer almaktadır.(7)

Yer haşereleri cinsinden kabul edilen Arap tavşanı, içerisinde haşerâtu’l-ard lafzının yer aldığı, Hz. Peygamber’in (asm) yer haşerelerini yasaklamadığına vurgu yapılan ve zayıf görülen bir rivayetten dolayı muhaddislerin söz konusu ettiği bir hayvandır.

İlgili rivayet şöyledir:

Milkam b. Tilb, babasından naklediyor: “Resulullah ile arkadaşlık yaptım, yer haşerelerinden herhangi birini haram kıldığını işitmedim.”(8)

Bu hadisin isnadı zayıf görülmüş, ravisi Milkâm b. Tilb’in meçhul olduğu, meşhur olmadığı belirtilmiştir.(9)

Hakkında bir rivayet bulunmayan Arap tavşanı konusunda mezhepler arasında ihtilaf söz konusudur.

İmam Şafi ve İmam Mâlik’in Arap tavşanını mübah, Hanefîlerin bazı kaynaklara göre kerih, bazılarına göre haram gördükleri nakledilmektedir.(10)

Hanefîler Arap tavşanını iğrenç görerek habais / pisler sınıfına dahil etmişlerdir.(11)

Keler / Kertenkele

Pek çok kaynakta yer alan şu rivayet “Uromastyx” türü kertenkele/keler etinin yenilebileceğine delil olarak kullanılmıştır:

Abdullah b. Abbâs’tan rivayet edildiğine göre Hâlid b. Velîd ona bu konuyla ilgili şunları anlatmıştır:

Resulullah’ın zevcesi, İbn Abbas ve benim teyzem olan Meymune’nin odasına Hz. Peygamber’le birlikte girmiş ve orada kızartılmış bir keler görmüştüm. Keleri Meymune’ye kız kardeşi Hufeyde bint el-Haris, Necid’den getirip takdim etmiş, Meymûne’de bunu Rasûlullah’a ikram etmişti. Hz. Peygamber’e, ismi söylenmeyen ve kendisinden bahsedilmeyen çok az yemek takdim edilirdi. Resulullah kelere elini uzattığında orada bulunan kadınlardan biri:

“Resulullah’a ikram ettiğiniz şeyin ne olduğunu söylesenize!” dedi, bunun üzerine Meymune: “O kelerdir. Ey Allah’ın Resulü.” deyince Hz. Peygamber hemen elini çekti. Ben (Halid b. Velid): “Keler haram mıdır, ey Allah’ın Resulü?” diye sordum, Hz. Peygamber cevaben; “Hayır, fakat o benim halkımın yaşadığı bölgede bulunmayan bir yiyecektir. Bu yüzden tiksinme hissediyorum.” buyurdu. O zaman ben onu önüme çekip yedim. Resulullah da bakıyordu.”(12)

Bu ifadenin “Resulullah bana bakıyor, ama beni men etmiyordu.” şeklinde başka tarikleri de mevcuttur.(13)

Kaynaklarda keler eti ile ilgili en fazla yer verilen rivayet Hz. Peygamber Efendimizin (asm), Meymune Validemizin evinde keler yememesi olayı ile ilgili zikrettiğimiz bu rivayettir. Rivayetin pek çok tariki bulunmakta ve genel olarak Abdullah b. Abbas’tan rivayet edilmektedir.

Bu olayın haricinde keler ile ilgili diğer bazı sahabîlerden gelen başka rivayetler de mevcuttur.

Keler yenilmesinin mübahlığına dair rivayetlerin yanı sıra yasak olduğuna dair Ebû Davud kaydettiği rivayet şöyledir:

Abdurrahman b. Şibl: “Resulullah keler etini yemeyi yasakladı.”(14)

İbn Hacer bu hadisi hasen olarak nitelemekle birlikte kelerin helalliğine açık ve net bir şekilde delalet eden diğer rivayetlerle bu rivayet karşılaştırıldığında delil olarak kullanılamayacağını belirterek, kelerin haram olmadığını, mekruh dahi sayılamayacağını söylemektedir.(15)

Rivayetlerden anlaşıldığına göre, Hz. Peygamber (asm) keler etini sevmediğini belirterek yememiş fakat yenilmesini yasaklamamış ve sofrasında yenilmesine engel olmamıştır.

Başta da ifade ettiğimiz gibi, Hanefîlere göre haram oluşunun asıl gerekçesi onun pis/habs oluşudur. Mübah olduğunu bildiren rivayetler, “Onlar için pis / habis şeyleri haram kılar.”(16) ayetin inmeden öncesine aittir. Ayrıca, kelerin helal olmadığını bildiren rivayetleri de deli olarak kullanırlar.(17)

Kirpi

Kirpi ile ilgili Abdullah b. Ömer’e dayanan tek bir rivayete rastlanmakta bu rivayet kaynaklarda şu şekilde yer almaktadır: İbn Ömer’e kirpinin hükmü soruldu. O da: "Bana vahyedilende, murdar et (meyte) veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pistir- ya da günah işlenerek Allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak şartıyla, kim (yasaklananlardan) yemek zorunda kalırsa, bilsin ki rabbin bağışlayan ve esirgeyendir." (Enam 6/145) ayetini okuyarak cevap verdi.

Ancak yanında bulunan bir yaşlının ‘Ben Ebû Hureyre’den Resulullah’ın: “O pis hayvanlardan biridir, yenmez.” buyurduğunu işittim’ demesi üzerine İbn Ömer:

“Eğer bunu Resulullah söyledi ise, onun dediği gibidir (demek ki) biz bilmiyoruz.” demiştir.(18)

Bu rivayet hadis âlimlerince zayıf kabul edilmiş, “bir yaşlı” ifadesinin meçhulün rivayetine işaret ettiğine dikkat çekilmiştir.(19)

Kirpinin caiz olup olmadığı konusu fukaha arasında tartışılmıştır. İmam Malik ve İmam Şafi’ye göre helal, İmam Azam Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel’e göre ise haramdır.(20)

Haram olduğunu söyleyen fakihler, hadiste kirpinin habis olarak vasıflandırılmasını esas almışlardır.(21)

Serahsi, insan tabiatının bu tür hayvanlardan iğrendiğini, bunların “Onlara pis şeyleri haram kılar.” (Araf, 7/157) ayetinin içeriğine dahil olduğunu belirtmektedir.(22)

Kaynaklar:

1) Şevkânî, Neylu’l-evtâr, 10/201.
2) Araf, 7/157.
3) Cezîrî, el-Fıkh alâ Mezâhibi’l-Erbaa, 379.
4) Serahsî, Mebsût, 11/255.
5) Ebû Bekr Abdullah b. Muhammed b. İbrâhîm b. Ebî Şeybe, el-Musannef, thk. Hamed b. Abdullah-Muhammed b. İbrâhîm, 2. Baskı (Riyad: Mektebetu’r-Ruşd, 1428/2007), 8/195.
6) Ebû Suleymân Hamed b. Muhammed el-Hattâbî. Me‘âlimu’s-sünen şerhu Süneni Ebî Dâvud, thk. Muhammed Subhî b. Hasen Hallâk Ebû Mus‘ab (Riyâd: Mektebetu’lMaârif, 1431/2010), 3: 239.
7) el-Cezîrî, el-Fıkh alâ mezâhibi’l-erbaa, 379.
8) Ebû Dâvud, “Etime”, 29.
9) Hattâbî, Me‘âlimu’s-sünen, 3/239.
10) Cezîrî, el-Fıkh alâ Mezâhibi’l-Erbaa, 379.
11) Serahsî, Mebsût, 11: 255.
12) Buhârî, “Zebâih ve Sayd”, 33, “Et’ime”, 10, 14; Müslim, “Sayd”, 7; Ebû Dâvud, “Et‘ime”, 28; Nesâî, “Et‘ime”, 17.
13) Müslim, “Sayd”, 7; Ebû Dâvud, “Et‘ime”, 28; Nesâî, “Et‘ime”, 17.
14) Ebû Dâvud, “Et‘ime”, 28.
15) İbn Hacer, Fethu’l- bârî, 9: 760; Azîmâbâdî, Avnu’l-ma‘bûd, 10: 269-270.
16) Araf, 7/157.
17) Cezîrî, el-Fıkh alâ Mezâhibi’l-Erbaa, 379; Serahsî, Mebsût, 11: 255.
18) Ebû Dâvud, “Et‘ime”, 30.
19) Azîmâbâdî, Avnu’l-ma‘bûd,10: 273.
20) Hattâbî, Me‘âlimu’s-sünen, 3: 239; Şevkânî, Neylu’l-evtâr, 10: 197.
21) Azîmâbâdî, Avnu’l- ma‘bûd, 10: 273; Cezîrî, el-Fıkh alâ mezâhibi’l-erbaa, 379.
22) Serahsî, Mebsût, 11: 255; bk. Nejla Hacıoğlu, Yenilmesi Mübah Görülen Hayvanlar İle İlgili Hadis Rivâyetlerinin Değerlendirilmesi”. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi 19/1 (Mart 2019): 191-219.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun